13 Haziran 2010 Pazar

SESAR Baskani Ismail Yildiz'in Engerek'on Davasındaki Mahkeme Sorgusu




21.11.2008 ve 24.11.2008 tarihli mahkeme tutanaklari:

SANIK İSMAİL YILDIZ HUZURA ALINDI

Daha önce okunan iddianame tahtında CMK’nun 147 ve 191. maddesindeki yasal hakları kendisine izah edildi
Avukatınız hazır, sorulara suçlandığınız konulara cevap vermeme hakkına sahipsiniz , delileri istediğiniz lehinize olan tüm delilleri toplama hakkına sahipsiniz, buna göre açıklamada bulunmaya hazır mısınız “
Sanık İsmail Yıldız " hazırım başkanım “

SANIK İSMAİL YILDIZ SORGU VE SAVUNMASINDA;
Sayın başkanım sayın heyet , sayın savcılar şair Asaf Hayri Çelebi bu iddianameyi görseydi mutlaka şöyle derdi savunmamak savunmaktan iyidir. Savunmadan yaşayalım mara derdi ve aynı şair şu anda benim buradaki şartlarımı görseydi mutlaka konuşmamak konuşmaktan iyidir konuşmayalım mara derdi ama kendim, ailem, devletim , milletim doğrular için konuşmak lazım ve mara için konuşmak lazım yani insanlık için konuşmak lazım sayın başkanım öncelikle iki hususun altını çizmek istiyorum dışarıda bazı mahfiller , dinden çok uzak olduğuma dair bir takım rivayetler yaymaya çalışıyorlar ben gözaltına alındığım anda saat 05.30 civarındaydı polis evime geldi sabah namazını yeni kılmıştım Yasin i şerifimi okuyordum, bunun altını çiziyorum birincisi bu , ikinci evime gelen polisler daha kapıyı açar açmaz fikir teröristisin diye bir cümle kurdular bu ne anlama geliyor diye sordum polislere sen bunu çok iyi bilirsin dediler polisler bununda altını çiziyorum bunuda çok önemli bir yargısız infaz olduğunu düşünüyorum ve işyerime geldi polisler evimde çok az kaldılar iyide davrandılar haklarını yemeyeyim işyerime geldiler bir takım belgeler bakmaya başladılar ben dedim ki madem benim bir suçum var madem ki ben suç işlemişim gözaltına alınacağım herhalde elinizde bir takım somut veriler vardır ne istediğinizi söyleyin hangi belgeyi hangi suç delilini vermek gerekiyorsa çıkarıp vereyim dediler hocam biz burda arama yapacağız yani şuanda elinizde bir delil yok burda delil bulacaksınız ve daha sonra beni tutuklayacaksınız dedim ki ordaki komisere hani dedim Türkiye de delilden suçluya gidiliyordu şimdi delil beğenip ordan mı suçluya gidilecek dedi hocam bunu müsebbibi biz değiliz ofisimde aramaya başladılar sayın başkanım orda bir çok evrakı aldılar bende yardımcı oldum kendilerine ama orda bir takım doyalar vardı. AKP ile ilgili, DYP ile ilgili, CHP ve MHP ile ilgili ABD ile AB. İle Kafkas’larla , Rusya’yla Almanya’yla , Fransa’yla, İngiltere’yle , İsrail ile , Somali’yle , Hindistan ile , Çin ile Balkan’larla , Türkmenistan’la ilgili bir çok dosya vardı bir çok ülke ile ilgili dedim bunları da alın bunların içinden de bir takım lehte deliller çıkabilir benim için, dediler hocam onlara gerek yok sayın başkanım çok küçük üzerinde asker yazan, ihtilal yazan, oradaki küçük bir kitaptan çıkardığım notlar dahi bu kapsamda alındı dedim ki beyler aradığınızı söyleyin ben bütün samimiyetimle söylüyorum size yardımcı olayım, güldüler hocam dediler bizde bilmiyoruz ama buradan bir şeyler çıkacaktır herhalde buda çok önemliydi orda bir takım dosyalar var bakın dedim bunları mutlaka alın yolsuzluklarla ilgili klasörler var burası bir araştırma merkezi, burası bir tingtenk ve Türkiye’deki ilk tingtenk ve Türkiye’deki bu anlamda en kapsamlı tingtenk hocam yani biz dedi buradan seçeceğiz e peki bunları niye almıyorsunuz bunlarda benimle ilgili lehte deliller var dedim hocam dedi ona siz karışmayın, medyayla ilgili bir takım klasörler var dedim buyurun onları alın yaklaşan olası ekonomik krizle ve Türkiye nin olası kaosu ile ilgili bir takım klasörler var buyurun onları da alın madem ki darbeyle ilgili, ihtilal ile ilgili bir takım verileri derliyorsunuz , delilleri demiyorum sayın başkanım verileri derliyorsunuz bunları da buradan alsanız iyi olur dedim. Türkiye ekonomisiyle ilgili kapsamlı bir dosya vardı dedim bunları alın şunlarda Ak partiye vermiş olduğumuz brifingler brifing metinleri şu brifing metinlerini alın şuda Ak parti verdiğimiz hizmetle ilgili klasörler o klasörler le ilgili içindekiler hiç değilse götürün bende biraz rahat edeyim fakat sayın başkanım ne yazık ki o klasörler hiçbir şekilde alınmadı ofisimden daha sonrada ofisimin kirasını ödeyemediğim için bir çok şeyim derleyip, toplayıp bir yere attık şimdi iddianame benim için hakikaten çok ilginç hayatın olağan akışına ve hem de olağanüstü akışına hem de hayatın bizatihi kendisine hedef alan bir iddianame ile ben huzurunuzdayım sayın başkanım , sayın başkanım ben 1987 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesi çalışma ekonomisi ve Endüstrisi ilişkileri bölümünü bitirdim 1987 yılından itibaren Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in himayelerinde derim ki hocam hocam ben bir tingtenk kurmak istiyorum Türkiye’de bir ilki yapmak istiyorum Türkiye’de böyle bir şey yok. Batı da var bana yardımcı olur musunuz hay hay dedi Sabahattin Zaim Prof. Dr. Sabahattin Zaim yakınlarda rahmetli oldu bu AK Parti çevrelerinin ve Türkiye’deki merkez sağın sağ kesimin çok iyi tanıdığın Milliyetçi Muhafazakar kesimin çok iyi tanıdığı bir Profesör hay hay dedi sana yardımcı olalım ama öncelikle okuman lazım yüksek lisanstan başla ben yüksek lisans sınavına girdim ve kazandım dedim ki hocam kazandım tamam dedi şimdi benim himayemdesin başla bir tingtenk kurmak için neye ihtiyaç var dedim hocam çok fazla bir şeye ihtiyaç yok ben zaten bu bölümün eski adı Sosyal siyaset kürsüsü, Sosyal siyaset kürsüsü dar anlamda işçi, işveren ilişkileri ile Geniş anlamıyla da devletin yönetimiyle devletin tüm kademeleriyle ilgilenen bir disiplin bir bilim dalı şimdi buradan mezun oldum şimdi yetmez sadece mezuniyet diplomasıyla bir tingtenk kurulmaz peki hocam ne yapmam gerekir İç politikadan , dış politikadan , uluslar arası ilişkilerden , uluslar arası ilişkiler stratejilerinden, kitle psikolojisinden , sosyolojiden , ekonomiden , ve hukuktan , anayasadan, idare hukukundan , tarihten başlaman lazım dedi ben bu kapsamda çalışmalarımı devam ettim 7 yıl hazırlandım 7 yıl Sabahattin Zaim hocanın himayelerinde sesar’ı kurmak için hazırlandım ve 1994 yılında sesar’ı kurdum sesar Türkiye’nin kurulmuş ilk tingtenkidir. Türkiye’de şu anda sesar gibi çalışabilen veya en azından çalıştığını iddia eden birkaç kuruluş olmakla beraber hala bir benzeri yok keşke olsa ve sesar kurulduktan sonra 1994 yerel seçimleri ve 1995 genel seçimlerinde bir çok hizmet verdik bir çok kuruluşa ama öncelikler refah partisi , Anavatan partisi , Doğru yol partisi , Adalet ve kalkınma partisiyle en üst düzeyde araştırma ve danışmanlık hizmetleri konusunda çalışmalar yaptık bunları bu kapsamda danışmanlık hizmetleri verdim başta Ağar ve Anavatan olmak üzere 2000’li yıllarda gündem analizleri yaptım, Genel başkanları gündeme analiz etmelerini sağlayacak gündemi en azından daha sağlıklı bir şekilde okumalarını sağlayacak bilgi notlarını hazırladım sayın başkanım ve sesar Ankara’da kurulu bir tingtenk Ankara’da kurulu olmasına rağmen İstanbul da ve dünyanın her yerinde komşularımızda çok iyi bilinen bir tingtenk her kesin hassasiyetle izlediği dikkatle izlediği bir tingtenk hemen hemen herkes in acaba bugün sesar ne yazmış dediği bir tingtenk çünkü sesar her gün Türkiye’deki tüm medyayı ve tüm literatürü ve dünyadaki önemli bütün merkezleri izleyen ve bütün bunlardan sonra bir takım raporlar hazırlayan bir düşünce kurumu bu anlamıyla zaten Ankara’da herkesin bildiği , devletin bildiği yabancı devletlerinin bildiği ve göz önünde olan bir kuruluş benim şahsım Ankara’da galibe en çok bu anlamda dikkat çeken Türkiye’de en çok dikkat çekilen ve merak edilen insanlardan birisidir sesar ile birlikte dünyada da böyle ve bu kapsamdan dünyanın bir çok yerinden bu sesar nedir diye bize ziyaretçiler gelir yabancı misyonlar , diplomatik erkanın hemen hemen hepsi, yabancı devletlerinin en üst düzeyindeki görevliler sesar’a gelirler nasıl bir yer olduğunu öğrenirler benimle de sıkça görüşürler Türkiye’deki siyasi partilerinde bu anlamda en çok müracaat ettiği yerlerden birisidir sesar, serar tam 16 yıl boyunca pardon 14 yıl boyunca bu anlamda haklı bir üne , haklı bir yere sahip olmuştur iddia makamı sesar’ı internet sitesini 500 kişi kadar ziyaretçisi olduğunu söylüyor. Örgüt üyelerini bilgilerin aktarıldığı internet sitesi olarak nitelense de burada ürettiğim fikirler ve stratejiler anılan yıllardan itibaren devletin en üst düzeyi tarafından bizzat onların talepleriyle , onların çağırmalarıyla onlara anlatılmıştır ve devletin en üst düzeyi her zaman beni ciddi anlamda dinlemiş ve gerektiği zamanda dikkate almıştır. Almadıkları zamanlarda keşke şunları şunları yapsaydık sayın Yıldız falan demişlerdir. Bunun örnekleri var sayın başkanım ayrıca yine bahse konu olan dönemlerde Türk siyasetine yön verme yeteneği , arka planı, yetkisi , gücü ve ilişkilerine sahip onlaca bakan ve üst düzey bürokratın yine onları talepleriyle fikir , strateji , araştırma ve danışmanlık kapsamında hizmet verdim. Sesar ve şahsım yaptığı araştırmalarla az önce söylediğim gibi sadece Türkiye’deki siyasetçi, devlet adamı , akademisyen , aydın ve medya mensuplarına değil Erek edirman gibi Conk Hunstetır gbi diplomatlara ve bu anlamda bu ülkeler ait stratejisitlere ve dünyanın en gelişmiş devletlerinin devlet başkanlarının danışmanlarına yine onların talepleri ile görüşmeler yaparak ülkemi en iyi şekilde temsil ettim. Sesar’ın ve şahsımın çalışmalarında davayı daha evvel açılmış bulunan 60’a yakın davayı açmakla müftehir AKP yöneticileri ve başbakan da bir şekilde faydalanmışlardır başkan’ın görevlendirdiği bir heyeti 800 saate yakın sürekli brifing verdim sayın başkanım yani sesar ve şahsım bilimsel olarak sadece fikir ve strateji üretmiştir bu ülke için dünya için ve insanlık için sesar ve sesar adına şahsım AKP ile tamamen profesyonel olarak 2003 yılında tanıştım temas kurdum ve çalışmalara başladım hakkımda açılan ve siyasi lince dönüşen davalar sürecine kadara bugün ülkemizi yöneten bu siyasi partinin şu anda en tepesinde bulunan ülkenin kaderini belirleyen yöneticilerine karşılığı kısmen fatura edilmiş olan yüzlerce saat hizmeti bizzaati ben ve bir dönem kısmen yardımcılığımı yapan Behiç ile birlikte verdik bizim uzmanlarımız verdiler Kıbrıs sorunu yapısal ekonomik sorunlarımız, terör sorun , AB’ye üyelik süreci , Irak’ın kuzeyindeki yapılanma, AB ile ilişkiler, Balkanlar , Kafkaslar, Ortadoğu ve Türkiye Cumhuriyetlerinde gelişmeler , enerji sorunu , tarım sektörünün kronik sorunları , özelleştirmeler , yolsuzluklar , bürokrasinin kalitesinin artırılması , adalet sistemindeki sorunlar , Türkiye’nin ekonomik rekabet gününün nasıl geliştireceği , eğitim ve sağlık alanlarındaki sorunların nasıl aşılacağı , nasıl çözüleceği , işsizliğin önlenmesi kapsamında istihdamı artırıcı önlemler gibi onlarca konu başlığı altında başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın görevlendirdiği heyete Nazım Ekrem, Hayati Yazıcı, İdris Naim Şahin, Bülent Gedikli ki o dönmem genel başkan yardımcılarıydı brifingler verdim bu çalışma sürecinde bir çok bilgi ve belgeyi doğal olarak paylaştık burada tutuklu olan sözde örgütün burada huzurunuzda sözde örgütün stratejisti olarak bulunuyorum sayın başkanım ben ve sesar iktidara yürüyenlere, Türkiye’yi ve dünyayı yöneltmeyi hedefleyenlere danışmanlık hizmeti veren stratejiler geliştiren öncelikle aklı, kararlılığı , insan kaynaklarını , lojistiği , kamuoyu desteğini çeşitli ittifakları olası hesap edilmiş destekleri ve olası kazaları ve daha yüzlerce parametreyi dikkate alır ortaya ciddi bir proje çıkarır ve karşımdaki müşterinin buna hazır olup olmadığına bakar öyle karar veririm bu kapsamda bu sözde örgütün stratejisti olmam çok mümkün gözükmüyor şahsım ve sesar iddianamede örgütün stratejisti diye nitelendirilirken nitelendiriliyor ama benim örgütün stratejisiyle ilgili belgelerden örgütün temel dokümanlarından hiç birisinden haberim yok ve bende evimde ve işyerimde bu türden örgütsel dokümana da tırnak içinde söylüyorum örgütsel dokümana da rastlamadım şayet ben örgütün stratejisti olsam böyle lobi ve strateji belgeleri olmaz der, baştan yazardım. Ama örgüt olmadığı için doğal olarak böyle bir şey olmadı olamazdı da buradaki lobi ve strateji belgeleri bir bilirkişi olarak benim önüme gelseydi bu üniversiteyi bitirmiş hevesli bir öğrencinin kendini yetiştirmek için karaladığı bir kompozisyon der geçerdim. Çünkü hem devletin yeniden yapılanma belgesi olarak geçen belge hem diğer belgeler bizim şu ana kadar hizmet verdiğimiz kuruluşların en azından önüne konulan dosyaların çok küçük cüzünü oluşturuyor orda bir takım fikir idmanlarından bahsedilebilir bir takım düşünce arayışlarından bahsedilebilir, ama o kapsamda o dolulukta bir projeden bahsedilemez sayın başkanım 313,314,319,326,327. maddeler gibi ciddi suç istinatları içeren bu iddianame önüme gelseydi aynı fikri iddianame içinde söylerdim sayın başkamın, sayın başkanım sayın heyet hukuk ve adalet, akıl, birikim , ciddiyet ve mükemmellik ister. Devleti ele geçirmeyi ise çok daha fazlasını ister bu salonda yargılananlarda bırakın devleti ele geçirmeyi ve darbeyi bir çadırı ele geçirecek ve yönetecek hiyerarşi, birlik ruhu, örgüt birlikteliği , hedef birlikteliği ve insan kaynağı çeşitliliği yoktur. Sayın başkanım sayın heyet başka devletlerin en üst düzey yöneticileri küresel bir ekonomi, siyasi , askeri , insani kriz geliyor neyi öngörüyorsunuz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz nasıl analiz etmeli bu yeni durumu çözüm yolları neler olabilir insanlık için en az hasarla nasıl atlatılır bu kriz silsilesi biz kendi devletimiz olarak neler yapmalıyız gibi onlarca soru sorup fikirlerimi ve düşüncelerimi almaya öğrenmeye ve birlikte düşünmeye geldiler çünkü ilim ne yazık ki onların yitik malı olmuştu benim devletimin en üst düzey yöneticileri ise beni örgüt üyesi, darbeci gibi suç istinatları ile Tekirdağ F tipi cezaevine koydular. Sayın başkanım son yıllarda İran’da Sovyetler Birliğinde , Gürcistan’da , Ukrayna’da , Afganistan da , Pakistan’da , Endonezya ’da , rejimler ve iktidarlar devrildi. bu iktidarlar ve rejimler nasıl ve hangi devlet yada devletler eliyle yıkıldı diye sorarsak iddianameye ışık tutarız diye düşünüyorum bu kapsamda suçluları birlikte bulmamızda fayda var yine sayın başkanım sayın başkanı sayın heyet Irak’ta yeşil kuşak projesi kapsamında mollalar iktidara geldi. Sovyetler birliği yıkılarak Rusya federasyonunda Gorbaçov başa getirildi. Ukrayna’da Yuşçenko , Irak’ta Barzani , Talabani ve Maliki , Afganistan’da Kukla Karzai , Bulgaristan’da , Sıbıstan’da Kosova’da ve Türkiye’de yine ABD’nin desteğiyle turuncu devrim dalgası altında rejimler ve iktidarlar değiştirildi bu turuncu devrimlerle iktidarlarını kaybedenlerin yerine bu turuncu devrimlerle bunun altını çiziyorum iktidarını kaybedenler yerine ABD’nin desteklediği yenileri yeni muktedirler geldiler. ABD iktidarlarını istediği gibi değiştirdi bu kapsamda acaba iddia makamı İran’da iktidarı, rejimi deviren örgütü bana söyleyebilir mi yine Irak’ta Saddam’ı deviren ve Irak’ı bölen örgütler iddia makamı biliyor mu, yine iddia makamı Rusya da , Gürcistan da , Ukrayna da , Afganistan da , Pakistan da , Balkan ülkelerinde ve ülkemizde örgütleri bana söyleyebilir mi ben söyleyeyim ABD’nin siyasi , istihbarı, ekonomik , medyatik ve kültürel kompleksi yani soroslar yani açık toplum endüstriler bu saydığım coğrafyadaki ülkelerdeki iktidarı değiştirenler sayın başkanım sayın heyet görüldüğü gibi iktidarlar için en büyük tehdit dünyanın en görkemli gücünün aparatlarıdır. ABD’nin bu kusursuz planının kusursuz bir şekilde uygulamasını şahsım olarak kıskançlıkla, gıptayla ve hasetle izliyorum, keşke ülkemde aynı güçte olsaydı diyorum iddia makamını da belirtmeliyim ki ABD iktidarları yani kendisiyle uyumlu ülkelerdeki iktidarları korumak için her şey yapmaktadır, sayın mahkeme başkanı sayın heyet bu kapsamda ABD’yi ve onun destek verdiği hükümetleri benim gibi demokratik ölçüler içerisinde eleştirenler bugün hapislerdedir. Bugün ABD’nin uyumlu olduğu dini , siyasi ve ekonomik yapıları eleştirenler ,muhalefet edenler benim gibi yargılanmaktadır. Siyasal tahammülsüzlüğün siyasal korku ile el ele vermesi bu davayı doğurmuştur iddia makamı iktidarı devirecek ve halkı isyan ettirecek bir takım örgütler arıyorsa öncelikle dünyanın en görkemli gücüne sonrada o görkemli günün dini, cemaat vari , etnik, ekonomik ve siyasi uzantılarına bakmalıdır. Şayet iddia makamı olaya nesnel bir şekilde yaklaşabilirse aranılan örgüt ve örgütlerin iktidar partisi ve desteleri içerisine yerleştirildiğini şaşırtıcı şekilde görecektir. Sayın başkanım sayın heyet Türkiye’de hedef ne yazık ki Anayasal sistem demokratik, laik , hukuk devleti, üniter millet , üniter devlet, Atatürk, Atatürkçülük , Türk silahlı kuvvetleri ve nihayetinde Türk milletidir ben bu oyuna düşülmesi için AKP’ yi çok uyardım çünkü Türkiye’yi tasfiye etme işini AKP’ye ve onu destekleyenlere yaptırmak istiyorlardı bu uyarılarım bana 60 tane dava olarak 60’a yakın dava olarak geri döndü sayın başkanım Recep Tayip Erdoğan Gülbettin Hikmet yar rolünü kavrayabilirse bu küresel tuzaktan kurtulacaktır. Türkiye’de kurtulacaktır oysa Gülbettin Hikmet Yar Afganistan’daki yönetimi yıkmak için savaşmış bir teröristtir. Bu teröristle Recep Tayip Erdoğan’ın hangi saikle resim çektirmiş olduğunu bende merak ediyorum acaba bir ülkeyi işgal eden Rus olunca meşru, Amerikan olunca meşru olmuyor mu cihat sadece Ruslara yada Amerikan dışındaki güçlere karşımı yapılıyor Gülbettin Hikmet Yar’ın Rus işgaline direnip ABD işgaline boyun eğmesi dikkate değerdir. Sayın başbakan bunu analiz ettiğinde durumu çok net anlayacaktır ve o zaman sanıyorum coğrafyamızda önemli ölçüde huzura bir adım atmış olacaktır. Hamas ve Hizbullah da İsrail için bu kapsamda bir tehdittir bu resimde iddia makamı ve sayın başbakan için her halde ciddi anlamda öğretici olmalıdır diye düşünüyorum. Sayın başkanım sayın heyet kömür ve erzak yardımının turuncu devrim ritüelleri ile yeniden sokaklara indiği bu günlerde yardım dağıtmak maalesef gündemde ancak bu kömür ve erzak yani yardım dağıtmak ne kadar sürdürülebilir. Artık sürdürülemez ekonomik , siyasi , diplomatik , jeopolitik , etnik , sosyal ve kültürel sorunlarımız ve aileyi toplumu bozan sürdürülemez işsizlik var gelin çare bulun yada birlikte çare bulalım dedim bu çağrı ne yazık ki TCK ’ya göre 135,313,314,319,326,ve 327. madde olarak bu iddianamede karşılık buldu keşke bu çare iddianame ile değil de işbirliğiyle cevap verilebilseydi, adalet sistemindeki sorunlar Türkiye’nin ekonomik rekabet gününün nasıl geliştirileceği gibi bir çok kapsamlı brifingi bizden dinleyen AKP belki de Türkiye’nin birikimini , deneyimini, yapısal sorunlara köklü çözümleri ortak akılla ve bilimin yol göstericiliğinde sentezleyen bu projeler ve stratejiler vasıtasıyla daha rahat kurgulayabilirdi ama bu dosyalar çok uzakta değil AKP’nin genel merkezinde ve yetkililerin elindedir bu durumda AKP hükümetinin başarılı olması için tüm birikimini ortaya koyan şahsımın hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik etmekle itam edilmesi çelişkidir, ben bu çelişkiyi çok fazla anlayamamıştım ama küresel anlamda tekrar bir durum mahkemesi yapınca suçumu gördüm bir çok AKP’linin telefon numarasının cep telefonumun rehberinde kayıtlı bulunması en üst düzeyde AKP’lilerden bahsediyorum bulunması dahi tek başına bu hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik istinadını ortadan kaldıracak ve geçersiz kılacaktır. AKP’nin doğru bulmadığım politikalarını uygulamaların demokratik ve yasal haklarım kapsamında sesar’ın yayın organı olan internet sitesinde yazdığım yazılar ile eleştirdim bu yazılarıma karşılık basın yoluyla hakaret suçu kapsamında az önce belirttiğim gibi 60’a yakın dava açıldı ben eleştirilen yazılardan dolayı hakkımda açılan onlarca davayı çok fazla umursamadım dedim önemli olan bu davalar değil belki Türkiye’nin bu sorununa bir çözüm bulabilmesidir ve AK parti genel merkezine gittim oradaki en üst düzeydeki muhataplarıma dedim ki, beyler bireysel ve kurumsal yetersizlik, devletsel ve milletsel bir yetersizliğe dönüşmeden gelin bir şeyler yapalım analizleri yaptık, projeksiyonları yaptık dediler ki hocam haklısın bir şeyler yapmamız lazım ama anlatamıyoruz iletişim duvarları kapalı kimseyi bir şey söyleyemiyoruz yani buradaki kimseden kastım bellidir. o halde dedim bu kadar davayı niye açıyorsunuz hocam dedi bizim bir kusurumuz yok yani siz yazdıkça bu davalar açılacak bunun üzerine bu şekilde kapattım sayın başkanım ve onlara dedim ki yakında beni gözaltına alıp tutuklayacaklar dedi nereden biliyorsun dedim Tayip bey’in avukatı Ankara adliyesinde bana dedi ki hocam sen yazmaktan bıkmadın biz dava açmaktan bıktık seni susturmak için bir yol bulmamız gerekiyor o yol bulunmuştur. sayın başkanım o yol bu davadır. ve ben bu dava kapsamında 18 temmuz 2007’den bir cezaevindeyim ben susturulduğum anda zannettim ki AKP’ye yönelik tüm ithamlar, eleştiriler kesilecek ve Türkiye’deki en azından göreceli öyle diyelim göreceli kötüye gidiş duracak Türkiye bir anda gül pembe bir ülke olacak maalesef sayın başkanım olmadı olmadı sorunlar daha da ağırlaştı çünkü sorunlar görmezden gelindi çünkü benim tüm iyi niyetimle ortaya koyduğum tablo göz ardı edildi yada ettirildi. Hangisi tercih edilirse edilsin ama Türkiye’nin kaderi değişmedi benim bir şekilde kaderim değişmiş oldu belki şahsıma ve sesar’ın hatası bu süreç içinde başka brifing verdiğim AKP’nin üst düzey yöneticileri olmak üzere bir çok yetkilisiyle her görüştüğümde şu 25 yıllık şahsi hukukuma dayanarak dürüstçe ve samimiyetle her şeyi anlatmasaydım bugün huzurunuzda olmayacaktım bende keşke biraz yağdanlık yapabilseydim ve bende keşke herkes gibi yalanları söyleyebilseydim ama bir Türk ata sözü var her şeyi çok güzel ifade ediyor doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye sayın başkanım sayın heyet açıkça tehdit edildiğim yazılarıma bir son vermezsem bir şekilde susturulacağımı Tayip beyin avukatı bana Ankara adliyesinde avukatım Dursun Yassıkaya’nın yanında bizzat i ifade etmişti ben daha sonra AKP genel merkezine gittiğimde bunu anlattım görüştüğüm daha önceki en üst muhataplara dedim ki böyle böyle bir tehdit var güldüler ve hocam dediler yani sende biraz sus peki dedim ben susunca Türkiye düzelecekse ben lehinize de yazılar yazayım. Dediler ki hocam onu da bilmiyoruz yüce mahkemenin üyeleri işte bu sebeple Türkiye şuanda koşar adım bir kaosa gidiyor ve ortada maalesef sözde bir örgüt tarafından planlanılmaya çalışılan bir kaosu tam tersine örtülmeye çalışılan kamufle edilmeye çalışılan kaos ve kaosa yönelik adımlar var ben bu cezaevi sürecinin sonunda bir iddianame nasıl olmamalıdır sorusunun gelecekte hukuk fakültelerinde örneği olacak iddianame ile karşınızdayım bu iddianameyi bu açıdan önemsiyorum zannediyorum kalıcı bir eser bırakmak için iddia makamının çok fazla uğraşmasına gerek kalmadı bu hazırlanan iddianame hukuk tarihinde yerini almıştır ve hiçbir kimse o makamı orda sarsamayacaktır. sayın başkanım akılla ve mantıkla, vicdanla , hukukla ve demokrasiyle açıklanamayacak olan KGB arşivlerinden kalma belki bir örneği 1950’ler ve ABD’de 1960’larda Türkiye’de yaşanan süreci yaşadığımıza göre Ankara’da mahkeme girişinde Recep Tayip Erdoğan’ın avukatından duyduğum söz umarım ki benim dışındaki insanlara fazla teşmil edilmez yoksa dışarıyı cezaevi buraları belki özgür ortamlar olarak tarif etmek zorunda kalacağız sayın mahkeme başkanı sayın heyet yine bu iddianame kapsamında aranılan örgüte bir mercek tutalım diye düşünüyorum son yıllarda öldürülen aydınlara ve önde gelen şahsiyetlere bakarsak sanırım iddia makamı aradığı örgütü ve yerini kolayca bulacaktır. Üstelik örgütün kaynağı da ortaya çıkacaktır. Prof. Dr Bahri Üçok . Prof. Dr Muammer Aksoy . Çetin Emeç , Uğur Mumcu, Necip Haplemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, Madımak faciası , Başbağlar katliamı, Orgeneral Eşref Bitlis’e suikast , Generaller Hulusi sayın İsmail Senem ve daha bir kısım generallere suikast .Gaffar Okan’a Diyarbakır’da görkemli bir suikast acı ve görkemli bir suikast ve Danıştay cinayeti, Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülüşü her gün şehit olan askerlerimiz, subaylarımız ve polislerimiz sayın başkanım, sayın heyet son 12 Eylül ihtilal inden beri yeşil kuşak projesi kapsamında hep Atatürkçülerin, hep ordunun, hep güvenlik bürokrasisinin ve , hep din ticaretine, din tüccarlığını karşı çıkanların hedef seçilmesi nedense hiç gündeme getirilmiyor ve dikkatlerimizden özenle ve büyük bir gayretle kaçırılıyor bunu evinde sabah namazını kılarken gözaltına alınmış birisi olarak söylüyorum birde son dönem içerde yani hapse atılan aydınlar sanırım içeri atılan son dönem aydınlar sanırım artık uyanmamızı ve oynanan oyunu görmemizi sağlarlar yüce mahkeme heyetinin ve gözü olan herkesin göreceği gibi susturulması için 60’a yakın dava açılan ancak hedefine ulaşılamayan harekat yani beni susturulmam , yani sesar’ın susturulması yani Türkiye’de gerçekleri dile getiren çok az sayıda merkezin susturulması sayın savcının ve sayın iddia makamının nereden kaynaklandığı şimdi birazcık daha netleşen kuvvetli şüpheleriyle hedefe ulaşmıştır ben hep sormuştum cezaevinde bu kuvvetli şüphe nedir ve ne zaman ortadan kalkacaktır diye ben onun cevabını buldum sayın başkanım sayın mahkeme heyeti bu cevap şudur bu kuvvetli şüphe AKP’ye muhalefetin bittiği gündür o gün kuvvetli şüphe bitecektir. Bu kuvvetli şüphe ABD’ye muhalefetin de bittiği gündür o gün kuvvetli şüphe de bitecektir ve ama gerçekler konuşmaya devam edecektir. Sayın başkanım ben AKP’ye söylediğim her şeye ve sitemde yazdığım her şeyi bizzat AKP’lilerin yüzüne söyledim bir art niyetimin olmadığını gayet iyi biliyorlar bu kapsamda iddia makamı ve bu davanın gönüllü ve korsan savcısı başbakan Recep Tayip Erdoğan görmek ,duymak ve delillendirmek yerine hayal ettikleri ve olması dilediklerini iddia olarak yazmıştır. Çünkü Ankara’da sadece kendi devletinin değil bütün devletlerin titizlikle izlediği internet sitesindeki yazılarından öngörülerinde , analizlerindeki isabetinden ve kalitesinden dolayı titizlikle izlediği şahsımın her hangi bir suç olsaydı bizim Türkiye’deki makamlardan önce yabancı makamlar hareket geçerdi ama demek ki bir açığımızı bulamadılar sayın başkanım bu kapsamda beni 1971 yılında göç ettiğim köyüme polisler gönderirdi. 82 yaşındaki anneme senin oğlun ülkücü müdür. Sağcı mıdır , solcu mudur , diye sorular soruldu evimize giderek bizzat Aydın’da Annem dedi ki ülkücülük nedir annem siyaset bilmez solculuk nedir ben bunları bilmem ama oğlumu soruyorsanız oğlum karıncayı incitmemek için yolunu değiştirir. Hangi kusuru işledi ve Recep Tayip Erdoğan’ın aleyhinde yazılar yazdım annem dedi ki telefon açtım her gün annemi ararım iki defa oğlum dedi bu Recep Tayip Erdoğan aleyhine yazılar yazıyormuşsun polisler geldi seni şikayet ettiler seninle ilgili araştırma yapıyorlar aman dikkat et ya anne dedim ne yapabilirim Türkiye Cumhuriyetinin koskoca başbakanı ofisin geçerken benim ofisimin camına taş atıyor, annem de dedi ki bizim oraların yerin tabiriyle ee şaşırmış gari dedi koskoca bir başbakan böyle bir işi nasıl yapar bende anneme olan biteni anlattım anne dedim eğer bu gün ben Recep Tayip Erdoğan’ı eleştirmezsem yapılan yanlışları ortaya koyamazsam sen evinde o iki rekat namazı kılamazsın bende evimde çocuklarımla birlikte rahat oturamam önümüzde Irak örneği var önümüzde Bosna Hersek örneği var, önümüzde Balkanlar ve Kafkaslardaki örnekler var dedim sayın başkanım sayın heyet malumunuz hukuk dünyadaki en çok dikkat isteyen ve en tehlikeli meslektir bir nükleer reaktör radyasyon sızdırsa alınacak önlemlerle sorunu can , mal ve çevre kaybını minimize edebilirsiniz ama adaletle tüm devletleri tüm devletleri kazanabilir ve yine adaletsizlikle tüm devletleri kaybedebilirisiniz yine adaletle tüm dünyayı kazanabilir. Adaletsizlikle de kaybedebilirsiniz ve yine adaletle tüm ülkeyi barış atmosferine sokup kalkındırabilir ve yine adaletsizlikle ülkemizi, milletimizi ve hatta devletimizi kaybedebiliriz. Adalet ve hukuk bunun için üzerinde sadece dava sebebiyle değil beka olgusu ile de en çok duracağımız değerimizdir bu iddianamenin hazırlanmasına temel teşkil edin bana göre bana istinat edilen suçlarda TCK’ nun 313, 314, 319, 326, 327, maddelerdeki istinatlar ciddi uzmanlık birikim ve en üst düzeyde hukuk losyonu gerektirir. Bilirkişilere ihtiyaç duyar ben bu iddianameni terör örgütüne yaklaşımını çok yetersiz buldum ve hatta iddianamenin hükümeti kolluk kuvvetlerine ve bizzat kendisini yani iddia makamını terör örgütü olarak nitelendirdiğini tespit ettim istenirse bu hususu izah ederim. Sayın başkanım ben Ankara’da sesar siyasi, ekonomik , sosyal , araştırmalar ve strateji geliştirme merkezinin başkanlığını yapıyordum bu kapsamda bireysel ilişkiler çerçevesinde devletin her kademesinden bir çok bürokratla görüştüm, bir çok güvenlik bürokratıyla görüştüm Türkiye’nin gündemindeki olan özellikle etnik terörle ilgili bir çok sorunu birlikte çözüm aradık ve ben bu kapsamda devletin bazı kurumlarında eğitimler verdim, Emniyet İstihbarat başta olmak üzere çağrıldığım her yere gittim durumu anlattım dedim ki güneydoğudaki hadisi şudur , şu kısmın şu şekilde çözebilirsiniz , şu kısmını da şu şekilde bir çözüm bulunabilir kısa orta ve uzun vadeli önerilerimi ortaya koydum bunların bir kısmı şu anda bizzat i güvenlik güçleri tarafından güneydoğuda uygulanmaktadır. sayın başkanım sayın heyet iddia makamı bu iddianameyi hazırlarken iktidar, istihbarat , istihbarat teşkilatı , anayasa , idare hukuku , siyaset bilimi , sosyoloji , siyasal ve toplumsal tarih , etnik tarih , hukuk tarihi ve felsefesi , diplomasi , bürokrasi , ordu, jeopolitik , milli güvenlik, siyasi partiler ve hükümetler , hükümet gibi kavramlar açısından çok ciddi bir birikime sahip olmadan 135, 313, 314, 319 ,326, 327. madde kapsamında suç istinadında bulunursa ve bu istinat birde siyasallaşırsa bu durum ülkemiz için faciaya sebep olur özellikle hukuki bir faciaya sebep olur sonrada siyasi ve sosyal bir faciaya yol açar tıpkı Irak’ta , Bosna hersek olduğu gibi çünkü bizim gibi ülkelerde suç, suçlu , örgüt ve linç edilecek suçlular üretmek çok kolaydır bu iddianamede olduğu gibi mesela sayın savcı iddianamede iddia makamı benden bahsederken Bülent Kot gibi bir sıfatı adımın önüne ekleyerek yazdığı iddianameyi ciddileştirmeye çalışıyor. Sayın başkanım bir de vali unvanını kullanmışım Ankara’da, Ankara’da bu türden bir unvanı kullanmam için şahsım adıma zaruri hiç bir şey yoktur tam tersine bu unvanı kullandığım iddia edilen tarihlerde Türkiye’deki televizyonların bir çoğunda Türkiye ile ilgili , dünya ile ilgili analizler yapan programlara katılıyordum her halde sesar’ın başkanlığı bana göre valilikten daha düşük bir şey olsa gerek ki vali olmaya karar vermişim bundan benim haberim yok ben hiçbir zaman böyle bir unvanı tercih etmedim kullanmadım. Bülent Kot gibi bir ismi de kullanmadım çünkü buna ihtiyacım yok bunlar bana gülünç geldi ve kendi adıma da bu şekilde iddianamede karşıma çıkmasından utandım beni Bülent olarak tanıdığını iddia eden kişiler veya iddia ettiklerini bilmiyoruz onların en azından buradaki ifadelerini dinlemedik onların ağzından böyle bir sözün çıkıp çıkmadığını bilmiyorum şayet aradılarsa beni ofisimden aradıklarında telefon numaramı onlara verdiğim kartvizitime bakarak çevirmişlerdir ve kartvizitimin üzerinde duran adım ve soyadım her halde bir kod ismi gerek bıraktırmayacak netliktedir. Sayın başkanım sayın heyet kartvizit tanımadığınız yada ilk defa tanıdığınız insanlara verilir iddia makamına göre yeni tanıdığım bir insana kod ismimi söylüyorum ve o kişiye devletteki ve genel kurmaydaki bundan benimde haberim yok nasıl bir görevim varsa benim bile bilmediğim müthiş etkilerinden bahsediyorum iddia makamına soruyorum ben bir düşünce kurumunun başında bir olarak nasıl böyle davranabilirim üstelik devletin tüm gözleri üzerimdeyken bu iddiaların sahibi olduğu iddia edilen emekli polisler Kemal Şahin, Mehmet Murat Yücel , Feridun Refik Nuhoğlu kaldı ki birisinin polis olmadığını öğrendik bu duruşma kapsamında Van’ın mülkiye baş müfettişi ve olağan üste hal bölge valisi eski yardımcısı mülkiye baş müfettişi Özcan Erdoğan tarafından onlara iş vermem için sesar’ın merkezine gönderildiklerinde tanıdım ben bu kişileri daha önce tanımıyordum onlara referans olan kişi bir vali bir vali yardımcısı üstelik olağan üstü hal bölge vali yardımcısı üstelik mülkiye baş müfettişiydi büroma geldiklerinde onların bir düşünce kurumunda çalışacak profile ve niteliği sahip olmadıklarını anladım sanırım sayın valim benim aradığım nitelikleri yanlış anladı ki bana en azından bu niteliklere sahip olmayan kişileri gönderdi bu kişilere ben dedim ki maddi imkanlarımız kısıtlı sizinle çalışamayız bu kişilerden Kemal Şahin ile daha sonra bir iki defa karşılaştık kendi talebiyle kendisi aradı kendisine yardımcı olamayacağımı İstanbul’da karşılaştığımızda iki defa söyledim bu durumu kendiside ifadesinde belirtmektedir. Daha sonra bu kişi belki kendisinin derin bilgilere sahip olarak göstermek amacıyla belki de kendisinin ifadesinde bahsettiği gibi o anki sağlık durumundan kaynaklanan sebeplerle kendi yazdığı ve ifade etiği şemayı benim evraklarımın arasında ofiste el konulan evrakların arasında Ergenekon MİT örgütlenmesi diye bir şema bulunmuş o şemayı bana göndermiş ben o şemayı polisler ofise geldiğinde gördüm ve okudum ilk defa şöyle bir bakmıştım ilk şeyde zarfa bir çok böyle isimsiz zarf ve gönderi gelir başkanım çok posta gelir bu anlamda bir kenara atmıştım polisler onu o belgeyi kim kimdir klasörü yazan kim kimdir klasörü yazan bir klasörün içerisinde çıkardılar ve orda yüzlerce özgeçmiş vardı o öz geçmişlerle ilgilide bir tane işlem yapmadılar bana yaptığım iş nedeniyle her gün bu kapsamda söylediğim gibi mantıkla mantıksız gerçek veya sahte yüzlerce mektup, e posta gelir bunları inceleme imkanım ve zamanın her zaman olmaz sayın heyet sayın başkan bu sözde örgüte yine bir mercek tutalım bu kapsamda bu terör örgütünü kimliğini bir terör örgütünün kimliğini hangi parametreler belirler. Bir teröristin kimliğini hangi parametreler ortaya koyar bu soruları çok genişletmeden dar bir analizle yaklaşalım her terör örgütünün özel bir durumu başka devletle oluşumlarla ilişkileri ve mekanı tanılanmalarında önemlidir bu sözde örgütün diğer örgütler ile muhayyer ilişkileri tanık ifadelerine dayanmaktadır somut delil, belge , bulgu ve bilgi yoktur. Terör örgütlerinde militan devir hızı yani ölüm oranı çok yüksek olduğu için arşiv önemlidir çünkü yazılı evrak yani hafıza önemlidir her şey kaydedilir. PKK’ın Hizbullah’ın ve diğer örgütlerinden ele geçirilen örgütsel dokümanlar ile bu sözde örgütten ele geçirilen iddianamedeki belgeler benzerlik göstermez bunu şunun için söylüyorum daha öncede bu kapsamda bana Ankara’daki güvenlik bürokrasinden bir çok belge getirildi. Hocam bu nedir bunu nasıl değerlendirelim bu dışarıda niye diplomatik anlamda yada başka ülkelerde irtibat anlamında bir şey ifade eder mi, bunlar bir terör örgütümüdür. Bunlar devletin aleyhine çalışan örgütler midir böyle bir şey olabilir mi buradan bir örgüte uzanılabilir mi, buradan bir şiddet hareketine yol bulunabilir mi, gibi birçok soruyla karşılaştım her zaman o ciddi sayılabilecek belgeleri analiz ettim ayıkladım ve verdim ellerine sayın başkanım bu örgütte ele geçirilen belgeler gerçek örgütteki belgelerle hiçbir zaman benzerlik göstermez iki nedenden göstermez çünkü sözde örgüt adı üstünde yoktur olmayan örgütün örgütsel dokümanı , telefon tapeleri , internette çıkan yazılar , cumhuriyet mitingleri ve milli duyarlılıklar olarak gösterilmektedir örgütün şeması , lideri , hiyerarşik yapısı yoktur. Sayın başkanım Doğu Perinçek bir İşçi partilidir ve İşçi partililer onun için buraya geldiler. Şener Eruygur ADD’ liler Tuncay Özkan biz kaç kişiyiz harekatı, Gürbüz Çapan için Esenyurt lular posterlerini kapıp geldiler buraya ve destek verdiler cezaevinin önünde liderlerine çünkü işçi partisi siyasal bir partidir lideri Doğu Perinçek’dir Atatürkçü Düşünce Derneği Bir dernektir başkanı Şener Eruygur’dur biz kaç kişiyiz harekatı partileşme yolundadır. Başkanı Tüncay Özkan’dır . Gürbüz Çapan belediye başkanlığı yapmış siyasal mazisi olan bir politikacıdır hemşehrilik bağı ile bağlı olanlar gelip liderlerini gösteriyle desteklemişlerdir, gösteri yapmışlardır her iki kuvvacı dernek daha dernekleşme aşamasını insan kaynağının ve toplumsal yaygınlaşma ağını tamamlayamadığı için liderleri yada başkanları için kimse gelip gösteri falanda yapmamıştır sayın başkanım kimse bu sözde örgütün liderini bilmemektedir PKK’nın DHKP-C’nın, Hizbullah’ın yada diğer örgütlerin liderleri bellidir sayın başkanım sayın heyet bu sözde örgütün lideri kimdir nerededir çünkü bende bu örgütün üyesi olduğum için liderimi merak etmekteyim hiyerarşik yapısı da belirsizdir ben bu hiyerarşik yapının içerisinde 8-10 yerine monte edilmiş durumdayım ama bu yerimi de ciddi anlamda öğrenmek istiyorum bir yanında stratejist deniliyor, bir yanında medya kanadında yer alıyorum, bir yanında örgütün propagandasını yapıyorum, bir yanında istihbarat topluyorum, bir yanında özel göreve haiz örgüt üyesi oluyorum yerimi bu hiyerarşinin içerisinde ben bulamadım çünkü burada bir örgüt yaratılmak istenmektedir iddianamede bunu hedeflemektedir dün bir ara söz aldığımda bunu yarın konuşursunuz demiştiniz ben şunu beklerdim burada yargılanacağım esnada iddia makamı benim önüme şu şu suçları işlemişsin işte delileri deseydi galiba burada hepimiz bu zahmeti çekmek zorunda kalmayacaktık hepimiz sizler hukukçusunuz bizler değiliz bizler için yoğun bir hukuk eğitim süreci oldu bu en azından üniversitede alamadığımız hukuk losyonunuz burda tamamlamaktayız sayın başkanım şimdi bu iddianame kapsamında bir örgütün olabilmesi için olmazsa olmaz şart liderdir sadece bu iddianame kapsamında değil örgütler dünyasında da böyledir bu lider yoksa örgüt yoktur terör örgütleri sayın başkanım burası çok önemli bilinenin aksine iktidarı ve iktidarları yıkmayı değil devamına hizmet ederler yani bir ülkedeki iktidarın devamını sağlarlar dünyadaki terör örgütlerinin yıktığı bir tane iktidar gösterebilir mi acaba iddia makamı ben yine bu kapsamda bir parantez Enis Berberoğlu’ nun çok güzel bir sözü vardı bu süreci özetleyen refah yol iktidardan düşmemek için Susurluk davasına asılmamıştı, ak parti AKP iktidarda kalmak için Ergenekon davasına asılıyor demişti galiba bu süreci en iyi özetleyen ifade budur az önce dediğim gibi terör örgütlerinin yıktığı dünyada bir tane iktidar yoktur sayın başkanım çünkü elmanın kurdu içindedir. İktidar bizzat iktidardakiler tarafından çözülür azaltılır, bitirilir ve yıkılır. Halk isyanları ise yine bunanın altını çiziyorum iktidarların, Kralları, diktatörlerin, oligarşinin, adaletsizlikleri, yolsuzlukları, halka uyguladıkları zor , şiddet , terör, kötü yönetimin diktanın dikta ile gizlenmesi sonucu ve yabancı devletlerin içerideki işbirlikçilerinin ittifakı ile çıkar başka türlü halk isyanı çıkmaz Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde de Türk tarihinde de herkesin katıldığı bir halk isyanı hiçbir zaman çıkmamıştır. Ayrıca iddia makamının iddiaya konu ettiği benim için diğer bir husus ise genel kurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanlığına ait çok gizli belge ve bilgilerin işyerimdeki bilgisayarımda bulunduğu iddiasıdır sayın başkanım önce bilgi vereyim ben bilgisayardan hiç anlamam ne bilgisayarda yazı yazabilirim ne bir çıktı alabilirim nede bir word dosyası açabilirim sadece internette bazı adresleri girebilirim onu da Behiç’ten öğrendim hiçbir zaman bilgisayarımda böyle bir bilgiyi, belgeyi ben görmedim , özel kuvvetlerden bana istinat edilen o belgeleri ve bilgileri görmedim çünkü ben bilgisayar kullanmasını bilmem ama bir şeyi yaparım bilgisayarımı sürekli kontrol ederim sayın başkanım yine bu kapsamda benim evindeki ve işyerimdeki bilgisayarlar alındığında orda şifahen söyledim bunların dedim kopyalarını bize vermeniz gerekiyor, hiç birisini alamadım sayın başkanım hiçbir zaman benim bilgisayarımda özel kuvvetlere yada genel kurmaya ait bir bilgi, belge yada başkaca bir doküman bulunmamıştır bunların hepsini reddediyorum böyle bir belgeden haberim olmamasına rağmen ofisimden alınırken kopyası değil az önce söylediğim gibi kendisi alınan ve yine az önce söyledim gibi şifahi talebime rağmen bana bir kopyası bırakılmayan bilgisayarlarımdan benim bilmediğim ancak yinede çıktığını iddia ettikleri bu belgeyi her ne hikmetse iddia makamı 16. sayfa sonra sahte olduğunu beyan ederek yok saymaktadır. 37. sayfada iddia edilen husus iddianamede 49. sayfada sahte olduğu bilgisiyle tekzib edilmektedir fakat sorun belgenin sahteliği değil sayın başkanım benim için benim o belge ile hiç karışlaşmamış olmamdır iddianamenin hayal dünyasının nadide ürünlerinden biriside hayal dünyasında kurup büyüttüğü bu sözde örgüt içinde şahsıma az önce söylediğim gibi özel göreve haiz sivil üye yakıştırması yapmasıdır sayın başkanım Türkiye’deki akla gelebilecek en üst düzey insanların hemen hemen hepsiyle sürekli oturup kalktım ve sesar vermiş olduğu danışmanlık hizmetleri kapsamında Türkiye’nin en önde gelen insanlarıyla sürekli beraberdir en önde gelen kuruluşlarıyla sürekli beraberdir bir terör örgütünde üye olmayı mı tercih edersiniz yoksa Türkiye’nin en önde gelenleri ve dünyanın en önde gelenleriyle birlikte olmayı tercih ederseniz diye sorarsanız cevabım terör örgütü üyeliği hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır ve olmazda aklı başında hiçbir insan benim bildiğim kadarıyla terör örgütü üyeliğini tercih etmez Kemal Şahin Feridun Refik Nuhoğul, Mehmet Murat Yücel gibi şüphelilerin beyanları göz önüne alındığında cümlesiyle başlayan iddiaları ise tam anlamıyla bu iddianamenin en azından ciddiyeti hakkından ip ucu vermektedir. Sayın başkanım bu iddianameye göre ben devletin bir valisinin ve üstelik İçişleri bakanlığı mülkiye baş müfettişi gibi mülki idari amirlerini denetlemekle görevli üst düzey bir bürokratın yanında hem bu adı geçen kişilere kartımı vereceğim hem de Bülent kod adını kullanacağım , hem gizli bir örgütün üyesi olacağım hem de ilk defa karşılaştığım bu kişileri sözde çok gizli görevlerimi anlatacağım hem iş talebinde bulunan bu kişileri reddedeceğim hem de örgütlemeye çalışacağım iddianameyi bu anlamda her halde siz benden daha iyi takdir edecek durumdasınız iddia makamı kimleri örgütleyerek onları hangi istihbarı nitelikteki raporları hazırlattığımı da belirtmemi ve kanıtlamalıdır sayın başkanım ben nasıl bir örgüte ve nasıl bir güce sahipmişim ki genel kurmay başkanlığının stratejilerini belirliyormuşum benim hiç görmediğim ve genel kurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanlığına ait olduğu iddia edilen belgenin hiçbir kopyası alınmaksızın ve alındığı andaki içeriğine bilgisayarın hard diskinde topladığı boyuta dair tarafıma ve avukatıma hiçbir bilgi ve belge verilmemesine rağmen bilgisayarımdan çıktığı iddia edilen belgeyi doğrularcasına ve hatta itiraf edercesine Kemal Şahin’e genel kurmay’ın stratejilerini belirlediğimi söylemiş olduğum iddiası son derece göze batan dikkat çeken bir gerçekdışı iddiadır düşününüz ki ben yine ilk defa karışlaştığım bir kişiye genel kurmay’ın stratejilerini belirlediğimi söylüyorum ve bilgisayarımdan çıkanlar bunları doğruluyor başka bir soruşturmada bu kapsamda yapılabilir genel kurmay’a benim genel kurmay’ın kapısından içeriye en son girdiğim sorulabilir alınacak cevapta benim genel kurmay stratejilerimi belirlemediğimi çok açık bir şekilde ortaya koyacaktır bundan daha da önemlisi iddia makamının bu çok öneli ve gizli dediği ve bu yüzden mahkeme dosyasına dahi koymadığı sözde özel kuvvetler komutanlığına ait belge her nasılsa daha iddianame bile ortada yokken sayın başkanım sayın heyet kitaplara basılmış ve adeta teşhir edilmiştir ve ben bundan 326 ve 327 . madde kapsamında suç istinadı ile şuanda yargılanmaktayım Zihni Çakır kod adı darbe atlı kitabında bu belgeyi yayınlamıştır sayın başkanım en azından yüce mahkeme heyeti benim bu belgelerden dolayı beni yargılarken Zihni Çakır’a bu belgeyi nasıl elde ettiğini ve kitabını nasıl koyduğunu da sorar diye düşünüyorum bahse konu belgelerin içerisinde varlığından haberdar olduğum çeşitli belgeler vardır ancak bu belgeler hiçbir şekilde gizlilik derecesi taşımayan ve daha öncede belirttiğim gibi danışmanlık hizmeti sunduğum iktidardaki partilerin yöneticilerinden aldığım yada sesar’a kaynağını bilmediğim yerlerden gönderilmiş ki az önce bu türde onlarca gönderinin geldiğinden bahsetmiştim danışmanlık hizmeti sunduğum iktidardaki partilerin yöneticilerinden aldığım hatta mevcut iktidar partisinin yöneticilerinden dahi benden talep ettikleri danışmanlık hizmetlerinin alt yapısı olması amacıyla aldığım belgelerdir. Ve sayın başkanım ne yazık ki bende bulunduğu iddia edilen gizli belgelerden Mehmet Bölük bir kitap yazmıştır ve Ukrayna da bir trafik kazasında ölmüştür bu belgeler içişleri bakanlığı müfettişlerini Akpil soruşturması çerçevesinde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığında yaptığı soruşturmayı oluşturan gizli belgelerdir ben o süreçte Ali Müfit Gürtuna ya danışmanlık hizmeti veriyordum sayın başkanım İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte bir işsizlik projesini gerçekleştirmeye çalışıyorduk bu belgelerin hemen hemen hepsi internette yayınlandı sayın başkanım AKP’ye yolsuzluk istinat eden ve şuanda Üsküdar 2, Ağır Ceza Mahkemesinde bekleyen ve Tayip beyin cürüm işlemek için çete kurmaktan , sahtecilikten, kalpazanlıktan, dolandırıcılıktan istinat edilen bir dosya var orda Tayip beyin dokunulmazlığı olduğu için şuanda yargılanamıyor yaptığım işin tabiatı bilgi ve belge ile beslenme esasına dayalı sayın başkanım ve ben bu sebeple benden hizmet talep edenler bilgi talep ediyorlar bu taleplerinden dolayı ben bilginin üretimine yarayan her türlü belgeyi ve bilgiyi yasadışı değilse ki yasadışı olduğunu bilecek halim yok tüm belgeleri ofisimde bulundururum çünkü bunlar benim fikir üretmemi sağlayan bilgi üretmemi sağlayan belgeler eğer bunlar devletin güvenliğini tehlikeye düşüren belgeler ise ve bu yüzden suçlanıyorsam fatura karşılığı bilgilendirme hizmeti verdiğim ve bu amaçla bu belgeleri bana getirenlerde herhalde suçlulardır. Sayın başkanım Cüneyt Zapsu hiçbir kamu görevi olamadığı halde sayın başbakanla birlikte devletin en gizli toplantılarına katılıp devletin en gizli belgelerini ve bilgilerini ele geçirdi. Zapsu’nun eline verildi bu kapsamda Ankara’da yaşayanlar ve bu işi yapanlar bilirler ki eşyanın tabiatında bu tür belgelerle ve belgelerle tanışmak vardır ama ben özel olarak bu anlamda belgeyi ve bilgiyi hiçbir zaman şahsımda muhafaza etmedim ofisimde de muhafaza etmedim sayın başkanım her halde bu süreçte Aydın Doğan’a da bir takım imalarda bulunmak için olsa gerek benim ofisimde Aydın Doğan ile ilgili istihbarı bilgilerin bulunduğu belirtiliyor sesar’da Aydın Doğan la ilgili bilgiler bulunmuştur oysa o dönemde ben Aydın Doğan la kapsamlı bir danışmanlık anlaşması imzalamak için görüşüyordum bu kapsamda bu bilgiler bende mevcuttur ben bu bilgilerin hepsini Aydın Doğan ile paylaştım yani bende Aydın Doğan’ın bilmediği herhangi bir bilgi yok o bilgilerin bende olduğundan kendiside haberdardı çünkü hazırlayacağım danışmanlık teklifini yapacağım iş görüşmesine önem veriyordum iddia makamı bir de yazıların içeriklerine atıf yapmaktadır sayın başkanım ona geçmeden önce yine bende 135. madde kapsamında bir takım suçlar istinat edilmektedir Sıddık Arslan Ankara Büyükşehir Belediyesi APK Başkanı APK dairesi başkanı bir arkadaşım şunda Erzurum Büyükşehir belediyesi genel sekreteri bir gün geldi dedi ki hocam ben Turizm bakanlığına geçmek istiyorum yardımcı olur musun dedim git söyle Ak partide tanıdıkların var yapamadılar diyor ben nasıl yardımcı olayım bana bir randevu alabilirsen Atilla Koç la ben dedi en azından derdimi anlatabilirim ben bir randevu aldım Atilla Koç’tan ama bu randevuyu almadan önce kendisi ile ilgili bilgileri aldım belgeleri demiyorum bilgileri aldım not ettim ve bunu karşı tarafa bilgi olarak sundum bu kapsamda bir kişi size gelecek diye bilgilendirdim şimdi bu benim karşıma kişisel verileri hukuka aykırı şekilde kaydetmek olarak çıkıyor yine sayın başkanım Halil İbrahim Akça DPT müsteşar yardımcısı Ak partili genel başkan yardımcılardan birisi geldi dedi ki ya hocam biz dedi DPT’de sorun yaşıyoruz Devlet Planlama Teşkilatında bu illeri yatırım tahsisleri yapılıyor sayın başkanım bu kapsamda dedi Halil İbrahim Akça bir takım engeller çıkarıyor bize sizin DPT ile ilişkileriniz iyi bizim bir takım siyasal sorunlarımız var aramızda hemşeri olmamızdan kaynaklanan Halil İbrahim Akça ile bir konuşabilir misiniz ben dedim tanımıyorum kendisini ama en azından arkadaşlarla bir müzakere edelim onlar size yardımcı olabileceklerse yardımcı olsunlar o belgede benim karşıma kişisel veriler hukuka aykırı şekilde kaydetmekle ilgili olarak çıktı yine Çınar Bahçı diye bir şahsın bilgileri hukuka aykırı veri kapsamında karşıma çıkardırıldı Çınar Bahçı benim arkadaşım başbakanlıkta özelleştirme idaresinde görev yapan bir uzman kendisini 1990 lardan beri tanırım sayın başkanım sayın başkanım burda bazı yazıların içerikleri ile ilgili atıflardan bahsetmiştim simülasyon şok suikastları benim en çok garibime giden bu oldu zannediyorum iddia makamı o yazıyı dikkatle okuduysa orada bir şok suikast en bir şok suikast planından bahsetmek mümkün değil Ak partili birisi yada Recep Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamına oturursa Türkiye’de neler olabilir yabancılar neler planlayabilir diye bir soru sorduk Türk tarihinin Osmanlı tarihini ciddi bir analize tabi tutarak bu kapsamda yabancıların yapabileceklerine ilişkin bir plan geliştirdik bir senaryodur batıda ki tüm tingtenkler böyle çalışır tüm büyük devletler ve tüm büyük devletlerin güvenlik bürokrasileri bu anlamda senaryolar üretirler ve bu senaryoları üretirlerken bizim gibi tingtenklerden yardım alırlar fikir alırlar en son anayasa mahkemesi başkanı Aysel Tuğcu’nun öldürüleceğine ilişkin Amerika da bir tingtenkte bir görüşmenin yapıldığına dair medyada haberler çıktı Aysel Tuğcu bir suikasta kurban gidecek Türkiye olağanüstü döneme girecek gibi bir senaryodan bahsediliyordu tingtenk kuruluşları devletlerin kısa, orta ve uzun vadedeki pozisyonlarını en azından öngörebilmek için bu takım planların üzerinde dururlar orda bir analiz var şok suikastlarda sadece bir analiz var bizim en zayıf tarafımız tarihte ekalliyetler olmuş ekalliyetler üzerinde Osmanlıyı yöneltmişler, misyoner cinayetler üzerinden Osmanlıyı yöneltmeye kalktılar ve misyonerleler üzerinden geçmişte Osmanlıda bir çok operasyonu yaptılar ve biz orta doğuyu yine misyonerlerin sayesinde kaybettik sayın başkanım şok suikastlerle ilgili yazım bir hedef göstermek yazısı değildir sesar internet sitesi ciddi olarak incelenmişse oradaki tüm yazıların Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin güvenliği, bekası, refahı ile ilgili olduğu görülecektik bu kapsamda oradaki simülasyonun içeriğinin bir hedef gösterme olmadığını tekrar altını çiziyorum iddia makamı o yazıyı tekrar okursa hakkımı teslim edecektir sayın başkanım simülasyon bu anlamda kavram olarak üzerinde duruyorum benzetim demektir hayali olarak gerçekte olmayan bir olay olmuş gibi kabul edilerek bu durumda ortaya çıkabilecek sonuçlar uğranılabilecek zararlar ve sair parametreler ortaya konur işim dolayısıyla kullandığım yöntemlerden birisidir bu bir planı ifade etmez bu sadece ortaya çıkabilecek sonuçları gösterir ve devletin buna göre, hükümetin buna göre kendi politikasını belirlemesine yardımcı olur. Sayın başkanım Asaf Halit Çelebi şair bilmemek bilmekten iyidir bilmeden yaşayalım mara demiştir şair her halde bu günlerde yaşasaydı az önce konuşmamın başında da savunmamın başında da söylediğim gibi konuşmamak konuşmaktan iyidir konuşmadan yaşayalım mara derdi ama şimdi mara için insanlık için , Türkiye için ,dünya için , Atatürk’ün mirası için , Cumhuriyetimiz için, vatanımız için konuşmak zamanıdır çünkü deneysel olarak biliyoruz ki Türkiye iye Türklerle uğraşmak bu coğrafya bu kültür bu tarih ile uğraşmak hep bir süre sonra batı başkentlerine ve batı ülkelerini birbirine düşürmüştür. Onun için ısrarla vurguladım daha önce iddia makamının ağır bulduğu sesar’ın internet sitesinde ki yazılarımda batılı devletlerin altını çiziyorum en üst düzey yöneticilerinin yüzüne ve gönderdikleri temsilcilerine Atatürk, şaha , lenine , siterne , saddam’a benzemez Atatürk’ün heykelleri, düşünceleri , ilkeleri, yıkılırsa Yunus’un , Hacı Bektaşı velinin , Mevlana nın sesi kısılırsa hürriyet heykeli, Washington , Paris , Londra , Berlin, Tokyo , Kudüs ve Atina yıkılır dedim neden yıkılır terörden mi hayır sayın başkanım terörden yıkılmaz kendi aralarındaki siyasi rekabetten yıkılır. Kendi aralarındaki stratejik rekabetten yıkılır , tarihi derinlemesine ve düşünerek analitik bir zihniyetle okuyanlar aradaki bağlantıyı rahatça kurabileceklerdir. Bugün burada yeniliyorum sayın başkanım çünkü asrın davasında bu gerçeği tekrarlamak gerekiyor Türkiye’den İstanbul’dan , Ankara’dan , Hakkari den, Edirne den ellerinizi çekiniz geçmişte olduğu gibi yine birbirinize düşersiniz çünkü ateşle oynuyorsunuz elleriniz petrolle yıkanmış elleriniz petrol ile yıkanmış iken ateşle oynamayınız sayın başkanım ben bu cümleleri çok kurdum sesar’ın internet sitesindeki yüzlerce yazıda bu türden cümleler var ben 1982 yılında Ankara’ya ayak bastım ve 1982 yılından beri devletime ve milletime nefes alışını ,nabzını hep elimde tuttum hep izledim çünkü daha 14 yaşlarında Ziya Gökalp’in benim Türklüğün esasları dediğim kitabını okurken her organizasyon yıkılır devletler de bir süre sonra yıkılır dediğinde saatlerce ağlamış bu saatlerce ağlama günlerce ağlamaya transfer olmuştu babam dedi ki ne oldu dedim baba böyle böyle Türk devleti yıkılacakmış bir süre sonra bundan sana ne dedi dedim senin yaşın şu ama ben daha yaşayacağım ben yaşarken devletimin yıkılmasını istemiyorum demiştim sayın başkanım ben cümleleri ta o zamandan beri kura geliyorum çünkü bu millet , bu devletin temelini teşkil ediyor bu devletin çekirdeği bu millet ve ben bu milletin çekirdeklerinden birisiyim milletin en küçük ünitesini oluşturan aileden bir ailenin reisiyim bunun için bu tür sözleri söyleme hakkımın olduğunu düşünüyorum çünkü benim dedem aynı zamanda Çanakkale savaşı gazisi gözünü vererek bu toprağı satın alanlardan bir özünü vererek bu toprağa hakim olanlardan birisi o gözün hakkını ödemem gerekiyor sayın başkanım benim Türkiye’de ilk tanıdığım ABD büyükelçisi Robert straushung tu seni ABD’ye gönderelim orada oku iyi bir uluslar arası ilişkiler uzmanı olursun demişti reddettim teşekkür ettim hop dedi ki Türk destanlarıyla Ömer Seyfettin’in hikayeleriyle büyüyenler hep batıya hizmet etmekten korkuyorlar sendede bu korku var demişti. Sayın başkanım iyi ki ABD’ye gitmemişim iyi ki ABD eyaletinde yaşamıyorum cezaevinde olmama rağmen bunu söylüyorum çünkü biliyorum ki bir çok Amerikalı Türkiye’de yaşamak istiyor tıpkı dünyadaki birçok aydın gibi sayın başkanım tıpkı dünyadaki birçok aydın gibi haksız yere hapsedilen ve fikirlerinin cezasını hapis yatarak ödeyen Sovyet diktatöryasının Sovyetlerin o acımasız diktasının o sınırsız gücüne rağmen fabrika hatalarından birisi olarak nitelendirebileceğimi Hoşyenetsin aldığı Nobel edebiyat ödülü töreninde şöyle demiştir kurgulanmış yada saptırılmış algılamalar kelimelere döküldüğünde hastalıklı olur kimseyi ikna edemezler tekrar okuyorum sayın başkanım kurgulanmış yada saptırılmış algılamalar kelimelere döküldüğünde hastalıklı olur kimseyi ikna edemezler. Sayın başkanım ben başbakanı eleştiren yazılarımın ve o kapsamda ortaya koyduğum fikirlerimi hep bu noktadan hareketle yaptım açılan 60’a yakın dava nedeniyle az önce söylediğim gibi buradayım ama sayın başkanım benim eleştirdiğim başbakan Gülbettin Hikmet Yar’ın dizinin dibinde oturan Yasin El Kadı ya kefil olan insanlık dramı yaşanan darfırın mimarı Ömer El Beşir’i kafasında kapüşonuyla anıtkabire sokan ama yine anıtkabire gitmeyi bile tenezzül etmeyen Suut kralının huzuruna gitmek için otel lobilerine giden Başbakan ve Cumhurbaşkanıdır ve bunu eleştirmeye devam edeceğim zannediyorum bu iddia makamını kuvvetli şüphesini sürekli besleyecek sayın başkanım sayın heyet çünkü sayın başbakan ve sayın Cumhurbaşkanı Türk tarihinin ve Türk milletinin yani dünyadaki en görkemli kültürün ve en görkemli milletin ve medeniyetin temsilcileridir rastgele davranamazlar benim gibide davranamazlar ve sayın başbakan ve sayın Cumhurbaşkanı bu sorumluluğu en yüksek düzeyde üzerlerinde hissetsinler istedim ve bunu hep dile getirdim sayın başkanım beni en çok üzen bu davanın sayın başbakanın ifadesiyle bu davanın savcısı olduğunu bizzat ifade etmiş olmasıydı sayın başbakanın ben sayın başbakanımızı bu cümleyi kurduğu gün korsan savcı olarak nitelendirdim yine kendisinin bu davanın hazırlıklarına daha iktidara gelmeden önce başladık beyanı sesar’ın 2001 yılı temmuz ayında hazırladığı ve kendisinin de okuduğu Fazilet partisini bölen kendi tabiriyle yenilikçi hareketin ve o hareketin liderlerinin özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın daha Türkiye yi yöneltme bilgi, beceri, vizyon , donanım, ehliyet ve yine altını çiziyorum özellikle hazırlığında olmadıklarını ortaya koyan sesar analizidir sayın başkanım bu sesar analizinin sayın Recep Tayyip Erdoğan üzerindeki yarattığı etkinin, motivasyonu bu gün bu dava olarak ortaya çıkmıştır hiçbir yetkisi ve hakkı olmadığı bir dönemde sanki kamu görevlisiymiş gibi dava hazırlığı yapmasının ve bunu açıkça beyan etmesinin Türk adalet sisteminde cezai bir karşılığı yok mudur diye merak ediyorum. İddia makamı illegal olarak ele geçirdiğim iddia ettiği gizli belgelerden bahsetmektedir insanların bilgisayarlarına el koymuş ve şuanda benim iradem dışında hangi bilgilerin yüklenip, hangi bilgilerin silindiğini kesinlikle bilmediğim bilgisayarımda gizli olduğunu iddia ettiği belgeler kaynak göstermiştir iddia makamı henüz görmediğim bu belgeleri ben kabul etmiyorum ancak iddia makamının müdahale edemeyeceği bir şey var sayın başkanım oda yayınlanmış yazılarımdır ben hiçbir yazımda istinat edilen suçlar kapsamında söylüyorum gizli, askeri ve siyasi belgeler kullanmadım iddia makamı hangi gizli askeri ve siyasi belgeleri hangi yazılarımda kullandığımı açıklamalıdır bunu talep ediyorum yine iddia makamı hangi yazılarımla halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik ettiğimi de bir şekilde yazılarımla bana anlatmalıdır ki, ben o suçu tekrar işlemeyim sayın başkanım belirtmek gerekir ki yazılarımı yayınlayan sadece Kuvvaai Milliye derneğini sitesi değil binlerce site ve internet sayfası vardır binlerce site ve internet sayfası ben internete girdiğimde takip etmeyi bir türlü güç yetiremedim burada neden sadece kuvvaı milliyi derneğinin sitesinden bahsedildiğinin de üzerinde durmak gerekiyor sayın başkanım tuhaflıklarla dolu bu iddianamede Ergün Poyraz’ı tanımadığımı söylediğim yazılmaktadır savcılık ifadesinde böyle demişim ve her nasıl olduysa savcılık ifadesinde ki bu ifadenin oraya nasıl geçtiğini anlamıyorum sayın başkanım İçişleri bakanlığı Mülkiye başmüfettişleri Tekirdağ 2 nolu F tipine gelip ifademi aldılar İçişleri bakanlığındaki gizli belgelerle ilgili orda Ergün Poyraz’ı tanıyıp tanımadığımı sordular bende dedim Ergün Poyraz’ı tanıyorum ama savcılık ifadesinde tanımadığımı söylemişim poliste, hakimde bana bu soru sorulmuyor orda ki o yanlışı da düzeltmek gerekiyor ben Ergün Poyraz ı tanıyorum ama Ahmet isimli kişiyi tanımıyorum sonra Ergün Poyraz ı nerden tanıyorum Ankara’dan tanıyorum kendisi bir defa benim ofisime gelip çay içti bir takım sorular sordu ayrıca iddia makamı yine dehşet verici hayal gücünün bir mahsulü değilse ve gerçekten somut ve gerçek bir belgeye dayanıyorsa Bekir Öztürk’e nasıl bir talimat verdiğimi de açıklamalıdır bunu da talep ediyorum 2500 sayfayı bu yaveleri tekrar ederek dolduran iddia makamı için bu talimatların ne olduğunu bu talimatlarla neyin yapıldığını ve bunun hangi bilgi ve bilgiye dayandığının açıklanması ellerindeki veri deposuyla çokta zor olmasa gerek acaba ben mi yanlış biliyorum zor olan bu belgeleri koymak kolay olansa bu iddianamenin paragraflarını kopyalayıp yapıştırmak mıdır. Yine iddianamenin tuhaf beyanlarından biride ardışık tanışıklıklar aracılığıyla Veli Küçük ’e kadar dayandırılmam ben Ahmet Cin Ali yi ki bunu tanıdığım ifade ediliyor bunu da anlatmam gerekiyor Cin Ali ismiyle devlet güvenlik mahkemesi eski başsavcısı Nusret Demiral ’ın ofisinde gördüm Cin Ali dediler bende herhalde dedim hikaye kahramanı veya lakap mülkiye başmüfettişi olağanüstü hal bölge vali yardımcısı Özcan Erdoğan da Cin Ali deyince üzerinde durmadım sayın başkanım ben Ahmet Cin Ali iki defa ofisime geldi mülkiye başmüfettişi Özcan Erdoğan la ordan tanıyorum onun dışında da hiçbir irtibatım olmamıştır kendisini Ahmet Cin Ali olarak ta hiçbir zaman tanımadım ve 2002 yılından bu zamana da hiçbir şekilde görüşmedim cep telefonumda kaydı olmadığı gibi nerde oturur, nerde yaşar bunları da bilmem beni Veli Küçük’e bir şekilde bağlamak için Ahmet Cin Ali’nin bu şekilde buraya ilave edilmiş olmasından dolayı ciddi anlamda üzüldüm şimdi bu durumda ben Ahmet Cin Ali ‘nin tanıdığı ve benim tanımadığım herkesle bağlantılı mıyım sayın başkanım o herkesin evinde bulunan her şeyden sorumlu muyum o herkesin işlediği veya işleme ihtimali olan her suça ortak mıyım bu şartlar altında sayın savcıda benzer bir ardışık tanışıklıklar sonucunda bir çok suça ve suçluya ulaştırılamaz mı eğer ben iddia makamının dediği gibi devletin ve Türk silahlı kuvvetlerinin üst kademelerinde görevli şahıslara hakarete varacak derecede yazılar yazıp istinatlarda bulunmuşsam bunların bu dava ile ilişkisi nedir ben anlamakta zorlanıyorum ama burada bir şeyi de ifade etmem gerekiyor Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Genel kurmay başkanı olduğu için Hilmi Özkök’ü genel kurmay başkanı olduğu için ve bazı kuvvet komutanlarını eleştirdim eleştirmemin sebebi de şu Genel Kurmay başkanı olacağınız aşağı yukarı çok önceden bilindiği halde bunca yıldır bu terörle uğraştığımız içinde kapsamlı bir hazırlık yapmamış olmanız sebebiyle sizleri eleştiriyorum bu kapsamlı çalışmayı Genel Kurmay başkanlığına geleceğiniz gün belli olduğunda yapmaya başlamalıydınız dedim sayın başkanım sayın İlker Başbuğ’un Genel Kurmay Başkanının Genel Kurmay başkanı olduktan sonra yapmış olduğu çalışmalar Genel Kurmay başkanlığının da nasıl yapılacağını her halde ortaya koymaktadır benim iddialarımın ve benim istinatlarımın benim onlara yönelttiğim tenkitlerin aynısını benim tenkit ettiğim Hilmi Özkök, Fikret Bila’ın komutanlar isimli bir kitabı var orda Hilmi Özkök kendisi beni teyit etmiştir bana dava açtığı halde Yaşar Büyükanıt orda ki ifadeleriyle beni teyit etmiştir beni dava açtığı halde ve ben o davadan beraat ettim sayın başkanım sayın başkanım iddianameyle ilgili fikrimi söyledim eğer benim önüme gelmiş oldaydı bu iyi bir çalışma der geçerdim hevesli bir kompozisyon öğrencisi ancak böyle bir şey hazırlar der geçerdim ama maalesef hepimizin önüne geldi bu iddianame ve bu kapsamda bu iddianamedeki istinatları ben cevaplandırmak zorundayım ama benim burada öncelikle sayın başkanım sürekli suç işlemekten dolayı bir rahatsızlığım var beynim bu salonda sürekli suç işliyor özellikle 135. madde kapsamında çünkü sayın başkanım ben buraya gelmeden evvel Bekir Öztürk ofisime iki defa geldi sadece onun talebiyle Bekir Öztürk ile görüştüm, Mehmet Zekeriya Öztürk ile de yanılmıyorsam 2002 yada 2003 yılı hafızam beni yanıltmıyorsa çünkü sorgulanacağımı bilmediğim için kaydetmedim o tarihi bir iki defa görüştüm iş görüşmesi yaptık sesar’da çalışabilir miyim dedi bizim ekonomik imkanlarımız yetersiz dedim Mehmet Zekeriya Öztürk ile o şekilde bir daha görüşmedim, Behiç Gürcihan benim yardımcımdı 2004 yılı ortalarından itibaren kendisinin de burada kısmen anlattığı gibi ilişkimiz hep inişli çıkışlı oldu sayın başkanım ben bu salona gelelden beri başta Emin Gürses, Veli Küçük ve diğer sevgi Erenerol gibi bir çok ismi kimsiniz nerelisiniz, hangi üniversiteyi bitirdiniz falan diye soruyorum hangi okulu bitirdiniz falan diye soruyorum hangi okulu bitirdiniz falan diye soruyorum ve bunlar hep 135. madde kapsamında suç teşkil ediyor ben bu suçu şuanda maalesef işliyorum bu beni ciddi bir rahatsızlığım ama yine bu kapsamda bu savunma bile şu anki yapmış olduğum savunma bile 313. madde kapsamında TCK 313 . madde kapsamında halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik suçu olarak önüme getirilebilir bundan da endişe ediyorum ve 319, madde de benim önüme getirilebilir ben çünkü sesar’ın internet sitesinde defalarca Atatürk’ün gençliğe hitabesini yayınladım zannediyorum belki Atatürk’te gençliğe hitabedeki ifadelerinden dolayı manevi şahsiyetini bir gün mahkeme huzurunda bulabilir çünkü o ifadeler Türkiye yi yönetenlere karşı milletin uyanık olmasını ve bu uyanıklığın gereğini yapmasını en azından bizlere nasihat ediyor sayın başkanım sayın heyet galiba bu iddianame ile bir tane şey yapılabilir oda yaşamamak çünkü daha öncede ifade edildiği gibi konuşsan suç konuşmasan suç birisiyle görüşsen suç görüşmesen suç ve sizin içinde endişe ediyorum sayın başkanım çünkü notlar alıyorsunuz ben o aldığım notlar yüzünden bugün burada 135. madde kapsamında 18 defa cezalandırılmak talebiyle karşınızdayım şu masanda aldığım notlar sebebiyle ve bunlar tümüyle insani olarak alınmış notlardı Ankara’da görev yapan herkes hele iyi bir siyasi çevresi varsa bir çok tayin ve terfi talebiyle karşılaşır hele siyasi partilere en üst düzey danışmanlık hizmeti veriyorsa bu anlamdaki taleplerin önü arkası kesilmez sadece bu talepler tanıdık çevrenizden gelmez bazen kendi partisinin içerisinde kendi isteğini gerçekleştiremeyen milletvekillerinden de gelir benim buradaki dikkatimi çeken bir şey daha var sayın başkanım polisler benim işyerime geldiler bir çok malzemeye el koyup gittiler ama hiçbir polis oradaki güvenlik kameralarını kayıtlarını almayı akıl etmedi halbuki oradaki güvenlik kameralarının kayıtları alınsaydı zannediyorum bu örgütün önemli bir kısmı çökertilebilecekti çünkü ben özel göreve haiz bir örgüt görevlisi olduğum için ve stratejileri bir şekilde bildiği için bir çoğu benim yanıma gelip gidecekti ben o kameraların görüntülerinin niye alınmadığını hala merak ediyorum ayrıca iddia makamının istihbarat topladığını iddia ettiği ve bana bağladığı grubun kimlerden oluştuğunu ve bu grubu hangi istihbaratları toplattığı iddiası acaba savcı beyin somut ve gerçek bir delil, bulgu ve belgeye dayanarak mı yoksa hayal gücüne dayanarak mı kullandığı bir ifadedir bunu da merak ediyorum ben benimle birlikte çalışan o muhayyer şahıslara hangi istihbarı bilgileri toplatmışım , hangi raporları hazırlatmışım üyesi olduğum iddia edilen örgütte ne gibi özel bir göreve sahibim sayın başkamın ben bunu bilmiyorum hakikaten o hiyerarşideki yerimi bir öğrenebilsem en azından günümü daha iyi planlayabileceğim benim alt birimimde bulunduğu iddia edilen kişilerle ne gibi ilişkilerim ne gibi görüşmelerim ne gibi yazışmalarım olmuş bunlar açıklanmalıdır çünkü ben bunları bilmiyorum bilirsem anneme de yazacağım o da en azından benim gerçek bir suçlu olarak cezaevinde yattığımı bilecek ve rahatlayacak çünkü bunlar gerçeklikte ve dayanaktan yoksun iddialardır sayın başkanım sesar’ın internet sitesini çok az kullanıcısının olması gibi bir ifade var yani ben sesar’ın internet sitesine girmek isteyen milyarlarca internet kullanıcısını sanki engelliyormuşum da bu yüzden az sayıda bir okuyucusu, takipçisi olduğu izlenimi verilmeye çalışılmış ben bu mantığı da çok fazla anlayamadım bir gruba istihbarat toplattırmakla sitenin az sayıda kullanıcısı olmasının mantıksal bağını Türkiye’yi yöneten devlet adamlarına danışmanlık yapacak bilgi verecek donanıma sahip olduğum halde ben kuramadım sesar’ın internet sitesi ne şekilde sözde örgüt üyeleriyle ilişkilendirilebiliyor bu gizli örgüt neden dünyadaki herkesin ulaşabileceği böyle bir aracı kullanıyor bu hususlar açıklanmalıdır bunları talep ediyorum sayın başkanım sayın başkanım sayın heyet özel olarak kurduğum iddia edilen kurye servisini kimlerden oluştuğu ve ne zamandan bire var olduğu bu kuryelerin kimlere hangi bilgileri ne zaman götürdüklerini de iddia makamı tarafından açıklanmalıdır bu benim için çok önemli şayet iddia makamı benim ofisime gönderdiği polislerin oradaki kamera kayıtlarını alsaydı bende bu benim tanımadığım kurye servisini tanımış olacaktım ve bu sayede benim gönderdiğim kuryeler vasıtasıyla örgüt tümüyle çözülmüş olacak ve belki burada bu kadar insan yoğun bir hukuk bilgisi saldırısına maruz kalmayacaktı sayın başkanım belki bu kadar fazla meşgul olmayacaktı ben nasıl bir kurye teşkilatı kurmuşum ki bundan benim haberim yok sayın başkanım hakkımdaki iddialar somut gerçekten ve dayanaktan yoksun hiçbir kanıtı olmayan iddialardır ben suçsuzluğumu ispatlamaya çalışmadan evvel iddia makamı suç istinatlarını hayal ürünü olmayan somut, gerçek dayanaklarını açıklamalıdır ben o somut delilleri görmek istiyorum en azından çünkü bir suçlu olarak bu benim hakkım ceza yiyeceksem ben yiyeceğim çünkü bu yöntemle sayın başkan Türkiye’deki herkesi suçlamak ve sanık sandalyesine oturtmak mümkündür sesar’a geldiği için Ak parti Genel başkan yardımcılarının bir çoğunu tutuklamam mümkündür sayın başkanım ve sesar ‘a geldiği için bir çok yabancı devletin diplomatlarını da belki bu kapsamda soruşturmaya dahil etmek gerekebilir sayın başkanım burada beni en çok üzen şeylerden biriside halkın patavatsızlığının kişilerin kendi arasındaki patavatsızlığının yada bir grubun kendi içindeki iç patavatsızlığının bir iddianameye dayanak teşkil etmesidir şuanda saat dörde çeyrek var sayın başkanım Türkiye’deki 80 bin kahvede eminim ki 80 bin tane hükümet yıkılıyor. 80 bin defa hükümet yıkılıyor. 80 bin ayrı hükümet kuruluyor 80 bin kahvehanede ve yine eminim ki Türkiye deki milyonlarca işyerinde şuanda hükümet en ağır bir şekilde tenkit edilmektedir ve yeni hükümetler kurulmaktadır. Ve yine eminim ki şuanda en büyük tenkidi hükümeti eleştiri demiyorum tenkidi ve hatta en büyük laneti sokaklardaki milyonlarca insan okumaktadır çünkü ekonomik krizin altında ezilen onlardır ve ben bunu ilk defa ifade ettiğimde sene 2003 ‘tü Ak parti daha iktidara geldiği anda Ak partiye Türkiye’de olabilecekleri anlattım ve bunun için ücret talep etmedim dedim ki bu ülke bizim ülkemiz Türkiye’de bir çok iktidarlar ve bir çok parti benim kucağımda öldü ben bir çok partinin ve iktidarın cenazesini kaldırdım ayni şey sizinde başınıza gelecektir ama geç gelmesini tercih ederim ne kadar geç gelirse ülke o kadar az hasar görecektir dedim sayın başkanım o kamera kayıtları eğer şuanda mahkeme savcılık tarafından elde edilmiş olsaydı dediğim gibi biz şu davayı çoktan noktalandırmış olacaktık sayın başkanım bazı kişiler için özel araştırmalar yapıp kişisel raporlar hazırlanması ifadesi ise ancak bir savcı iddianame hazırlamakla, bir avukatı savunma yapmakla, bir gazeteciyi haber yapmakla itham etmekle özdeşleştirebilir. Sayın başkanım yine benim 313. madde kapsamında suçlamak bir avukatı niye avukatlık yapıyorsun ve şahsınızı da niye hakimlik yapıyorsun gibi bir suçlamayla yüz yüze getirebilir benim Türkiye Cumhuriyeti .TCK 26. maddede ifadesini bulan bir mesleğim var siyasi , ekonomik, sosyal araştırmalar ve strateji geliştirme merkezi sesar’ın başkanlığını yapıyorum burası bir araştırma merkezi bir tingtenk burda her türlü veri olabilir bu iddia makamının bizleri sizlerin huzuruna getirmek için topladığı her türlü veriyi toplaması gibi bir şeydir eğer bu yoldan gidersek yarın Türkiye’de muhtarlık yapacak adamı bırakın ev reisliyi yapacak adam bulamayız sayın başkanım bu ülke bu anlamda hepimizin ve bunları dikkat etmemiz gerekiyor onun için dedim hukuk ve adalet dünyadaki en ciddi ve en tehlikeli meslektir diye dünyadaki tüm düşünce kuruluşları sayın başkanım kendilerine gelen talepler doğrultusunda ve kamuoyu adına kamuoyunun bilgilendirmek adına gelecekte gerçekleşmesi olası ekonomik , siyasi, sosyal, askeri ,kültürel ve sair konularla ilgili çeşitli araştırmalar yapar ve bunları kamuoyuna sunar bunları şayet iddia makamı hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik yada şok suikast planı olarak algılıyorsa o zaman çok işimiz var demektir. demek ki eğitim sistemimizi yeni baştan kurmak gerekecek. Sayın başkanım önümüzdeki 20 yıl boyunca Türkiye’nin coğrafyamızın ve dünyanın siyasi, ekonomik, sosyal , enerji ve sair parametreler anlamında nasıl bir hüviyet kazanacağını düşünmek ve bunu ortaya koyma bir örgüt suçu olabilir mi iddianame bunu bana bu şekilde yüklüyor bunları düşünmem ve bunlarla ilgili hazırlıklar yapmam ve böyle bir mesleğimin olması iddianame kapsamında suç sayın başkanım tanıdığım insanları az önce arz ettim Bekir Öztürk ve Behiç Gürcihan’ı ki insanları her ikisi de siyası kimlikleri olan ve kendilerine ait internet sitelerinde yayın yapan kişilerdir istihbarat örgütleri tarafından çeşitli amaçlarla bilmeyerek kullanılma olasılığına karşı uyarmakta nasıl bir kötülük olabilir. Behiç Gürcihan ve Behiç’e demişim ki Bekir Öztürk’e ve Behiç Gürcihan a ve Türkiye zor bir süreçten geçiyor sizinde birinizin derneği var birinizin internet sitesi var dikkat edin yabancı istihbarat servisleri sizlere zarar vermesin sizlerle oynamasın demişim yabancı istihbarat servisleri kişilerle çok kolay oynar kurumlar la biraz daha kolay oynar devletlerle de oynar devletlerle oynayabilen istihbarat servislerinin kişilerle oynayabileceği ihtimalini göz önüne alarak arkadaşlarımı uyarmam ve onların başına bir şey gelmesini ki arkadaşım demekte zor Behiç arkadaşım ama Bekir ile yeni tanıştık bir arkadaşlığı belki tesis edecektik uyarmanın nasıl bir kötülüğü var ben bunu anlamış değilim ama ben buradan sayın savcı iddia makamında uyarmak istiyorum sayın savcım sayın iddia makamı çok dikkatli olun yabancı istihbarat servisleri sizleri de kullanabilir sizlerin bilgi topladığı enformasyon aldığı , delil, veri topladığı her yere bir takım verileri yada delil olabilecek malzemeleri atabilir ve sizi oyuna getirebilirler bunu da insani bir vazife olarak görüyorum sayın başkanım sayın heyet başsavcı vekili Zekeriya Öz odasına ilk girdiğimde bana şu soruyu sordu MİT ajanı mısın ikinci sorusu askeri istihbaratı JİT’in ajanı mısın diye sordu cevabım hayır oldu istihbaratçı değilim dedim sesar’ın başkanıyım dedim bu diyalog ta emniyet istihbaratın ajanı mısın diye sorulsaydı böyle bir soruda olsaydı bir nesnel soruşturmanın yapıldığını tespit etmek kolaylaşacaktı bu iddianame TSK’nın yanında emniyetin dışındaki istihbarat yapılarını da hedef alıyor hazin ve acı olan durum bana göre budur muhayyer Ergenekon terör örgütünün farklı şekillerde propagandasını yaptığım iddia edilmektedir bu propagandayı hangi şekillerde yapmışım, hangi söylemimle, hangi davranışımla, hangi yazılarımla bunu yapmışım bu hususlarında açıklanmasını istiyorum sayın başkanım sayın heyet Türkiye’de ekonomik kriz olmaz bu kapsamda altını çizerek söylüyorum olur dersem hemen zaten 313. madde karşıma çıkacak ama Türkiye’de niye ekonomik krizin olmayacağını da bir parantez olarak burda açıklamak istiyorum çünkü ekonomik krizin olabilmesi için bir ekonomi olması gerekir Türkiye’de zulüm ekonomisi vardır bu kapsamda zam , tutuklama, soruşturma, kovuşturma, telefon dinleme emirleri , polisin şiddeti ve terörü dağıtılır. Ergenekon zanlıları toplanır dağıtılan ve toplanan şey yanlış olduğu için cari açık sürekli büyüyor ben bunları yazdım ve konuştuğum için huzurunuzdayım Asaf Halit Çelebi meşhur şairimi şimdi daha iyi anlıyorum bilmemek bilmekten iyidir bilmeden yaşayalım mara diyordu şair ve bununda bir erdem olacağını düşünüyordum ama Mahmut Öztürk’ü yada buradaki hiç bir şey bilmeyenleri görünce şairin burada da biraz yanıldığını düşünüyorum sayın başkanım carı açık o kadar büyük ki Ergenekon yaması o kadar küçük ki bu cari açığı kapatmaz zamlar çok büyük , Ergenekon yaması çok küçük o zamları örtmez dış politikada sorun çok büyük ama yama çok küçük , ama bu salonda yine sayın başkanım bu salon dış politikadaki sorunun büyük olduğu gibi bu salondan 40 tane deliği kapatacak yama çıkmaz Irak sınırı uzun ve dağlık orayı Ergenekon la dolduramayız, Ermenistan sınırı AB. Kapısı gibi Ergenekon la açılamaz sayın başkanım sayın heyet sonu belli olmayan davanın iddianamesinde var olduğu iddia edilen örgütün propagandası da aslında yine bu dava süreciyle yapılmaktadır. Bu dava süreci örgütün en büyük propagandistidir. Ben hiçbir zaman terör örgütü propagandası yapmadım ben ve sesar Türkiye’nin üzerindeki elbisenin sökük ve yırtıklarını saydık bu iddianame sürecini yaratanlar ve buradan elde edecekleri üç beş parça yama benim işaret ettiğim yırtık ve sökükleri kapamaya ve zaman kazanmaya çalışıyorlar bununda bir çare olmadığını buradan söylemek istiyorum işte bu sürecin tümü bu siyasal tahammülsüzlüğü ve siyasal korkunun kol kala girmesinin bir özetidir sayın başkanım ayrıca gizli belgeleri elde ettiğim olgusu beni en çok rahatsız eden istinatlardan birisidir başlangıçta da arz ettim bu 2500 sayfalık iddianame içerisinde hangi gizli belgeleri elde ettiğimi ben göremedim bende gizli belge olarak ortaya konulan tüm belgeler internette , kitaplarda yayınlanmış ve bazı davaların konusu olmuş belgelerdir bu kadar aleni belgeler nasıl gizli belgeler oluyor ben bunu anlamış değilim sayın başkanım yazılarımda içerik olarak askerleri ve askeri idareyi bağlı görev yapan diğer kişileri itaatsizliğe , görevlerini ihmale yönlendirdiğim iddiası savcılık iddianamesinde yer almaktadır sayın başkanım hemen söyleyeyim sayın heyet hemen söyleyeyim ben Ak partinin Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletini bireysel ve kurumsal yetersizliği sebebiyle bir açmaza götürebileceğini öngörüp bununla ilgili analizler yapıp sitemde paylaştım ve bu kapsamda Cumhurbaşkanına dedim ki sayın Cumhurbaşkanım bu meclisi fes et Türkiye yok oluşa doğru gidiyor bir siyasi iktidar Türkiye’nin bu kadar kapsamlı yükünü taşıyabilecek durumda değil anayasa çerçevesi dışında hiçbir kurumdan hiçbir talepte bulunmadım herkese anayasal görevlerini hatırlattım hükümete de anayasal görevlerini hatırlattım eğer hükümete ve devletin temel kurumlarına görevlerini hatırlatmak itaatsizliğe teşvik oluyorsa bizim hiç ağzımızı açmamamız lazım hemen gidip mezarlığa yatmamız lazım sayın başkanım çünkü bu iddianame insanları sadece susturmakla değil yok etmekle tehdit ediyor biz konuşursak her şey bozulacak konuşmazsak her şey düzelecek gibi bir mantık iddianamenin her satırına yerleşmiş durumda sayın başkanım önceyi ve sonrayı görüneni ve görünmeyeni tüm detaylarıyla ve hikmetiyle bilecek kadar yükseklerde değilim ben ama bugün burada bu salonda ülkemde ve dünyada olup bitenleri bilecek durumdayım çünkü yıllardır bunları anlattım çünkü insanları ülkemi dünyayı Metehan’ın , Bilge kaan’ın ,Gültekin’in benim masallarımın Ergenekon’unun , Ahmet Yesevi’in , Hacıbektaşı veli’ın , Yunus’un , Mevlana’ın , Hacı Bayram Veli’nin ve Atatürk’ün rehberliğinde dünyaya baktım dünyadaki gelişmeleri gördüm analiz ettim bugün Türkeye’de ne olabileceğini , ne olduğun , yarın ne olabileceğini ilerde de ne olacağının önemli ölçüde görüyorum. Sayın başkanım yine bu kapsamda bugün hakkı, hukuku ve devletin imkanlarını terörize ederek tasfiye etmek ve dikta rejimi kurmak istenmektedir ben bunu sesar’daki bir çok analizimde ortaya koydum hükümetin böyle bir yanlış yola saptığını sivil dikta girişimi içerisinde olduğunu ortaya koydum ve 12 Eylül’den önceki döneme atıflar yaptım Türkiye’de ne zaman siyasilerin devleti yöneltme gücü bitse anayasayla uğraşırlar dedim. Anayasayı değiştirmekle cari açık kapanacaksa biz günde 25-30 anayasa değiştirerek Türkiye nin temel 25-30 sorununu çözebiliriz dedim anayasayı değiştirmek Türkiye’yi kalkındıracaksa Türkiye’nin tüm ilçelerine , beldelerine ve köylerine refah götürecekse, işsizliği ortadan kaldıracaksa anayasayı değiştirelim dedim bunlar bu gün 313. madde suçu olarak karşıma çıkıyor sayın başkanım ve çok açık bir şeyi daha burada ifade etmek zorundayım hiçbir zaman bu hükümetin yıkılmasına yönelik içerde ve dışarıda bir çaba içerisinde olmadım dışarıda derken yabancılarla böyle bir şey konuşmadım çok yabancı ziyaretçim oldu Türkiye’de demokratik sistemin işlediğini her şeye rağmen işleyeceğini demokratik sistemden yararlanarak iktidara gelenlere rağmen işleyeceğini Türkiye nin bu tür badirelerle ilk defa karşılaşmadığını hep karşılaştığını ve aştığını bundan sonarda aşacağını anlattım bu kapsamda özellikle AKP’liler ve özellikle iddia makamı benim hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik ettiğim suçunu bana istinat edemezler yazılarım sesar’ın internet sitesinde burada bir başka bir şey sayın başkanım ben Ankara’dayım Ankara’nın sokaklarında evime giderken gelirken yada belirli yereler giderken , gelirken kaç tane yabancı ajanın dolaştığını gözlerimle gören birisiyim bunların hangi işyerlerine hangi sivil toplum kuruluşlarına , hangi partileri gittiklerini ve onlarla hangi toplantıları yaptıklarını Ankara’ın o küçük Ankara’nın içerisinde çok hızlı yayıldığını bilen bunları sürekli dinleyen birisiyim ve bunlarında bir paranoya olmadığını bir sevr paranoyası olmadığını yakinen bilen birisiyim çünkü ben işyerimde bugün dünyadaki en görkemli gücün büyükelçilik mensuplarınca tehdit edildim bu devletin üniter yapısını bu milletin üniterliğini bu vatanı savunmak sana mı kaldı diye tehdit edildim ve bugün iddia makamının beni tehdit edenlerle aynı safta olması beni ciddi anlamda üzmektedir sayın başbakanın ben bu davanın savcısıyım diyerek aynı safta yer alması beni üzmektedir ben bir yabancı ülkenin buranın altını çiziyorum başkanım en üst düzey yetkililerince ofisimde tehdit edildim niçin tehdit edildim üniter devlet yapısından üniter millet yapısından taviz vermediğim bunları savunduğum için tehdit edildim Cumhuriyeti savunduğum için Atatürk’ü Atatürkçülüğü savunduğu için tehdit edildim ve bana dediler ki sen ibadetini yapan bir adam olduğun halde ak partiyi niye desteklemiyorsun ben dedim ak partiye karşı değilim ama desteklemiyorum da ama ak partinin icraatlarına karşıyım size de karşı değilim ama sizin bazı icraatlarınıza karşıyım dedim ve bunu detaylandırdım gerekçeleriyle anlattım bugün benim karşıma 313. madde suçu 319. madde 326 ve 327. madde suçu olarak karışma çıkıyor sayın başkanım ben Ankara’dayım ve İstanbul’u çok iyi biliyorum ve şunda eminim ki iddia makamında oturan değerli savcılarda çok daha fazla belge ve bilgi elimden geçti benim KGB’nin tüm arşivini nerdeyse okudum KGB’nin arşivinde rejim aleyarlarına istinat edilen suçlarla bugün burda bize istinat edilen suçların arasında nerdeyse hiçbir fark yok KGB’nin bir trafik ışığında bir rejim aleyhtarı ile bilmeden yan yana durdu diye bilmeden yan yana durdu diye binlerce insanı kulak takım adalarını savcıların ve hakimlerin yardımıyla gönderdiğini Sovyet sistemi içerisinde biliyorum okudum aynı hatayı benimde devletimin ve milletimin düşmesini istemiyorum en büyük kaygım hep bu oldu sivil dikta girişimine de bundan karşı çıktım ve bir tasnif yaptım sayın başkanım dedim ki dünyadaki en tehlikeli dikta sivil diktadır askeri diktayı bir süre sonra gönderebilirisiniz, oligarjik diktayı bir süre sonra gönderebilirsiniz ama geniş bir kesimin oyu ile gelen sivil diktayı hiçbir zaman gönderemezsiniz Almanya gibi bir devletin ve bir milletin mahfına sebep olar dedim bu yüzden huzurunuzdayım ve bunları söylemek olmaktan dolayın utanç duymadım ve başka bir şey sayın başkanım sayın mahkeme heyeti ben bunları yaptım cezaevine atıldığım anda başbakan’a mektup yazdım dedim ki Türkiye ciddi bir istikrarsızlığa gidiyor benimle sürekli kavga edeceğine beni sürekli mahkemeye vereceğine sen siyasetçisin, politikacılar barışmayı bilir gel barış dedim en azından nereye gittiğini öğren Türkiye’nin krizin hangi noktasında olduğunu öğren ve bir şey daha söyledim sürekli davalarda bu 60’ yakın açılan davalarda sayın başbakan ikide bir derki ben Şeyh Edebali’nin öğrencisiyim Şeyh Edebali’in öğüdünü hepimiz biliyoruz Osman gazi beyliği ele aldığında şöyle diyor oğul artık kötü söz bize kem söz bize tahammül etmek sana bu minval üzere bir nasihatı var Şeyh Edebali’nın sayın başbakan bunu hep dile getirir ama hiçbir zaman uygulamaz sayın başkanım sayın heyet biz İslam medeniyetinin bir parçasıyız bu İslam medeniyeti bizim için önemli milletimizin dokularında İslam var bizim dinimiz Hazreti Ali savaşın birinde yüzüne tüküren müşriki, kafiri affediyor tam öldürecekken kafir diyor ki niye affettin yüzüme tükürdün diyor bunun şahsileşmesinden korktum ben dinim adına savaşıyordum ama sen yüzeme tükürünce bu kavganın şahsi olmasından korktum şimdi ben soruyorum sayın başkanım sayın heyet ben sesar gibi bir kuruluşunun başkanıyım ve Türkiye’nin en önemli kuruluşlarından birisi olduğunu düşünüyorum çünkü orda 87 yılından beri biriktirilen bir emek bir deneyim var bu Türkiye’nin birikimidir. Türkiye’nin malıdır ben sesar’ın başkanı olarak devletim için anayasal sistem için hükümet için nasıl bir tehdit oluyorum ben bunu anlamış değilim bunu anlamakta zorluk çekiyorum ve ben bunu çocuklarıma da anlatamıyorum aileme de anlatamıyorum çünkü ben sabah kahvaltısında yada akşam yemeğinde sayın başkan bitiriyorum önümüzdeki nimete bakarak bun dünyada bulamayan 2-3 milyar insan var şükredelim diyerek yemeğe oturan insanlarız ve bu yemeğe kalkışta genelde gözümüzden yaş akardı bize verilen nimetin farkındaydık bize verilen en büyük nimetlerden birisi Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletidir ve bu nimetin temeli şurada yazdığı gibi adalettir bu adaleti tesis etmemiz gerekiyor sayın başkanım ben burada bu mahkemeden bu salondan çıkarken Türkiye’de adalet , Türkiye’de demokrasi bir ara tökezlemişti ama Türkiye’nin savcıları ve hakimleri treni yeniden rayına soktu demeyi istiyorum sayın başkanım bu süreç yasal yada yasal hale getirilebilir ama hiçbir kimse ve hiçbir zaman bana sürecin helal bir süreç olduğunu söyletemez bu süreç helal bir süreç değildir ma yasal bir süreçtir bunun altını çiziyorum bu benim için önemli yüce mahkeme heyetine diyeceklerim aşağı yukarı bunlardan ibaret ama Sokrat ile bitirmek gerekiyor Sokrat diyor ki doğruyu söylemekte daha büyük alçaklık ve ihanetlik yoktur sayın başkanım ben doğruyu söyledim suçumda bu krala çıplak dedim. Kral’a çıplak dememek gerekiyordu doğruyu söyledim doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovulacağını biliyordum ama 2455 sayfalık iddianame ile karşılaşacağımı çok fazla öngörmemiştim ben son dönem Türkiye’deki ve dünyada ki olayları açıklarken hiper öngörülemezlik kavramını kullanıyorum bu iddianamede hiper öngörmezlik kavramının bir ürünüdür ve sanıyorum bu süreci başlatanlar da 2455 sayfalık bir iddianamenin ortaya çıkacağını düşünmemişlerdi burada çok akademik çok hukuki bir savunma yapmayı da düşünmedim sayın başkanım çünkü istinat edilen suçun ne kadar temelsiz olduğunu biliyorum burada çok entelektüel bir savunma yapmayı da düşünmedim burada sizleri istihbaratı yada dış politika birikimimi brifingi vermeyi de düşünmedim ama sadece, sadece hakikatin susturulamayacağını anlatmaya çalıştım beni sustura bilirler sesar’ı susturabilirler bir çok insanı susturabilirler ama hakikat mutlaka bir şekilde dile gelir konuşur Sovyetler birliği 85 yıl sonra diktasından kurtuldu yıkıldı gerçekler dile geldi konuştu kulakta milyonlarca insan askeri istihbaratın, polis kolluk gücünün ve savcıların hukuki katliamlarıyla öldüler ben o kitapları okurken ağladım ve dua ettim iyi ki dedim böyle bir ülkede yaşıyorum çünkü benim ülkemde bu cesamette insanlık cinayetleri işlenmedi hiçbir zaman bu bizim için çok büyük bir şans bizim bu şansı mutlaka sahip çıkmamız gerekiyor ve bu devleti mutlaka sahip çıkmamız gerekiyor iddianamede sayın başkanım safını kaybedenler diye bir yazı var o safını kaybedenler yazısı bir suç istinadı olarak oraya konduğu ise bu gerçekten çok büyük utanç verici bir hadisedir safını kaybedenler de o açıkça söylediğim şudur bu devlette herkesin devletine ve milletine sadakatin ispat etme borcu vardır tarikatların , cemaatlerin Avrupa Birliği yandaşlarının ABD’ın yanında duranların özellikle sadakatlerini ispat etme borçları vardır çünkü son zamanda başımıza ne geldiyse bu cenahtan geldi dedim sayın başkanım bir şeyi söylemek istiyorum bitirirken biz Mevlanaların , Hacıbektaşı velilerin, Ahmet Yesevilerin yani tarihteki en büyük sevgi ağını oluşturan insanların çocuklarıyız , torunlarıyız hiçbir zaman şiddetle , hiçbir zaman terörle ilişkimiz olmaz ve iddia makamını unuttuğu bir şey çoğunluk hiçbir zaman teröre müracaat etmez ben Türküm bu ülkedeki yaşayan insanları da etnik kökenleri ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul ediyorum ama ben Türküm dinimde İslam dır bir ülkede çoğunluk baş edemeyeceği bir güç tarafından işgal edilmedikçe o ülke teröre müracaat etmez eğer o ülke baş edemeyeceği bir güç tarafından işgal edilmişse o ülkenin çoğunlu gider teröre müracaat eder benim ülkem bugün toprakların içerisine girilmiş ve işgal edilmiş bir ülke değildir ve bu ülkenin çoğunluğu hiçbir zaman teröre müracaat etmemiştir ve etmeyecektir sayın başkanım bu şartlar altında ben tahliyemi talep ediyorum teşekkür ediyorum ,
Mahkeme Başkanı " savunmanız tamamladınız”
Sanık İsmail Yıldız " bitti sayın başkanım”
Mahkeme Başkanı "saatin 16.10 olması karşısında sanığın bugünkü savunmasına ara verildi savunmaya ekleyeceğiniz kim müdafiiniz”
Sanık İsmail Yıldız " Dursun Yassıkaya ve Hicran Danışman sayın başkanım”
Mahkeme Başkanı " avukat hanim sorgu ve savunmayı bitirmedik henüz siz sadece tahliye konusunda bir talebiniz varsa onu alalım olurmu”
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Hicran Danışman ‘a söz istedi verildi verildi; savunmaya aynen katılıyoruz tahliyesini elbette talep ediyoruz sebebi de şu baktığımız zaman İsmail Yıldız askeri itaatsizliğe teşvik, hükümeti halka isyana tahrik , örgüt üyeliği , kişisel verileri kaydetme ve gizli belgeleri bulundurmaktan yargılanıyor burada bu başlıklara tek tek baktığımızda, iddianame eklerinde bu suç istinatlarının gerçek olduğu gösteren bir veri bir delil görmek mümkün değil, şöyle ki askeri itaatsizliğe teşvik ve halkı hükümeti karşı isyana tahrik suç istinatları İsmail Yıldız’ın yazdığı iki yazı dolayısıyla istinat edilmiştir bu yazılara baktığımızda da bu suçların işlendiğine dair hiç bir şey gözükmemektedir bu yazılar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de ifade özgürlüğü çerçevesinde eleştiri sınırları çerçevesinde yazılmış yazılardır ve bir çarpıtmanın söz konusu olduğunu düşünüyorum suç istinat edilirken şöyle ki çok uzatmadan kısaca söylemem gerekirse simülasyon İsmail Yıldız’ın çalışırken işi dolayısıyla kullandığı analiz gibi yöntemlerden birisidir ve bu yazılarının birisinde bu yöntemi kullanmıştır. Her hangi bir şekilde suikast planını değil olaylar şu şekilde olursa böyle sonuçları olur tarzında bir yazıdır bu iki suç istinadı bunun için hiçbir şekilde herhangi bir delile güçlü kuvvetli delile dayandırılarak yapılmamıştır terör örgütü üyeliğine baktığımızda müvekkilim terör örgütü üyesi olduğuna dair dosya kapsamında gerçekten şüpheden uzak delil gözükmemektedir şöyle ki Kemal Şahin’in yazmış olduğu bir yazının İsmail Yıldız ‘ın bürosunda çıkması üzerine böyle bir suç istinadı yapılmıştır oysa müvekkilin işi dolayısıyla bir çok yazı ,posta vs. kendisine gitmektedir bürosundan çıkan böyle bir yazı ona terör örgütü üyesi yapmaz yine buna benzer iddianamede çok şey var ama küçük bir paragrafla örnek vermek istiyorum fazla uzatmadan iddianamede şöyle bir kısım var şüpheli Kemal Şahin ile vatansever kuvvetler güç birliğinin kurucuları arasında bulunan Ahmet Cin Ali vasıtasıyla tanışmaları bu şahsında doğrudan Veli Küçük ile irtibatlı olması hatta bazı istihbarı ve suikast içerikli el yazması belgelerin suretinin Veli Küçük’ün evinden de çıkması şüpheli İsmail Yıldız’ın bu kanaldan da Veli Küçük ile irtibatlı olduğunu göstermektedir aslında bunun üzerine fazla bir şey söylemeye gerek yok birbirini tanımayan iki insan aynı örgütün üyesi ve çalışanları durumuna düşürülüyor burada yine birkaç örnek vermem gerekirse iddianamenin 112. sayfasında askeri şahıslardan aldıkları bilgileri , belgeleri çeşitli vesilelerle yayınladıkları anlaşılmaktadır diyor ancak burada hangi bilgi ve belgeler alınmıştır hangi şahıslardan alınmıştır bunu nasıl anlaşılıyor bunlara dair hiçbir şey yok yine 113. sayfada Bekir Öztürk ve Fuat Ermiş ile aynı amaç için hareket edip aynı konuda yazı yazıp propaganda yaptıkları yani aynı konuda yazı yazmak birlikte propaganda yapıldığı anlamına gelmiyor bugün bir çok kişi birbirinden haberdar bile olmadan aynı içerikte yazılar yazabiliyorlar bu aynı amaç için hareket edildiğinin bir göstergesi olmaz hele hele birlikte propaganda edildiği asla olamaz yine 113 sayfada Bekir Öztürk ile Kuvvaı Milleye derneğinin faaliyetlerini yürütürken İsmail Yıldız ile irtibatlarının bulunduğu mevcut telefon irtibat raporlarından anlaşılmaktadır gibi bir cümle geçiyor ancak bu telefon irtibat raporlarını biz göremedik yok müvekkil internet sitesi sahibi olduğu için başka hiçbir delil olmadığı halde iddia edile örgütün medya irtibatları başlığı altında yazılmış yine 490. sayfada devlete ait gizli bilgi ve belgeleri “
Mahkeme Başkanı " avukat hanim vekilinizin savunmasını tamamladıktan sonra onları izah etseniz daha uygun olmaz mı acaba dilerseniz daha bitirmedik çünkü“
Av. Hicran Danışman “tamam”
Mahkeme Başkanı " yani tahliyeye yönelik bir talebiniz varsa alalım onu onlar savunmaya yönelik şeyler onları bitirelim savunmayı ondan sonra detaylı bir şekilde açıklarsınız”
Av. Hicran Danışman “tamam nerdeyse bitirmiştim neyse”
Mahkeme Başkanı " peki bitirin madem o aşamaya geldiyseniz bitirin ben sözünüzü kesmek istemezdim ama sizin “
Av. Hicran Danışman “bir daha söz almayım o zaman diğer avukat arkadaşımız söz alır tekrar söz almamış olurum bitireyim yani söylemek istediğim şu bütün bu suç istinatlarını vs, toparladığımızda ve dosya kapsamına baktığımızda hiçbir güçlü delil kuvvetli delil şüpheden uzak delil bulunmadığı halde müvekkil burada bulunmaktadır 15 aydır tutukludur sabit ikametgah sahibidir evli çocukludur delilleri karatma tehlikesi yoktur bu sebepten artık bu aşamada tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve tahliyesini talep ediyoruz”
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursan Yassıkaya " sayın başkanım dün burada salonda bulunan meslektaşımla bir telefon görüşmesi yaptım bunu söylerken zatıalinizin heyetin bu iltifata mazhar olması veya buna ihtiyaç olduğu için değil ama bu konuda savunma olarak kaygılarımız vardı davanın kurgulanışında iddianamenin hazırlanmasıyla ilgili çekincelerimiz ilgili olarak saygıdeğer meslektaşım ve hakikaten mesleki bilgisine saygı duyduğum Hüseyin Buzoğlu bey ile bir görüşme yaptığımda şu soruyu yönelttim kendisine dedim ki sayın meslektaşım ben epeydir gelemiyorum katılamıyorum duruşmaya sayın heyetin tutumu nedir diye sorduğumda tereddütsüz sayın meslektaşım bana şöyle bir cümle kullandı hiç olmadığı kadar hiç beklemediğim kadar tarafsız olmak için her türlü gayreti sarf ediyorlar bu size iltifat olarak söylemiyorum ama bunu söylemezsem kendime olan saygımı kaybedeceğim “
Mahkeme Başkanı " avukat bey yalnız şunu ilave etmek durumundayım yani bunu biz iltifat olarak kabul etmiyoruz olması gereken neyse bu bu olması gerekendir yani olması gerekendir buyurun”
Av. Dursan Yassıkaya " bu bizimle alakalı bir konu neden bizimle alakalı bir konu 17 aydır tutuklu bulunan İsmail Yıldız’ı dinlediniz ondan önce 8 tane tutuklu insanı dinlediniz herkesin ortak bir kaygısı var bu ortak kaygıda iddianamenin hazırlanış biçimi zorlama bir terör örgütü tanımının kazandırılması ve zorlama delillerle delilden suça gitmesi gerekirken suçludan delile gitme mantığıyla ceza mantığının kabul etmediği bir hukuk anlayışının bu davada adeta bir hukuk normu haline getirilmesinin endişeleri nedeniyle bunu söylüyoruz bu minvalden hareketle küçük bir anekdot paylaşıp daha sonra savunmayla ilgili beyanlarımızı savunma tamamlandığında arz edeceğiz bu anekdotu tahliyeye ilişkin talebimizde değerlendirilmesini arz ediyoruz Roma’da çiçero’nun avukatlığa yeni başladığı dönemde siyasette etkin olan şahıslar her ne hikmetse yöresel zenginlerin ağa babalarının hakimiyetine ve kontrolüne girmiş ve bu kontrol içerisinde adeta Anadolu da kullanılan yol kesen baş kıran olmuşlar ve bir çiftlik sahibinin öldürüp tek oğlunun üzerine babasını öldürdüğü gerekçesiyle çiftliklerine ve arazisine el koyması üzerine çiçero konuyu uzatmayayım şöyle bir soru sorar”
Mahkeme Başkanı " saate bakıyorum zaten 5 dakika dediniz “
Av. Dursan Yassıkaya "tamam 5 dakika bitiyor zaten Kuyi bono der sonuçtan en çok kim yararlanacak Kuyi bono ve konuşmasını tamamlar delillendirir ve oğlun babasını öldürmediğini ortaya koyar ve şöyle tamamlar konuşmasını ey Romalı hakimler ve savcılar bugün siyaset egemen olabilir bugün siyasete para babaları etkili insanlar hakim olabilir ama adalet bir tanedir ve adalet herkes içindir öyleyse Roma için Roma halkı için doğruyu yapın doğru karar verin der biz müvekkilim anlatımları ışığında dosyada biraz öncede ifade ettiğimiz asılsız suçlamalarla ilgili olarak müvekkilimin sosyal ekonomik durumu aile yapısı göz önüne alınıp tutuklulukta kaldığı süre delilerin toplanmış olması şayet o manada kabul ediliyorsa ki hale bir kısmı soruşturma bir kısmı kovuşturma aşamasında olan safahatları var müvekkilimizin bihakkın tahliyesini talep ediyoruz teşekkür ederim”

(24.11.2008 tarihli celse açıldı.
Açık yargılamaya devam olundu.
Geçen oturumda sanık İsmail Yıldız’ın sorgu ve savunmasının tespit edildiği, daha önceki ifadelerinin henüz okunmadığı anlaşıldı.)


Sanık İsmail Yıldız huzura alındı,
Sanığa Klasör 30 Dizi 361’deki Emniyet ifadesi okundu,
Sanık İsmail Yıldız “ evet sayın Başkanım”
Mahkeme Başkanı " Klasör 30 Dizi 354’teki Emniyet ifadesinde belirtilen doc T isimli dosya içerisindekiler soruldu”
Sanık İsmail Yıldız “evet o yazı zaten iddianamede var sayın başkanım”
Mahkeme Başkanı "Klasör 30 Dizi 351 emniyet ifadesinde belirtilen 1’inci cevap okundu soruldu”
Sanık İsmail Yıldız “Sayın başkanım ,O yazıyı Fuat Ermiş Kuvayi Milliye sitesine koymuş,o yazının bize ait olduğunu bildiğimiz için Kuvayi Milliye sitesine biz bir düzeltme metni gönderdik dedik bu yazı bize aittir bu yazının Fuat Ermiş ile bir alakası yoktur bunun düzeltiniz diye, bu düzeltme metninin altına herhalde oradaki bir yanlışlık, çünkü Fuat Ermiş’in SESAR ile bir alakası yok ve ben bu Fuat Ermiş’i göz altına alındığında tanıdım, Fuat Ermiş’in ismini silin oraya o yazının bize ait olduğunu ifade edin diye bir düzeltme maili göndermiştik, “
Mahkeme Başkanı " yine kendinize ait işyerinizde bazı dokümanlar bulunmuş onlar tek tek sorulmuş size, onlara yönelik çeşitli açıklamalarda detaylı açıklamalarınız var”
Sanık İsmail Yıldız ”emniyet ifadesinden bahsediyorsunuz de mi başkanım”
Mahkeme Başkanı " evet emniyet ifadesinden söylüyorum sorulan size her yazıyla ilgili açıklamada “
Sanık İsmail Yıldız” emniyet ifademi aynen kabul ediyorum sayın başkanım, orada bir sorun yok”
Mahkeme Başkanı "Klasör 30 Dizi 430’deki savcılık ifadesinde 1’inci soru metni okundu soruldu”
Sanık İsmail Yıldız’”Bizim sitemizi tanzim ediyordu, internet sitesini düzenliyordu Oğuz Evrenkılıç soy ismini bilmiyordum,dedi,
Mahkeme Başkanı " Klasör 30 Dizi 429 Savcılık ifadesinde 1’inci soru metni okundu soruldu “
Sanık İsmail Yıldız : R.T kısaltmasını sayın Başbakan’da kullanıyordu sayın başkanım,dedi.
Mahkeme Başkanı " Klasör 30 Dizi 429 Savcılık ifadesinde 2’inci soru metni okundu soruldu,
Sanık İsmail Yıldız : Orada bir yanlış var zannediyorum yanlış kaydedildi ben Ahmet Ülger’i tanımıyorum ama Ergün Poyraz’ı tanıyorum dedim ,ben zaten diğer ifadelerimde bana Ergün Poyraz sorulmadı ama İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişlerinden Muhittin Aliz geldi Tekirdağ F tipi cezaevindeyken, ifademi aldı İçişleri Bakanlığına ait belgelerle ilgili olarak ben orada da ifade ettim Ergün Poyraz benim ofisime geldi, zaten çok yoğun bir görüşme trafiğimiz olur zaman zaman ama bir çay içti gitti, bunun dışında benim Ergün Poyraz ile böyle çok samimi bir ilişkim yok, Ergün Poyraz’ı tanımam çok fazla bir defa ofisime geldi, bunun dışında bir ilişkim yok Ergün Poyraz ile, ama tanıyorum, ben böyle bir ifade savcılıkta kullanmadım sayın başkanım, dedi.
Mahkeme Başkanı” " Klasör 30 Dizi 429 Savcılık ifadesinde 3’üncü soru metni okundu soruldu, Tüm bunlar doğru mu”
Sanık İsmail Yıldız : Doğrudur sayın başkanım, dedi.
Sanığa Klasör 30 Dizi 436’deki hakim ifadesi okundu,
Sanık İsmail Yıldız’dan diyecekleri soruldu:Doğrudur sayın başkanım, dedi.
Sanığa Nüfus ve sabıka kayıtları okundu, soruldu
Sanık İsmail Yıldız : doğrudur,dedi. Sayın başkanı ben önce bir iki düzeltme Cuma günkü buradaki savunmam esnasında söylediğim bazı ifadeler medyada yanlış yer aldı, ben Aydın Doğan ile iş görüşmesi”
Mahkeme Başkanı” Medyada yanlış yer alması önemli değil burada zabta geçen önemli, bizi ilgilendiren zabıt”
Sanık İsmail Yıldız” Yani onun önemli olduğunu düşünüyorum çünkü medyada bu 9-10 gün bu şekliyle konuşulacak ve yine dışarıda bizim hakkımızda bir takım olumsuz atmosferler oluşmasına sebep olacak yani izin verirseniz çok kısa, Aydın Doğan ile ben iş görüşmesi yaptım Aydın Doğan beyle ama Aydın Doğan beye danışmanlık hizmeti vermedim yada Aydın Doğan beyin şirketlerinin hiçbirisiyle bir danışmanlık işim olmadı, yine burada Cuma günkü ifademde bu soruşturma emniyet dışındaki güvenlik ve istihbarat yapılarını hedef almıştır, yani TSK ve onun dışındaki istihbarat yapılarını,TSK’yı ve diğer istihbarat yapılarını hedef almıştır dedim, bu ifadeyi bu şekilde yineleyerek bir kısım medyaya tekzip ediyorum çünkü orada sadece bu Emniyette ve TSK’nın dışındaki yapıları hedef almıştır şeklinde çıkmıştır, bu soruşturma emniyetin dışındaki güvenlik bürokrasini hedef almıştır şeklinde bir ifade kullanmıştım, bu ifadeyi tekrarlıyorum sayın başkanım, birde talebim var bilgisayarımdaki verilerin, vcd’lerde çıkan verilerin , hard diskteki yazıların delil olarak değerlendirilmemesini istiyorum çünkü ben bunların hiçbir kopyasını alamadım daha sonra da o cd lere yada hard diske neyin enjekte edildiğini neyin bir şekilde konulduğunu bilmiyorum ve iddianameyi okuduğumda da orada bende olmadığını çok iyi bildiğim verilerle karşılaştım bunu da dikkate almanızı,dedi.
Mahkeme Başkanı” Hangileri onlar”
Sanık İsmail Yıldız : Mesela Ulusal Birlik Platformu ile ilgili bir dokümandan bahsediliyor , o doküman bende yok, Kuvvacı derneklerin çetelesi diye bir yazı var iddianamede de var, bende böyle bir doküman hiçbir zaman olmadı mesela, yine işte Özel kuvvetler komutanlığı ile ilgili bir takım Power Paint sunumlarının bende olduğu iddia ediliyor ben o sunumları hiç görmedim, görseydim de zaten benim bilgisayarımda bulunmazdı, zaman zaman bir takım askeri şahıslar gelip bir takım konularda fikir sormuşlardır ama böyle bir sunumla hiçbir zaman karşılaşmadım, bunlar Ankara’nın doğal yapısını da aykırı, askeri belgeler dışarı çıkmaz ve dışarıda çok fazla tartışılmaz”
Mahkeme Başkanı " başka var mı”
Sanık İsmail Yıldız “hayır şu anda aklıma gelenler bunlar sayın başkanım”
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yassıkaya” Bizim bu dava başladığından bu tarafa yargılama safahatında üçüncü defa duruşmaya katılıyoruz ve ilk duruşmaya katıldığımızda huzurda bir ifade kullanmış idik, tarihi bir davada hep beraber tanıklık ediyoruz, bu davada mahkemenizin vereceği karar terör örgütüne , terör örgütüne üye olmaya ve yeni bir suçlu tipi yaratıp yaratmayacağı konusunda ayrıca siyasetçinin hukukunun Demokratik ve hukuk devleti ilkelerinin üzerine üstün kılınacağımı yoksa Anayasamızın 2. maddesinde belirtilen Demokratik ve Hukuk Devleti ilkelerinin mi uygulanacağına ilişkin bir dava olduğunu ifade etmiştik ve Cuma günü müdafiliğini yaptığımız İsmail Yıldız’ın ifadesinin arkasından kısa bir beyanımızda ise Çiçero’nun yapmış olduğu bir savunmadan alıntı yaparak Adalet anlamında bir tutum ve davranış beklentisi içerisinde olduğumuzu mahkemenize arz etmiştik,bize göre öncelikli olarak arz etmek istediğimiz birinci husus şu, burada bulunan meslektaşlarımın aynı kanaatte olduğuna inanıyorum, suçu işleyen her kim olursa olsun mevkisi , makamı ne olursa olsun, hele ki Devletin otoritesini kullanarak Devletin verdiği yetkiyi kullanarak, Devletin kendisine tevdi ettiği üniformayı kullanarak asker, sivil , polis hiç fark etmez şayet bir suç işlemiş ise el birliği ile cezasını çekmesini ve el birliği ile toplumun düzenini bozmak adına milletin düzenini bozmak adına seçilmiş siyasi iradenin bertaraf edilmesi adına yaptığı veya yapacağı her türlü eylemin karşısında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz ancak suç ve suçlu yaratırken tüm bunların delillendirilmesi aşamasında yine Cuma kullandığımız bir ifademizi burada yeniden arz etmek istiyoruz, Ceza Muhakemesinin temelinde yatan ana ilke malumunuz olduğu üzere delilden suçluya gitme mantığıdır, suçlusun, suçsuzluğunu itiraf et, mantığından yola çıkarak delile ulaşılması herhalde huzurda yargılaması yapılan bu davada ilk defa karşı karşıya kaldığımız bir husus olsa gerek, kaldı ki bu davanın hukuki bir dava mı olduğu yoksa siyasi kaygılardan siyasi endişelerden mi böyle bir davanın ikame edildiği yoksa Uluslar arası genel konjektörün gidişatı ile ilgili olarak birilerinin Hz. İbrahim’in ateşe atıldığında karınca misali safını belli edip etmediğini belirleyecek bir dava mı olduğunu süreç içerisinde hep beraber göreceğiz, bizim Ceza Muhakemesinin Meclis komisyon tutanaklarında belirtilen bir husus var aynen şöyle diyor Hukuk Devleti üç sütun üzerine inşa edilir, İnsan Haklarının gerçekleştirilmesi, Adaletin sağlanması ve Güvenliğin sağlanmasıdır ve hemen altında aynen şu cümle geçiyor, adil olan Devlet Hukuk Devletidir diyor, bizim komisyon görüşmelerinde Ceza Muhakemeleri Uzmanlarının görüşü olarak zabta geçmiş, sayın başkanım sanık İsmail Yıldız’ın tutuklandığı süreç içerisinde ve bu davayla ilgili adına Ümraniye denilen süreç içerisinde savunmamızın esasıyla ilgili konular olmadığı hissine kapılsak bile Türkiye’nin Genel Konjektörünün kısa bir tanımını yapmakta fayda görüyoruz, her şeyden önce bu Ümraniye soruşturması ile ilgili davanın başlangıcında Türkiye’nin Genel konjektöründe bir kısım basın kuruluşu Büyük Ortadoğu projesi adı altında Türkiye’ye dayatılan ve sayın Başbakan’ın eş genel başkanıyım dediği bir projede görev tanımını tarif ettiği bir kısım medyanın ve internet sitelerinin ve yine bir kısım yazar ve çizer entelektüelin özellikle böyle projelerin Türkiye’de Sevr’in yeniden dayatılması olduğunu, Lozan’ın delinmesi olduğunu , Türkiye’de yapılan bu konuyla ilgili yasal düzenlemelerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olduğuna ilişkin kalemlerin yazılarını döktürdüğü ve kamuoyuna mal edildiği bir dönemde kamplaşmanın hat safhaya gittiği ve tavan yaptığı bir dönemde bu soruşturma başladı, işin ilginç tarafı bu soruşturma esnasında Türkiye’nin gündeminde binlerce şehite mal olmuş binlerce askerimizi , polisimizi, bürokratımızı öldüren terör örgütünün liderinin tutuklanıp yargılandığı , yattığı safhada toplanan delillerle ve üstelik aynı iddianamedeki tanımlamalarla eş zaman sürecini yaşadığımızı görüyoruz, izin verirseniz bu süreci tanımlayabilmek için terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesindeki iddianameden üç paragrafı okumak istiyorum, Ankara C. Başsavcılığının 97/514 Hazırlık numaralı 99/78 numaralı iddianame numaralı iddianamesinde , Etnik sorunu çözeceğim diye alt-üst kimlik tartışması Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü düzenleyen ve halen yürürlükte bulunan Anayasanın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti Toplumun huzuru , milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde , İnsan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir, derken madde gerekçesinde bütün fertlerin kaderde,kıvançta ve tasada ortak ve bölünmez bir bütün teşkil etmeleri olarak tanımlanmıştır, Anayasa Mahkemesinin 20.07.1971 gün 71/3 esas 71/1 sayılı ve 08.05.1980 gün 79/1 esas 80/1 karar sayılı kararlarıyla Türk Milliyetçiliği ile ırk düşüncesi ve başka kökten gelen toplulukların ayrı tutulması düşüncesine yer olmadığı , din, dil ve mezhep ileri sürülerek oluşturulmak istenen ayrılık çabalarına taviz verilmediği içtihadında bulunmuştur, Anayasa Madde 3.Türkiye Devleti Ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür, Anayasa bu hüküm Misakı Milli’de ifade edilen birbiriyle kaynaşmış olarak yaşayanların gerçekten ve hukukça ayrılık kabul etmek bir bütün olduğu bunun Erzurum ve Sivas kongrelerinde gündeme gelerek Misakı Millinin gösterdiği sınırlar içinde birbirleriyle kaynaşmış olarak yaşayanların gerçekten ve hukukça ayrılığı kabul görmüştür,Atatürk kendi el yazısıyla düzenlediği notlarında bugünkü Türk Milleti siyası ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri,Çerkezlik fikri ve Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edinmek istenmiş yurttaş ve millettaşlarımız vardır, bu yanlış göstermeler hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntü ve kınamadan başka bir tesir hasıl etmemiştir, çünkü bu millet fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe , ahlaka ve hukuka sahip bulunuyorlar, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk Milleti denir, Anayasanın 10. maddesi ,12/1 maddesi, 13 ve 14. maddeleri açıktır, Anayasanın 14. maddesinin son fıkrasının hiçbir hükmü Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şeklinde yorumlanamaz olarak devam etmektedir anılan iddianamede, hal böyle olunca müvekkilimiz İsmail Yıldız ,Atatürk’ün gençliğe hitabesini internet sayfasının başında şöyle tanımlamıştır, Atatürk’ün gençliğe hitabesi bir duvar süsü değil bir erken uyarı sistemidir diye tanımlamıştır ve yasadan, Anayasadan kaynaklanan yasal eleştiriler haklarını kullanarak bu süreç içerisinde mevcut siyasi iktidarın yaptıklarının yorum katarak nasıl tanımlanabileceğini ve nasıl mal olacağına ilişkin olarak çeşitli yazılar yazmıştır, bu yazılar içerisinde kendisine yaklaşık maddi ve manevi tazminat artı Ceza Mahkemesi olmak üzere 50’nin üzerinde dava açılmış ve bu davalardan şuana kadar sadece yanlış hatırlamıyorsam 3 tanesi karara çıktı, Yargıtay safahatında, diğerlerinin tamamı ise halen delilerin toplanması ve yargılamasının devamı içerisinde ,hal böyle olunca bütün bunların içerisinde bu davada özellikle bir yazının dikkatinizi çekmek istiyorum, dönemin Genelkurmay başkanı sayın Özkök paşa ile ilgili olarak sitede yayınlanan Özkök Paşa’da mı Fethullahçı başlıklı bir yazı ile ilgili olarak iddia makamı bu yazıda gerekçeli oluşturmuştur, halbuki bu yazı Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden bir yazıdır, burada bunu konunun arasına sıkıştırmamızın ana sebebi şu bu iddianame hazırlanırken çok üzülerek söylüyorum, naçizane hukuk eğitimi almış bir meslektaşınız olarak ama kendimi halen hukukçu olarak tanımlayamadığım bir meslektaşınız olarak ve öğreneceğimiz onca şey olmasına rağmen hep Aristo’nun bir sözünü aklıma getirerek bunları söylüyorum Hukuk Duygulardan arındırılmış bir mantıktır diyor Aristo,bu iddianame hazırlanırken acaba iddia makamı gerçekten duygularından arındırılmış saf, yalın ve Ceza Muhakemesinin mantığına uygun ve Ceza Muhakemesinin olmazsa olmaz ilkesi, Ceza Muhakemesi soruşturması yapılırken ne Vatandaşın kayrılması ne de tek başına Devletin kayrılması kabul edilemez mantığını gerçekten uygulamış mıdır, biz bu davada buna da cevap bulacağız ve netice itibarinde iddia makamı yine bu süreç içerisinde sayın Başbakan’ın ben bu davanın Cumhuriyet Savcısıyım deme lüksüne karşılık tarafsız olduğuna inanan Cumhuriyet Savcılığının hakkını verdiğine inanan insanların çıkıp kamuoyu nezdinde şu açıklamalarını beklerdik ve üstelik sayın Başbakan’ın kendi üslubu ile buna cevap vermelerini beklerdik, sayın Başbakan dur orada haddini bil bu davanın bir Cumhuriyet Savcısı var, bu davayı yürüten Cumhuriyet savcısının jandarması var, polisi var sen siyasetini yap, eğer yapmıyorsan ben bu davadan istifa ediyorum demelerini beklerdik ama maalesef çok ilginçtir bu dava adeta toplum nezdinde bir psikolojik baskı bir korku bir tereddüt hasıl etmek için birilerinin duygularını tatmin etmek için birilerinin siyasi egolarını tatmin etmek için lanse edildi, Terörle mücadele şubesinde müvekkilimizin ifadesi alınırken bize verdikleri ifade tutanaklarında numaratör bastılar, dediler ki bunu malumunuz biliyorsunuz basına veya televizyona verdiğiniz zamanda hakkınızda soruşturmada açılacak fakat ne ilginçtir ki aynı ifadeler aynı tutanaklar her ne hikmetse hem savcılık aşamasındaki kovuşturmada hem emniyet teşkilatı aşamasında çarşaf çarşaf yayınlandı ve ilginç olarak suikast planları olarak anlatıldı, eylem planları olarak anlatıldı, Halkı tahrik etmek olarak anlatıldı, seçilmiş siyasi iktidarı devirmek olarak anlatıldı fakat yine Ceza Muhakemesi mantığı ile soruyorum ve bunun cevabını da bulacağımıza inanıyorum Yüksek Seçim kurulunun açıklamış olduğu bir açıklama var 5 milyon seçmeni bulamıyoruz diyor, aynı ceza muhakemesi mantığı aynı Cumhuriyet Savcılığı mantığından şunu beklerdik öyleyse bu seçimle ilgili olarak 5 milyon seçmen kayıpsa bu 5 milyon seçmen olarak kimlere oy dağılmıştır, kimler seçilmiş iktidardır bunun tanımının yapılmasını beklerdik dolayısıyla burada, bununla ilgili olarak söylenecek çok şey var, konuşulacak çok şey var ama şairin dediği gibi Susmak gönlüm el vermiyor, konuşacağız konuşmaktan korkar hale gelmişiz , üç celsede iki celsesinde meslektaşlarımın şu serdedişlerine hep beraber şahit olduk, buradan çıkınca beni de mi tutuklayacak diyen avukatlara şahit olduk ve nitekim çok ilginçtir suçluysa istisna olarak ayırıyorum bir meslektaşımız bu davada şimdi sanık olarak yargılanıyor, nasıl bir Ceza soruşturması mantığıdır ki bir tarafta soruşturması devam eden bir dava, bir tarafta halen savcılık aşamasının iddianamesi hazırlanmamış bir dava , bir tarafta huzurda 80 tane sanığın yargılaması devam ediyor, bu nasıl bir ceza mantığıdır ki burada konuşulan , burada yapılan her şey gizlilik kararı olmasına rağmen anında bir dönem basına yansıdı, bütün bunlardan hareketle normal koşullarda olması gereken bir ceza hukukunun ve ceza yargılamasının çok özür diliyorum kitaptan aynen alıntı yapacağım çünkü irticalen bu kadar uzun konuşabileceğimi sanmıyorum,aynen şöyle diyor yine Türk Ceza Kanununun Komisyon tutanaklarında Ceza Muhakemesi Hukukunun ve bunun ifadesini oluşturan ana kanunun temel amacı insan haklarının ihlallerine yol açmadan gerçeğe ulaşmaktır, insan hak ve özgürlükleri alanında önemli olan bu hak ve özgürlüklerin kuramsal alandan çıkıp uygulama alanına girmesi etkili bir güvence sistemine kavuşturulmasıdır , hukuk devleti üç sütun üzerine inşa edilmiştir biraz önce ifade ettiğim gibi bunlar İnsan Haklarının gerçekleştirilmesi,Adaletin sağlanması ve güvenliğin temin edilmesidir, etik ve hukuki bir kavram olan Adalet herkesin fırsat eşitliğinin bulunması herkesin kanun önünde eşit sayılması,herkesin kişiliğini geliştirme olanağının verilmesi, buna engel maddi ve manevi engellerin ortadan kaldırılması, her türlü imtiyazın ve keyfiliğin reddedilmesi anlamına gelir, kısaca ifade edilmek gerekirse adil olan Devlete Hukuk Devleti denir, bir ara vereceğim kendi yorumumu katmak istiyorum, bu davada gerçekten bu soruşturma ne kadar adildir hep beraber bunu da göreceğiz, Bir hukuk devletinde Ceza takibine yetkili makamların bir ceza muhakemesi işlemi yaparken Devleti veya ferdi kayırması kabul edilemez, bir toplumda yaşayan insanların sosyal hayatı mümkün kılmak, toplumsal hayatı disipline etmek ve insanların düzen içinde kargaşa olmadan rahat bir hayat sürmelerinin temin etmek için parlamento tarafından hukuk devleti ilkesi esaslarına uygun olarak kanunla konulmuş ve daha sonra herkesin bilmesinin temin edilmiş suçları kendi iradeleriyle kusurlu olarak işlemeleri halinde bir ceza muhakemesi yapılması insan haysiyetine aykırı sayılmaz yine naçizane yorumumuz acaba bu davada gerçekten bu insanların, müvekkilimizin yargılanması konusunda bütün bunlara uyulmuş mudur, bir Hukuk Devletinde kabul edilememe , masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre yapılan ceza muhakemesinin sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği yüzde yüz belirliliğe ulaşmadığı takdirde mahkumiyet kararı verilemeyecektir, tekrar okumak istiyorum müsaadenizle , Her Hukuk Devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre yapılan ceza muhakemesinin sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği yüzde yüz belirliliğe ulaşmadığı takdirde mahkumiyet kararı verilemeyecektir,altını çiziyorum tekrar ve kısa naçizane bir yorum katmak istiyorum, bu davada bundan birkaç gün önce bir tahliye kararı verdiniz ve basından takip ettiğimiz kadarıyla bahse konu tahliye kararında tahliye edilen sanık 17 ay içeride yattı, çoluğundan ,çocuğundan mahrum oldu, onu bile sineye çekti ki hiç tanımıyoruz kim olduğunu da bilmiyorum ama kamuoyu nezdinde Devletini parçalamak isteyen, seçilmiş siyasi iktidarını yok etmeye çalışan , Halkı isyana teşvik eden bir insan olarak bahsedildi ve hepsinden kötü iddia edilen bir terör örgütü mensubu olarak lanse edildi, kamu vicdanında bu mahkumiyetin bedelini kim ödeyecek, bunun hesabını kim verecek , insanları bu kadar açık ve seçik belge yok iken, doküman yok iken 17 ay gibi bir süre içerisinde içeride tutmanın hangi akıl hangi mantıkla izah edebiliriz ve bu insan çocuklarına neyi anlatabilecek arkasından devam ediyor Komisyon tutanakları, Anayasanın madde 38 ve 4. maddesi,İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 11, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Madde 6/2, Medeni ve Siyasi Haklar sözleşmesi Madde 14/2 ve altında büyük harflerle yazmış aynı komisyon kararında Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi bin suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesidir, izninizle tekrar etmek istiyorum çünkü çok hoşuma gidiyor, böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi bin suçlunun cezasız kalmasının bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesidir, başka bir ifadeyle masumluk karinesidir, şimdi yargılama safahatında hep beraber göreceğiz, heyetiniz mahkumiyet kararı verebilir, beraat kararı verebilir, saygıyla karşılarız çünkü biz savunma olarak kendimizi bu sistemin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz ve acizane asla duygularımızla , egolarımızla başkalarının bize tenzih ediyorum zatıalilerinizi bize herhangi bir taassupta bulunması ile değil, yüreğimizle ve aklımızla konuşmayı ve aklımızla işimizi yapmaya çalışıyoruz ama maalesef bu davada başında da ifade ettiğimiz gibi suçlusun sanık ayağa kalk ve kamuoyu nezdinde ben seni mahkum ediyorum suçsuzluğunu ispat et, böyle bir yargılama ceza muhakemesinde ne görülmüştür ne duyulmuştur ancak ve ancak Ortaçağ ilkelliğinde Kilise mahkemelerinde yapılacak bir yargılamanın mesnedini oluşturabilir, başında ilk gün katıldığımızda söylediğimiz ifade bunu anlatabilmek içindi sayın başkanım ancak yine bu dava içerisinde zaman içerisinde ortaya çıkacağına inandığımız bir başka konu var,Türkiye’de çok hızlı bir hukuk süreci yaşıyoruz, değişen yeni düzenlemeler,hak ve hürriyet , eşitlik, özgürlük diye Avrupa Birliği deyin adına, Amerika Birleşik Devleti deyin, küreselleşme deyin adına ne derseniz deyin, bu davada ceza kanununun değişen ilkesine ne kadar uyulup uyulmadığını yine ceza profesörlerinden sayın Doğan Soyaslan’ın ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararından aynen okumak istiyorum, Eski Ceza Kanunu, Çağın gereği suçtan doğan zarara ve zarar tehlikesine bakmış,suçluyu ve suçlunun iradesini aynı düzende önemsememişti,oysa 5237 sayılı yürürlükteki ceza kanunu çağdaşları gibi hem suçun doğurduğu zararı ve hem da failin niyetini göz önüne almıştır,objektif sorumluluğun kapsamında daraltılması bunun örneğidir, şimdi bundan hareketle sayın Soyaslan hocanın bu sözlerinden hareketle müvekkilim İsmail Yıldız’ın yazdığı yazılara karşılık savcılık makamında soruşturmayı yürüten sayın Zekeriya Öz beyefendinin niye sayın Başbakan’a bu kadar ağır yazılar yazıyorsan demesi hukuki midir değil midir, bu sorunun cevabı burada yatar, siz asker misiniz demesi bunun cevabı burada yatar,bizde birkaç kitap okuduk, bizde sizin yaptıklarınızı biliyoruz demesi burada yatar, aynı iddia makamının keşke burada olsa demesindeki yüreğimizdeki yanıklık buradadır, keşke olsaydı da burada bunları konuşabilseydik, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet Savcılığı makamında oturan bir Cumhuriyetin savcısı Bozkurt’un da ifade ettiği gibi Fırat’ın kıyısında neyse bir keçi kaybolduysa onun yüreğinde sancısını hissedebilmelidir yoksa sayın Başbakanım ben bu soruşturmanın bu davanın savcısıyım demesini sineye çekememe erdemliğini de gösterebiliyorsa bize göre Cumhuriyet Savcısıdır, belki sayın savcı bununla ilgili olarak bizimde hakkımızda hakaretten soruşturma açacaktır ve burada müvekkilimizin huzurda da ifade ettiği gibi her savunma ceza muhakemesi açısından bu mantıktan yola çıkarak bir suç teşkil etmektedir ve suçluları çoğaltmaktadır ama yaşanan gerçekleri var olan olguları, kamuoyu vicdanında insanların bu kadar ağır bedeller ödetilerek mahkum edilmesinin isyanıdır bu sayın başkanım çünkü en yakınında olan insanlardan bir tanesiyim, üç yıldır avukatlığını yapıyorum, bu size okuduğum metinler şuanda Ankara’da soruşturması yürüyen sadece davalardan bir tanesine verdiğimiz savunmadır, belgeleriyle, dokümanlarıyla, açıklamaların ne anlama geldiğine ilişkin olarak her davada vermiş olduğumuz dilekçelerin en az sureti 35 sayfadır ekleri hariç olmak üzere, öyleyse birlikte yaşayacağımız bir toplum içerisinde bizler bu toplumun fertleri olarak sayın Başbakan’a bir cümleyi burada izninizle hatırlatmak istiyorum, İmam Gazali’nin çok güzel bir sözü var özür diliyorum notlarımı karıştırınca bulmakta zorlanıyorum ama bununla ilgili olarak her şeyden önce neyin ne kadar yanlış neyin ne kadar doğru olduğunu anlatabilmek adına bizim müvekkilimizin kaleme aldığı yazıların ve kimine göre hakaret kimine göre çete olduğunun olgusunu ki bulacağım notumu bir kitaptan yine izin verirseniz sadece bir yarım sayfa okumak istiyorum, rahmetli Turan Yavuz’un Çuvaldan ittifak kitabından bir pasaj , 26 Ocak Cumartesi günü AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyeti 11 Eylül saldırıları nedeniyle İsviçre’den New York’a alınan Davos toplantıları öncesinde bir çizmeli adam Zapsu Ortak organizasyonunda Washington’un yolunu tutarlar, AKP Genel Başkanı ve yardımcıları daha o zamanlar tarihi belli olmayan 3 Kasım seçimlerinden tam 282 gün önce ABD seferini başlatmış ve görücüye çıkmışlardı, Çizmeli adam’ın beklediği ekip 4 kişiden oluşan esas ekipti, bu ekipte Recep Tayip Erdoğan ve Cüneyt Zapsu’nun yanı sıra özel kalem müdürü Turan Çömez ve danışmanı Ömer Çelik vardı, çizmeli adam ekip hazır New York’a geliyorken Washington’un Recep Tayip Erdoğan’ı ilk elden tanıması gerekiyordu, bu yüzden Washington’a geldiklerinin ertesi günü bir Pazar sabahı, Erdoğan,Cüneyt Zapsu, Turan Çömez ve Ömer Çelik’den oluşan ekip ikiye ayrıldı, Turan Çömez ve Ömer Çelik o Pazar sabahı Washington’da turistlik gezinti yaparken ,Recep Tayip Erdoğan ve Cüneyt Zapsu çizmeli adam ile birlikte Richard Prool’ün Washington Merliyn eyaleti sınırındaki şirver chas mahallesinde bulunan üç katlı evin yolunu tutuyordu, Richard Prool kim, Richard Prool 1980-1988 yılları arasında ABD Başkanı olan Ronald Reagen’in ekibinde yer alan ve Sovyetler birliğine karşı savunduğu şahin politikalar ile karanlıklar prensi olarak Washington’da ün yapan bir muhafazakar yani Neo-con diye tabir ediliyor, İsrail’e çok yakın olan Prool bilhassa sağcı Lukurt partisinin Washington temsilcisi olarak da anılır, Zapsu’nun çevresi ile Recep Tayip Erdoğan daha sonra kendisini ve AKP’yi anlattı, Prool gizli görüşmeleri özellikle Erdoğan ve partisinin ABD’ye bakışını , Avrupa birliği konusundaki düşüncelerini ,iktidara gelmeleri durumunda İMF ve Dünya bankasına ve ABD’nin önde gelen para sermayesine nasıl yaklaşacaklarını, Kıbrıs ve Irak konusundaki düşüncelerini , Kürtleri, diğer azınlıkları ve Türkiye’nin İslam’a bakışını öğrenmeye çalıştı, bu arada Prool AKP’nin iktidara geldiği durumda Ortadoğu’da Washington’un sorumlu olduğu birçok Ülkeye ılımlı İslam modeliyle örnek teşkil edeceğini ve Bush yönetimin bu konuya çok önem verdiğini anlatmaya çalıştı, görüşme sırasında Prool’ün bir ay önce Suudi iş adamı Adnan Kaşıkçı ile buluştuğunda Trerain portnes şirketiyle konuştuklarının bir benzerini Erdoğan ile konuşup konuşmadığı ya da Trerain şirketinin gündeme gelip gelmediği bilinmiyor ancak ilginç bir tesadüf 20 Milyon dolarla Trerain Portnes şirketinin kurucu sermayesi arasında yer alan Boing şirketinin bir türlü Türkiye’ye imzalatamadığı 1,5 milyar dolarlık Lord Avaks uçağının anlaşmasının Recep Tayip Erdoğan’ın Mart 2003’de Başbakan olmasından kısa bir süre imzalanmasıydı, Erdoğan mesajlarının Prool aracılığı ile Bush yönetimine , yönetimin mesajlarının da Prool aracılığı ile kendisine iletildiğini biliyordu, bunu sağlayanların başında çizmeli adam geliyordu, kimdi bu yapanlar ve Türkiye’den ne istiyorlardı, Neo-con,Neo-conreviosion yani muhafazakarların kısaltılmış şeklidir, kısacası daha önce liberal veya sol okuldan olan Maks,Şumandl,Leon Stronsky gibi Yahudi düşünenlerin yolundan gitmeye çalışanlardan oluşmaktadır, Neokonlar dış politika konularında daha saldırgan bir vizyon ile tanınıyor, bir başka deyişle emperyalist ve ABD hegomanyasının devam etmesi ABD’nin Dünya üzerinde mutlak hakimiyet kurmasını ve gerektiği yerlerde güç kullanmasını savunuyorlardır, bitiriyorum kitabı, Neokon grubu 11 Eylül 2001 tarihinde Nev York’da Dünya Ticaret Merkezi ve Washington’da Pentagon’da düzenlenen Terör saldırıları sonucunda Komünizm yerine daha başka bir hedef seçti, genelde İslam ve Ortadoğu, bugün Bush yönetiminde gördüğümüz Irak savaşının baş mimarları olan Neokon grubu, ABD,İsrail ve Türkiye Yeni Dünya düzeni olarak gördükleri oluşumda vazgeçilmez oyunculardı, kitap devam ediyor, bunları neden okuyorum sayın başkanım, Türkiye’nin dönemi içerisinde sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in , dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Paşa’nın açıklamalarına kısaca baktığınızda her ikisi de net bir ifade kullandı, ortak yorum olarak yorumlamak gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün 1919’da 23 yılları arasındaki yaşanan süreçten çok daha zor çok daha ağır ve çok daha fazla düşmanla iç içedir, bunu ben söylemiyorum, bunu müvekkilim söylemiyor, bunu söyleyen elinde istihbarat yetkileri olan ,elinde Milli İstihbarat Teşkilatı olan, elinde her türlü Devlet imkanını kullanan dönemin Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı söylüyor ve huzurda bulunan müvekkilim bunlarla ilgili olarak yazdıklarından yola çıkılarak Devleti aşağılamaya , seçilmiş siyasete karşı Halkı isyana teşvik etmeye, Askeri itaatsizliğe teşvik etmeye çalışıldığı isnadı ile burada huzurunuzda 17 ayı aşkın bir süredir tutuklu olarak bulunuyor, valla kusura bakmasın şuan ki sayın Genelkurmay Başkanımız eğer İsmail Yıldız’ın aklına ihtiyaç duyup ta stratejilerini ,Devletin ve Milletin savunmasını İsmail Yıldız’ın aklına ihtiyaç olarak yapıyorsa valla orada İsmail Yıldız otursun o zaman, kaldı ki bu , bu iddianame mazisi 5 Bin yıla dayanan Kara Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşu Metehan’ın ordusuna kadar indirilen şerefli Türk ordusuna dahi hakarettir, sayın savcılıktan iddianameyi hazırlarken acaba bunları hiç düşündüler mi diye sormayı arzu ediyoruz, sayın savcılıktan bu minvalden hareketle bu açıklamalarımız ışığında müvekkilim İsmail Yıldız Tekirdağ Muratlı cezaevinde tutuklu iken Silahlı kuvvetleriyle ilişkili olduğunu söylüyor, birkaç tane paşa ismi ver, itirafçı olarak kabul ettirelim ve seni tahliye edelim demiş midir sormak istiyoruz, sanık huzurda iddia makamı da huzurda, nedir bu toplumdaki asker paranoyası, Anayasal düzenin kesintiye uğramasını hiçbirimiz istemeyiz, Silahlı Kuvvetlerin yeri vatan savunmasıdır, yeri bellidir, yazılan ve çizilenler insanlara Anayasal görevlerini hatırlatmak bunun neresi suçtur, Cumhurbaşkanlığının görev ve yetkileri Anayasada tanımlı, yarın bir gün sayın Abdullah Gül Ekonomik krizin patlaması simülasyon yapıyorum, aynen iddianamede kabul edilen mantıktan yola çıkarak simülasyon yapıyorum, sayın Cumhurbaşkanı Ekonomik kriz çıktı Türkiye’de ,sokak hareketlendi, polis sokağa hakim olamadı, jandarma sokağa hakim olamadı, silahlı kuvvetlere yetki verilmedi ve öyle bir hal oldu ki Mecliste artık milletvekilleri meclise gelemez hale geldi, halk perişan , Arjantin’de yaşadığımız bir süreç var tarih olarak, Türkiye böyle bir süreç yaşıyor simülasyon yapıyorum,peki sayın Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin Anayasanın kendilerine vermiş oldukları Hükümet etme görevini yerine getiremedikleri gerekçesi ile Anayasadan kaynaklanan hakkını kullanıp Meclisi fes eder ve Türkiye’nin başına bir teknokrat hükümeti atarsa bu mudur acaba Anayasayı ihlal suçu, bu mudur hükümeti tahkir etmek bu mudur isyana teşvik etmek, benim müvekkilimin bahsettiği bu , bundan başka bir şey düşünülemez ve Devletin kayıtlarında sayın müvekkilim huzurda açıkça söyledi, dönemin siyasi parti genel başkanları, dönemin Başbakanları ve Devletin çeşitli istihbarat birimlerinde ders verdiğini açıkladı, acaba iddia makamı bunları bilmiyor muydu, acaba iddia makamına bu belgeleri getiren bir kısım emniyet teşkilatı mensubu arkadaşımız bunları bilmiyorlar mıydı, böyle bir insanın bu iddiasını hayalperest olarak mı söylüyor veya gerçekten kafayı mı yedi bilmiyorum, eğer böyle bir asılsız iddia içerisindeyse , bazı şeyleri konuşamıyorsa, bazı şeyleri söyleyemiyorsa , Devlete olan sadakati, Devlete olan bağlılığımıdır yoksa gerçekten aptallığımıdır bilmiyorum, 3,5 yıldır avukatlığını yapıyorum, 3,5 yıl içerisinde açılan onca davada benzer savunmalar veriyoruz ama ne hikmetse biz meramımızı anlatamıyoruz, dolayısıyla sayın başkanım siyasi iradenin bu dava üzerinde özellikle ortaya koymuş olduğu tutum ve davranış bize göre izah etmeye çalıştığımız gibi her şeyden önce bu davanın bir siyasi dava olduğudur ve bu davanın siyasi bir dava olduğu maalesef tarihte yaşadığı örneklerle bir veya iki tane ancak rastlanabilir Cumhuriyet tarihinde, sayın başkanım belki çok hissi davranıyorum,belki çok hissi konuşuyorum ancak notumu buldum, İmam Gazali’nin devlet başkanlarına yönelik olarak yaptığı bir tavsiye var Başkan adalet ancak olgun bir akılla olur, bir lider sağlam bir akla sahip olmayınca onun yönetiminden bir hayır beklenemez, aklın olduğunu eşyayı bütünüyle anlamak ve üç bünyesinden gerçekleştirdiğini tamamıyla kavramak ve bunların dışına çıkıp gururlanmamaktır,şimdi soruyorum acaba sayın Başbakan’ın bu kadar çok işi varken Büyük Ortadoğu projesinde eş genel başkan iken ve bunun hedefinin Turan Yavuz’un rahmetlinin kitabında da çok açık ortaya koymasına hedefi Türkiye iken,sayın müvekkilim İsmail Yıldız mıdır vatanı ve milleti bölmeye parçalayan , yoksa bölücü Abdullah Öcalan’ın iddianamesinde çok açık bir şekilde dönemin Cumhuriyet savcısının not olarak tuttuğu hususlar mıdır, bunun somut bir belgesini daha size ibraz edeceğim,ben bu davanın savcısıyım diyen sayın Başbakan’ın , Başbakan seçilmeden önce mensup olduğu siyasi partinin il başkanı iken yapmış olduğu Erbakan’ın Kürtleri başlıklı bir kitap var, maalesef bulamıyoruz bunu delil olarak mahkemenize sunmak istiyoruz, ne sahaflarda bulabildik, ne İstanbul’daki sahaflarda hiçbir yerde bulamıyoruz, o kadar aratmamıza rağmen, o kadar naçizane kitap okuduğumuzu düşünen bir insan olmamıza rağmen kitabı bulamıyoruz ve o kitapta dönem itibariyle yapılan bir çalışma var, bu yapılan çalışma içerisinde Kürt sorununa yaklaşım konusu Metin Metiner Vakit gazetesi yazarı Abdürrahim Dilipak ve birkaç tane isim sayılarak kendilerince Kürt politikasına çözüm üretiliyor, inanın ilerleyen safhada bulacağın bakın bulamıyorum bir türlü zorlanıyorum bağışlayın çok affedersiniz bulmam lazım çünkü tam yerine geldim evet buldum efendim aynen kitapta şöyle diyor, Fehmi Çalmuk ,Erbakan’ın Kürtleri Milli görüşün Güneydoğu politikası, siyah beyaz metris yayınlarından basılan kitabın 67. sayfasının başlığı, müsaade edin yarım sayfa kadar okuyayım, Tayyip ’in Kürt atağı başlığını taşımaktadır, ilerleyen satırlarda İstanbul il başkanlığının yanında aynı zamanda Refah partisi merkez karar yürütme kurulu üyesi olan Erdoğan seçimden sonra teşkilat bünyesinde İslamcı aydınlardan bir istişare kurulu oluşturmuştu, bu kurul içinde Mehmet Metiner başkanlığındaki bir heyet Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak, Altan Tan ve diğer bazı İslamcı aydınların yardımıyla İstanbul İl Teşkilatı adına bir Kürt raporu hazırlanmaya koyuldu, ortaya çıkan raporda Kürt sorunu hakkında şu tespitler yapılıyordu, nasıl bir Kürt sorunuysa bizde bilmiyoruz, raporda bizim görüşlerimiz ve tavrımız ne olmalı başlığı altında da şu maddeler sıralanmıştı sadece belli maddeleri aldım, Yeni dönemde Refah partisi olarak gelişmelerin gerisinde kalmak istemiyorsak artık Kürt sözcüğünü rahatlıkla telaffuz edebilmeli Türkiye’de Kürt halkının çektiği onca acıya ve sıkıntıya tercüman olabilmeliyiz, devam ediyor, iki madde daha var, Türkiye’de 75 yıldan beridir resmi ideolojinin Kürt meselesini inkarcı, asimilasyonu, baskıcı davrandığı açık seçik söylenmeli ve resmi ideolojiyi yüksek sesle sorgulayabilmeliyiz, Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması gerektiği Kürtlerin yaşadığı bölgelerde Kürtçenin öğretilebilmesi için yasal imkanların hazırlanması gerektiğini, bütün bu hakların Türkiye’de yaşayan diğer haklara da Laz, Çerkez, Gürcü, Arap vs. tanınması gerektiğini, bu çerçevede Türkiye’nin kültürel bir çoğunluğa sahip olması gerektiğini savunmak şeklinde kitap devam ediyor, şimdi buradan sayın İddia makamına sormak istiyorum, benim müvekkilimin yazdıkları yazılarda benim müvekkilimin ki telefon kayıtlarını bulamıyoruz böyle bir telefon kaydı, kiminle buna benzer konular konuşmuş,kiminle Anayasayı ihlal etmeye kast etmiş, kiminle hangi eylem içerisinde olmuş, hangi mitinge katılmış, hangi söylevi yapmış, çıktığı televizyon programlarında, yazdığı yazılardan tamamında Devletin ve Milletin bölünmez bütünlüğünü savunmaktan başka acaba hangi eylemde bulunmuş onun için mi acaba soruşturma esnasında sen evine gelen polisler tarafından fikir teröristi ilan edilmiştir, fikir teröristi, bir şair şöyle diyor, Düşüncelerimdir akrep gibi iğnesinde intiharlar taşır Murat Kalaycıoğlu, şimdi fikir teröristi tanımından sonra şairin bu dizesinin kuvveden fiile geçtiğini görüyoruz, iddia makamının bu iddianameyi hazırlarken ki halen tam olarak hazırlandığını da düşünmüyoruz, hazırlarken ortaya koyduğu tutum ve davranışın kimlerin acaba eyleminin suç olduğunu, neyin ne kadar suç teşkil ettiği konusunda hiç üzerinde düşündükleri olmuş mu dur doğrusu merak ediyoruz, sayın başkanım, konu uzun bu sadece dediğim gibi bir davada yazmış olduğumuz bir savunma dilekçesinden belli sayfaları aldım ve belli sayfalar ile ilgili olarak da size örnekler sunmaya çalıştım, ancak burada söylemeye çalıştığımız bir başka husus daha var, bu söylediklerimizle ilgili olarak özellikle Türkiye’de Büyük Ortadoğu projesi, ılımlı İslam projelerinin uygulamaya geçildiği çalıştığı dönemlerde dönemin Genelkurmay başkanı şöyle bir açıklama yaptı,Türkiye ılımlı İslamı kabul edemez, yanlış hatırlamıyorsam, yanlışsam düzeltin lütfen Orgeneral Hilmi Özkök, Devlet bizim bildiğimiz büyüklerimizden öğrendiğimiz kurumlar arasında bir uyum bir insicam ve istişare ile yönetilir, başkalarının siyasi koltuğu teslim etmek ve o koltukta kalabilmek adına önünüze koyduğu bazı planları uygulamaya geçirmek devletin kurumlarını parçalamak devletin politikalarını yok etmek ve kendi politikalarınızı devlet politikası haline getirdiğiniz andan itibaren içinde bulunduğumuz süreci yaşarız, kişisel acziyetler maalesef kurumsal acziyetlere dönüşür, Dün evet dediğimize bugün hayır deriz, bugün hayır dediğimize yarın evet diyebiliriz dolayısıyla bununla ilgili olarak ortaya çıkan tüm unsurlar bizim içinde bulunduğumuz yine müvekkilimizin yazılarında yer verdiği özellikle iki danışmanından yine savunmamıza esas teşkil etmek üzere bir iki tane pasaj okumak istiyorum, geçen duruşmada tutuklu sanıklardan sayın Behiç Gürcihan’ a bir soru yöneltmiştik, demiştik ki Cüneyt Zapsu ile herhangi bir irtibatınız var mı , bu bir iddia değil, bizim açımızdan bir itham değil sadece var mı diye sormuştuk ve sayın Gürcihan gayet net ve açık bir şekilde hayır bir ilişkim yok dedi ancak her ne ilginçtir ki müvekkilim İsmail Yıldız’la üç yıldır görüşmeyen sayın Behiç Gürcihan ve İsmail Yıldız hakkında İstanbul Asliye 5. Hukuk mahkemesi ve İstanbul 3. Asliye Hukuk mahkemelerinde açılan tazminat davaları oldu ve her ne hikmetse bu safhada sayın Behiç Gürcihan hakkındaki davalardan feragat edildi ve sayın Behiç Gürcihan bu açıklamasını çıktı huzurunuzda dedi ki gittim avukatlarıyla görüştüm, benimle SESAR’ın bir ilişkisi olmadığını söyledim, davadan feragat ettim der, peki Zapsu’nun ve İhsan Arslan’ın avukatı olarak sayın meslektaşlarım bana göre mesleklerini çok iyi yapan avukatlar çünkü dilekçelerini okudum ve o dilekçelerde sayın Behiç Gürcihan’ın SESAR ile ilişkilerinin olmadığını bilmiyorlar mıydı hangi yazı dava konusu edilen iki yazıdan Behiç Gürcihan’ın ne alakası var ne ilgisi var ama ne hikmetse birileri bir şekilde sayın Gürcihan’la müvekkilim İsmail Yıldız’ı aynı karede göstermek ve aynı kare içerisinde ilişkilendirmek ve irtibatlandırmak adına her türlü çalışmayı yapmış vaziyette, yoksa ki sayın Behiç Gürcihan ile ilgili olarak bizimde savunmalarımız SESAR ile ilgisi yoktur, bunun geçmişten gelen bir alacak-borç ilişkisi nedenleri mahkeme safahatına gelinen bir sorun uzlaşmayla çözülmüş diye savunmalarımız var, yani sayın Zapsu, sayın Mücahit Arslan veya İhsan Arslan feragat nedeniyle değil de, davanın reddi karşısında 450 liralık avukat ücretini ödeyemeyecekler miydi, gerçi sayın Behiç Gürcihan’ın avukatı yoktu dosyada ama ne hikmetse altını çizerek söylüyoruz birileri ısrarla ama ısrarla Behiç Gürcihan ile İsmail Yıldız’ı aynı karede göstermek adına bir eylem içerisinde olduklarını düşünüyoruz ve neticesinde bugün bunun sonucunu huzurunuzdaki davada iddia makamının hazırladığı Behiç Gürcihan’ın SESAR ‘ın bir bağlantısı ve İsmail Yıldız’ın altında çalışan bir ekibin parçası olarak lanse edilip buna ilişkin olarak dava açıldığını görüyoruz ve bu davaların ana konusuna baktığımızda davalılardan sadece davacılardan İhsan Arslan ile ilgili bir davada ki mahkeme tazminat talebini reddetti, bununla ilgili olarak bakın ne diyor bir gazeteden yola çıkarak ,Erdoğan’ın akıl hocası PKK yandaşı çıktı, AKP Meclis gurubunda ve hükümette Kürt kökenli 4 danışmanı tarafından yanlış yönlendirilmekle suçlanan Başbakan Erdoğan’ın ABD ‘de başkanlık sarayında rahatlıkla girip çıkabilen gayri resmi danışmanı , belediye müteahhidi danışmanı Mücahit Arslan’ın ‘da babası olan AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın 1991 yılında Musa Anter, Ömer Vehbi Hatipoğlu , İsmail Beşikçi , Hüseyin Okuyucu , Azat Germiyani, Ali Bulaç gibi isimlerle Güneydoğu meselesi ile ilgili sorulara verildiği cevapların toplandığı Kürt soruşturması isimli kitaptaki görüşlerinin temeli Devlet Düşmanlığına oturuyor ve yine bahse konu davada müvekkilim sitesinde bunun yanlışlığını, bunun doğru olmadığını ve Devleti yöneten insanların yanındaki danışmanlarının dahi temiz, ak ve pak olması ve aklı selim olması gerektiğine ilişkin yazılar yazdı ve bölücü olabileceğine ilişkin ifadesinin sonucunda mahkeme davayı reddetti Yargıtay’da onadı, şimdi bu mu dur suç acaba,bunları yazmak mıdır suç ama ne hikmetse iddia makamı bu iddianameyi hazırlarken samimiyetle söylüyorum sayın Başbakan’ın yaptıklarını tasvip etmeyen bir insanım ancak Amerika Birleşik Devletlerinde danışmanı olarak gayri resmi olarak danışmanı sayın Zapsu’nun deliğe süpürmeyin lafı halen yüreğimde bir yaradır, halen yüreğimde yaradır, severiz veya sevmeyiz, katılırız veya katılmayız ama Recep Tayip Erdoğan bugün bu Ülkenin Başbakanı, öyleyse o Başbakana yönelik olarak fikirlerini eleştirmekte hakkım olduğuna inanıyorum, yanlışlarını söylemekte hakkımız olduğuna inanıyoruz ama danışmanının sözünü sineye çeken bir anlayışın hazırladığı iddianameyi kabul etmekte zorlanıyoruz, bu hukukçu mantığı olamaz, bu hukukçu mantığı olarak kabul edilemez, böyle bir hukuk mantığı bugüne kadar ne görüldü, ne duyuldu sadece geçmişte 1958’li yıllarda benzer bir davada Feruz Ahmet’in Demokrasi sürecindeki kitabında yanlış hatırlamıyorsam bir süreci yaşadığına tanık oluyoruz, sayın başkanım biraz önce de söyledim, bizler duygularımızı bir kenara bırakmak zorundayız belki konuşurken insi yatlı davranıyor olabiliriz ama ne kişilerin şahsıyla ne kişilerin makamıyla sorunumuzun olması düşünülemez ancak kişilerin eylemleri kişilerin davranışları şayet benim, çocuklarımın, torunlarımın, ailemin, arkadaşlarımın, mahallemin, köyümün içinde yaşadığım ve mensubu olduğum ve şeref duyduğum Türk Milletinin beka sorunu haline dönüştüyse işte orda ben ve benim gibi düşünen insanların ayağa kalkması gerektiğine inanıyoruz ve sayın İsmail Yıldız bu düşünceden şiar edinerek yazılarını kaleme almıştır ama ne hikmetse sayın Yıldız terör örgütü üyesi olarak sayın Behiç Gürcihan ve sayın Ergün Poyraz ile ilişkilendirilerek bugün tutukludur halbuki size yaşadığımız bir başka olayı anlatayım yine tutuksuz olarak yargılanan sanıyorum salonda olsa gerek ki bize göre ifadesinin alınmasını talep ediyoruz, Hayrullah Mahmut’un gazeteci Çölaşan ile ilgili bir yazısından dolayı Ergün Poyraz’ın bir yemek daveti üzerine beraber yemeğe gittik, orada Ergün Poyraz , Çölaşan ile ilgili olarak yazılan yazıların ki o davada da yine Çölaşan’ın açtığı davayı naçizane şahsım takip etmişti, bunların doğru olmadığını, İsmail Yıldız’ın sitesinde yayınlanan Hayrullah Mahmut’un kaleme aldığı yazıların gerçeği yansıtmadığına ilişkin bir sohbet oldu ve sohbet son derece gerilimli ve son derece nerdeyse kavga aşamasına ramak kalmış bir ortamda bitti ve sayın Ergün Poyraz bir yazı yazdı, yanlış hatırlamıyorsam 19 Mayıs 1919 sitesinde çünkü site kapandığı için yazıya ulaşma şansımız yok, sayın Yıldız’ı, sayın Mahmut’u ve naçizane bizi de içine katarak Emin Çölaşan’ın paçasındaki İtler diye tabir etti,yazının sorulmasını talep edeceğiz kendisinden, böyle bir yazı yazıp yazmadığını,bu yazıda Emin Çölaşan’ın paçasındaki itler diye tabir ettiği şahısların kimler olduğunu sorulmasını talep edeceğiz, bu mudur acaba örgüt üyeliği, birbirlerine it diyebilecek kadar neredeyse birbirlerine görüşleri uymuyor diye bir gazeteciyi eleştiriyorsun diye birbirleriyle kavga etmeye ramak kalan insanlar mıdır örgüt üyesi ama bakıyorum Ergün Poyraz’ın kitaplarına Patlak Ampul kitabına baktığımda Metin Metiner’a atfen sayın Poyraz şöyle diyor,Evet Recep Tayip Erdoğan Türk değildir, Lazdır, Rize’ lidir, bu Metiner’ e atfen yazıyor acaba birilerinin yazdıklarından yola çıkarak ortak eylem planımı oluşturdukları düşünülüyor ve çok ilginçtir yine iddia makamı sayın İsmail Yıldız’ın kurye oluşturduğunu söylüyor,soruyorum buradan iddia makamına acaba bu kurye sayın Bülent Gedikli olmasın, çok açık yürekle ifade etmek istiyorum acaba Adalet ve Kalkınma partisinin Genel Ülke ekonomisi , Dünya siyaseti ile ilgili sayın İsmail Yıldız’ın görüşlerine başvurup oradan aldığı sayfalarca analizi ki bir kısım ödemesini de yapmadılar, Bülent Gedikli gelsin söylesin, yaptık desin, onun için midir kurye servisi, onun için midir SESAR ’ın yazdığı analizler ile ilgili olarak hocam ne yapacağız demeleri, onun için midir bu soruşturma başlamadan yaklaşık 1,5 ay kadar önce Adalet ve Kalkınma partisinin genel merkezinde kamera kayıtları Devletin elinde var, İsmail Yıldızı bizzat genel merkeze çağırıp 2,5 saate yakın genel merkezde şuanda Başbakan yardımcılığı görevinde bulunan insanların ekonomiden sorumlu Devlet Bakanları olarak anılan şahısların İsmail Yıldız ile istişare etmelerimidir kurye servisi, bu mudur ceza hukuku mantığı, bu mudur iddianame hazırlamanın mantığı, sayın başkanım .bunları anlamakta zorlanıyoruz, evet bu donemi yargılıyoruz ve bir gazete kupürü ki bu davanın seyrini kimlerin tutuklanacağını gazetelerden öğreniyoruz zaten .elimde bir gazete kupürü var hatta sayfanın tamamını getirdim, bir donem Devlet kurumu olan bir şahsın 28 Ekim tarihli haberi , bu davanın seyri ile ilgili olarak bana say diyin ben sayayım buradan kimin tutuklanacağını, açıklıyor buradan çok açık, bu davanın gidişatını binleri bu kadar iyi bilirken bu davanın siyası bir dava olmadığını kim söyleyebilir Allah aşkına, açık, burada ve duşunun özür dilerim hocanın ısınını hatırlamıyorum şuan hafızam beni yanıltabilir geçen haftaki Aksiyon dergisinde yine bu gazete yazarlarından bir tanesi Fıkıh konusunda İslam alımı olan profesör Hayrettin Karaman bir demeci var, demecinde şöyle diyor, siyaseten bu bendendir diyip devletin ve milletin zararına olan bir davranışı kabul edip bunu hayata geçirmek dinen caiz değildir, ben söylemiyorum, ben İslam alimi değilim, peki soruyorum, birileri gazetelerde bunları söylerken, birileri bunları yazıp çizerken bu mudur acaba askeri isyana teşvik etmek, askeri itaatsizliğe teşvik etmek ve nitekim çok açık Ordu göreve pankartı açan on tane üniversite öğrencisi beraat etti, suç kastı oluşmamıştır diye acaba iddia makamı bu iddianameyi hazırlarken hangi süjeler ile suçun objektif ve sübjektif unsurlarının oluştuğunu tespit etti, başka bir hususu daha arz edeyim, yine bizim savunmamızın temelinde olan , ilk konuşmamızda o hengamede belki pek dikkate alınmayan ki kasıtlı olduğunu düşünmüyoruz asla iddianamede Devlet sırrı olarak tanımlanan bazı belge ve bilgilerin gizlilik kararıyla yargılama sonuna kadar saklanması ve akabinde ilgili kurumlara iadesine ilişkin bazı belgeler var, biz bilmiyoruz bu belgeler nedir, savunma olarak bilmiyoruz, müvekkilim bilmiyor ve biz ilk celse ikinci celse yanı bizim ilk katıldığımız celsede bunun Terörle mücadele kanunu ve Ceza muhakemeleri kanunu kapsamında heyetinizden bir üye huzurunda sanık ve müdafii olarak tarafımıza gösterilmesini talep ettik ama bugüne kadar maalesef mahkemeniz bununla ilgili olarak lehte veya aleyhte bir karar vermiş değil, bu mudur adil yargılanma hakkı, bu mudur insanların Demokratik haklarının kullanılması, bizler bir avukat olarak şu kapıdan girerken dahi duruşma salonuna girerken sanki katil muamelesi gibi üstümüz aranıyor, kemerimiz çıkartılıyor ha bunun gerekçesi de güvenlik valla bu güvenlik değil, bana göre bu meslek üzerinde oluşturulabilecek en büyük baskı çünkü kendimi huzurlu hissetmiyorum oradaki görevini yapan arkadaşlara sözüm yok kendimi bu salona girerken huzurlu hissetmiyorum bir başka hususu arz etmek istiyorum yine müvekkilimin terör örgütü yöneticisi olarak anılan durumlarla ilgili olarak huzurda tutuklu sanık Bekir Öztürk kendisini müvekkilimin talebi üzerine bürosunda yapacağı bir görüşme ile ilgili olarak orada tandı ve akabinde Bekir Öztürk’ün dursuny@adlohus.com mail adresine yazdığı mail yani kendisi mi yazdı bilmiyorum ilk defa burada söylüyorum sayın Dursun bey SESAR ’ın sitelerinde yayınlanan yazıların kuvvaı milliye sitesine editör olarak atabilirsiniz biz cevaben kendisine şöyle yazdık ben SESAR ’ın sadece avukatlığını yapıyorum İsmail Yıldız beyin SESAR ile ilgili her türlü yazının ve çıkan makalenin nasıl davranılacağı ve nereye gönderileceği SESAR da İsmail beyi ilgilendirir yine yanlış hatırlamıyorsam Bekir bey İsmail beyle konuşup bunu göndermiyor diye bir maili var bunlar milli istihbarat teşkilatında ve emniyet istihbarat da var ama her ne hikmetse iddia makamı Fuat Ermiş üzerinden müvekkilimin ilk defa gözaltına alındığı süreçte tanıdığı ve Fuat Ermiş’e altına imza koyduğu yazıdan yola çıkarak müvekkilimin örgüt üyesi olduğuna karar vermiş acaba Ceza Muhakemesi sadece aleyhe olunan iddia edilen delil toplama hakkı mı veriyor yada bu davanın mantığından yola çıkarak Ceza Muhakemesinde suçlu ilan ettiğiniz şahsın aleyhine her türlü delil yaratma hakkımı veriyor valla bu davanın mantığını 45 yaşında naçizane ekmeğini bu işten kazanan insan olarak anlayabilmiş değilim anlayın varsa gerçekten anlatısın buna ciddi manada ihtiyaç duyuyorum bütün samimiyetimle söylüyorum anlamakta zorlanıyorum bu kadar bir biriyle çelişkili bu kadar birbiriyle tezat oluşturan mantığı anlamakta zorlanıyorum iddia makamı müvekkilinde huzurunuzda kendi ifadesinde bahsettiği bir belgeyi ilerleyen 15 sayfa sonra yalanlama ihtiyacı hissediyor bu nasıl bir mantık bu nasıl bir anlayış müvekkilime yönelik olarak Ceza Kanunundaki çeşitli maddelere atfen hakkında 18 defa mahkumiyet talep ediyor ama bu talep edilen belgelerin üstüne basa basa söylüyorum her defasında ifade ediyorum biz hale bu belgeleri bilmiyoruz hala bu dokümanları bilmiyoruz ve huzurunuzda savunma yapıyoruz bunun adil savunma hakkındaki yerini mahkemenin takdirine ve kamuoyunun vicdanına bırakıyorum sayın başkanım söyleyecek sözümüz çok ama vaktinizi alıp hazırda bulunan insanları da sıkıntıya gark etmeye niyetimiz yok yazacağımız ve söyleyeceğimiz çok şey var ancak esasa ilişkin savunmalarımızda hepsini detaylandıracağız fakat bizim mahkemenizden öncelikli olarak talebimiz, bize göre, bir, Ergün Poyraz’a bahsettiğim yazıyı yazıp yazmadığı ve bu yazıda bahsettiği şahısların kim olduğunun izah etmesi ve bununla ilgili olarak mail ’nin ilgili istihbarat servislerinden dosyanıza celbini talep ediyoruz ikinci bir husus, tutuklu sanıklardan Bekir Öztürk’ün biraz önce bahsettiğim ve bizzat mail ime attığı yazıların yine ilgili istihbarat servislerinin celbini talep ediyoruz ve Bekir Öztürk’e bunu doğruluğunu teyit edilmesini talep ediyoruz üçüncü ve hepsinde önemli bir husus, gizli belge olarak tanımlanan ve yargılamanın safahatına kadar gizli olarak kalması kabul edilen ve buna ilişkin karar verilen belgelerin tarafımıza gösterilmesi, bununla ilgili olarak savunma hakkımızın saklı tutulmasını talep ediyoruz, çünkü bilmiyoruz neyi savunacağız neye karşı fikir beyan edeceğiz bilmiyoruz haberimiz yok dolayısıyla sözlerimi burada tamamlayacağım ancak her ne kadar reddedileceğini inansam da, 17 aydır tutuklu bulunan ve çocuğunun doğumunu burada öğrenen eşinin hamile kaldığının cezaevinde öğrenen ve çocuğunun adı Ergenekon çocuğu olarak gazetelerde haber yapılan İsmail Yıldız’ın bir yeri de atladım farkında olmadan Bülent kod adı veriliyor güya, Bülent kod adı veren şahısta 2001 yılında bir defa veya iki defa görüşmüş, yani devletin bu kadar ilgili birimleri ile yakın istişare içerisinde bulunan bir insanın böyle bir mahlasa, bir takma ada bir kod ihtiyaç duysun ki, zaten kamuoyunda zaten yeri belli ve üstelik yine kendi ifadesinde de bahsettiği gibi merkezin bulunduğu yer 24 saat güvenlik kamerasıyla gözetlenen bir yer kim girmiş, kim çıkmış, ne yapmış, çok iyi biliyor halbuki emniyet müdürlüğü telefonun sinyalinden aydınlatılmayan faili meçhul cinayetleri aydınlatabiliyor müvekkilimin nereye gittiği kendi telefon sinyallerinden açık izlemesi mümkün, burada bir sanık bunu gayet net olarak açıkladı, dolayısıyla müvekkilimin bu muzdarip halini, aile hayatına vurulan sekteyi bir an önce bertaraf edilmesi talep ediyoruz. nasıl bertaraf edersiniz inanın bulamıyorum kelimeyi, 17 ayı içerde geçiren 17 ay boyunca evi dağılan 17 ay boyunca ekonomik olarak bakıma muhtaç olan bir aile, mahkumiyetin her zaman çekileceği açık Ceza Hukukunun ana ilkesi, insanların tutukluluk halinin devamına veya beraat veya tahliye demek çok kolay, ama vereceğiniz karar her ne olursa olsun yine söylüyoruz saygıyla karşılıyoruz, çünkü bizim meslek terbiyemiz bunu gerektiriyor bizim meslek terbiyemiz birilerinin bizim üstümüzde bize taassup yapmasını sineye çekmeyi gerektirmiyor. Dolayısıyla bu davada hukuki mütalaamızı bahse konu gizli belgeler incelendikten sonra tekrar söz almak hakkımızı saklı tutarak bununla ilgili olarak müvekkilimizin tahliyesini talep ediyoruz teşekkür ediyorum dedi.
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Hicran Danışman söz istedi verildi
müvekkilin tahliyesini talep edeceğim şöyle ki müvekkile istinat edilen suçlara baktığımızda iddianamede ve iddianame eklerinde bu suçları güçlendirecek hiç biri delil bulunmamaktadır. Geçen celse tek tek saymıştım şimdi ayrıntıya girmek istemiyorum esasa ilişkin savunmalarımızı ayrıca yapacağız zaten yorum yoluyla müvekkil suçlanmıştır iddianamede yorum yoluyla iddia oluşturulmuştur şöyle ki birkaç örnek vermek gerekirse hepsinin internet sitesi var Bekir Öztürk’ün , Fuat Ermiş’in işte İsmail Yıldız’ın internet sitesi var demek ki bunlar örgütün medya ayağını oluşturmaktalar bu siteler vasıtasıyla bir iletişim içerisindeler bir örgüt silsilesinin buradan devam ettiriyorlar bir yorum Bekir Öztürk ile işte birkaç isim sayılmış bu kişilerle aynı konuda yazılar yazıyorlar, demek ki bunlar birlikte aynı amaçla örgütün propagandasını yapıyorlar ki gayet normal bir çok kişinin benzeri konularda yazı yazması yine yorum yoluyla işte İsmail Yıldız işte şeyi tanıyor Ahmet Ciner’i tanıyor Ahmet Ciner ‘de Veli Küçük’ü tanıyor demek ki İsmail Yıldız’da Veli Küçük’ü tanıyor ve aralarında örgütsel bağlantı var, iddianamede bu tarz yorumlara rastlamak çok sık rastlanıyor, zaten iddianamede bu şekilde oluşturulmuş İsmail Yıldız bakımından bu sebeple hiçbir güçlü delilin bulunmaması sebebiyle müvekkilin tutulu bulunduğu sürede göz önünde bulundurularak müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz dedi.
Mahkeme Başkanı " bu arada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Aslıhan Kocabay İnce , Nevzat Çetin , Eda Salman , Yağmur Cumhur Marşal , Murat Güneş , Filiz Esen , Gönül Kerinçsiz , Sera Kadıgil, Engin Kadıgil , Murat İnan ve Fatih Volkan’ında geldiği görülmekte huzurdaki yerlerine alındı.
Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol’da geldi huzurdaki yerine alındı,
Sanık İsmail Yıldız huzura alındı ,
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "biraz açıklamasında fayda gördüğümüz birkaç sorumuz var her hangi bir takma ad , mahlas veya müstehar isimle yazı yazıp veya birileriyle konuştunuz mu “
Sanık İsmail Yıldız “hayır sayın savcım”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Bülent ismini hiç kullanmadınız “
Sanık İsmail Yıldız “hiç kullanmadım hayatımda böyle bir ismim olmadı”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Kıvanç Değirmenci isminde her hangi bir şey kullandınız mı”
Sanık İsmail Yıldız “hayır Kıvanç Devirmendi “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Devirmendi Halil Behiç Gürcihan kullandığını söyledi Değirmenci böyle bir isim tanır mısınız Kıvanç Değirmenci”
Sanık İsmail Yıldız “hayır pardon sayın savcım Kıvanç bizde Kıvanç diye personelimiz soyadı da muhtemelen Değirmenci olabilir ya soy ismini tam hatırlamıyorum personelin”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yanınızda mı çalışıyor “
Sanık İsmail Yıldız “tabi yanımızda çalışıyordu 2005 yılında sanıyorum askere gitmek için ayrıldı Kıvanç’ın soy ismini tam hatırlamıyorum, ama bahsettiğiniz türden bir soy ismi var ”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sanıklar Kemal Şahin, Feridun Refik Nuhoğlu ve Mehmet Murat Yücel ile aranızda herhangi bir husumet var mı”
Sanık İsmail Yıldız “hayır bir defa geldiler husumet olmadığını söyledim sanıyorum mülkiye baş müfettişi Özcan Erdoğan vasıtasıyla geldiler ben böyle biliyorum en azından ve de çok uzun bir süre geçtiği için tam hatırlamıyor olabilirim çünkü böyle sorgulamaya konu olacağını bilsem kesinlikle not alırdım, SESAR a personeli alıyorduk sayın savcım, arıyorduk, bunu da Özcan Erdoğan biliyor mülkiye baş müfettişi ama personelin niteliklerini bilmiyor, gelen arkadaşların en azından emekli polis falan olduğunu öğrenince biz böyle bir personel aramıyoruz o aradı bir takım sorular sordu yani sohbet oluştu sohbetin içerdiğini de tam olarak hatırlamıyorum ama güney doğuyla ilgili bir takım sorular sorulmuş çünkü bizim güneydoğuda da bir takım kuruluşlarımız vardı. Diyarbakır’da Diyarbakır bölge temsilciliği vardı SESAR ’ın dolayısıyla o minvalde sohbet oldu ama aramızda husumet yok sadece kemal Şahin biraz rahatsız olduğunu biliyordum yani nerden biliyordum görüntüsünden kendiside bunu ifade etti onun dışında benim husumetim olan kimse yok sayın savcım ben bugüne kadar “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "şunun için sordum. Feridun Refik Nuhoğlu diyor ki, ben İsmail Yıldız’ı tanımam, ancak Kemal Şahin’i tanırım Kemal Şahin ile zaman zaman görüşmelerimiz olurdu İsmail Yıldız’a iş için gittik kendisi isminin Bülent olduğunu, Vali mavini olduğunu söyledi. o şahsın hareketlerini beğenmediğim için ayrıldım kendisini derin devlet olarak tanıttı. Devletin herkesimin de uzantıları olduğunu Genel kurmay ile bağlantısı olduğunu beyan etti, yanında albay olduğunu beyan eden biri vardı, bu şekilde beyanı var sizinle tanışmasını ve “
Sanık İsmail Yıldız “yani bu beyan kendisine aitse orda ciddi bir yanılma söz konusu olabilir. zaten yanımda mülkiye baş müfettişi ve eski olağanüstü hal bölge vali yardımcısı olarak görev yapmış birisi var yani devletin mülki idaresi “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "onun ismi Bülent’ miydi “
Sanık İsmail Yıldız “Özcan Erdoğan, ben hayatımda böyle bir şeyi kullanmıyorum, ismi kullanmıyorum, zaten o dönemde televizyon programlarında çıkıyorum, meşhur birisiyim, önümde kartvizitlerim duruyor, kartvizit verdim zannediyorum, Kemal Şahin’de kartvizit olabilir böyle bir şeye ihtiyaç duymam zaten düşünülemez ben SESAR gibi statüsü Ankara’da belli olan prestiji Türkiye’de ve dünyada belli olan bir araştırma merkezinin başkanlığını yapıyorum sayın savcım siz olsanız böyle bir ibareyi kullanır mısınız”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sorularıma sadece cevap vermeniz yeterli, Mehmet Murat Yücel’de ifadesinde buna benzer diyor, biz diyor , Kemal Şahin ile telefonla görüştük, daha sonra Feridun Refik Nuhoğlu’nuda çağırdım, beraber Ankara Tunus caddesinde bulunan Yenigül inşaatın girişinde sağ ofise girdik burası mı sizin ofisiniz”
Sanık İsmail Yıldız “evet yeni sağdaki ofis bizim “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "içeriye girdiğinde Kemal Şahin , Ahmet Cin Ali patron masasında tombul yanaklı tıknaz, 47-48 yaşlarında hatırladığım kadarıyla ismini Bülent olarak hatırladığım şahıs, kendisini merkez valisi olarak tanıttı yanında bulunan diğer şahıs asker olarak tanıttı, rütbe söyleyip söylemediğini bilmiyorum, İsmail Yıldız bize devlet içerisinde çok güçlü ilişkilerimiz var, sizler ile beraber çalışalım dedi, yani benzer ifade burada da geçiyor, Kemal Şahin’de buna benzer ifadelerde bulunuyor, kendisini vali olarak tanıttı. bu arada uzun boylu düz saçlı oturan şahıs vardı, onunda eski vali olduğunu meclis komisyonlarında görevli olduğunu söyledi diyor, üçünün de aynı anda böyle bir sizin hakkınızda “
Sanık İsmail Yıldız “böyle ifade vermiş olduklarını bilmiyorum birincisi , ikincisi böyle bir ifade “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "aşama beyanların hepsinde vermişler bunu tek savcılıkta “
Sanık İsmail Yıldız “vermiş olabilirler, ama bu ifadenin doğru olduğunu göstermez, birincisi, bu uzun bir süre geçmiş ben içeriği tam olarak hatırlamıyorum ama sayın savcım, ben Ankara’dayım, devletin ne olduğunu çok iyi bilen birisiyim, ilk defa benim ofisime gelenlere karşı bu tür ifadeleri kullanmam mantıkla çelişir, birincisi bu, içerde mülkiye baş müfettişi var, eski olağanüstü hal bölge vali yardımcısı var ve ben onun yanında kalkıp diyeceğim ki ben eski valiyim, birincisi “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yani bunu üç kişi birden söyleyince yani şaibe oluyor biraz”
Sanık İsmail Yıldız “pardon bunlar arkadaş bakın ben bunları tanımıyorum, bir defa Feridun Refik Nuhoğlu’un gördüm, bir defa Mehmet Murat Yücel’i gördüm “
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yassıkaya söz istedi verildi; sorduğu soruya sanıktan evet veya hayır şeklinde cevap alabilir, sanığın yorum yapması veya iddia makamının yorum yaparak sanıktan açıklama yapması bu safhada mümkün değildir, dolayısıyla bunun görevi de sayın mahkemenize aittir, bu nedenle sayın iddia makamından soracağı sorulara yorum yaparak değil, evet veya hayır şeklinde olmasını talep ediyoruz teşekkür ediyorum dedi,
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Kemal Şahin’den ele geçirilen ve ekspertiz raporuna göre Kemal Şahin eli ürünü olduğu anlaşılan Ergenekon kuruluşu diye bir şema var, bu şemanın içerisinde milli istihbarat teşkilatı diyor yetkili diyor , Murat Yücel, Refik Nuhoğlu filan böyle üçgenler falan bir teşkilat şeması gibi hazırlanmış bir şey var bu şeme aynı zamanda sizden de ele geçirilmiş “
Sanık İsmail Yıldız “bende aynı zamanda iki yerde bulunmuş “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yani hem, onda hem sizde çıkması yani böyle onun eli ürünü olması sizde bulunması Kemal ile ilişkileriniz ne derecede “
Sanık İsmail Yıldız “bunun bana nasıl geldiğini ben bilmiyorum, bir defa, polis benim ofisime geldiğinde çok uzun süredir kullanılmayan kim kimdir diye klasörün içerisinden çıktı ve ben o gün şeyin içeriğine sahip oldum, birincisi bu ikincisi”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Yani Kemal size geldiğinde bir şey bırakmış mıydı yani herhangi doküman falan bırakmış mıydı“
Sanık İsmail Yıldız “hayır ben hatırlamıyorum bir defa çok yoğun bir iş temposuna rağmen şunu söylememe müsaade edin anayasal sistemi, anayasal organları ve devleti çok iyi tanıyan birisi olarak o belgeyi itibar etmem zaten mümkün değil bir, iki zaten devletin mevcut örgütlenişinin içerisindeki aksamaları bizatihi tespit edip bunları gidip devleti yönetenlere söyleyen hükümetin başbakanına söyleyen, yani kabinenin başkanına söyleyen birisi olarak bu düzeydeki şeyin yapabileceğim aklınız alıyorsa, başka bir şey demeye de gerek yok, yargılamayı burada bitirip, ben cezamı peşinen kabul edeyim “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "şimdi biraz önce açıkladınız, gerçi ama savcılık ifadenizde Ergün Poyraz’ı hiç tanımadığınızı söylemişsiniz “
Sanık İsmail Yıldız “hayır öyle bir ifade kullanmadım”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "savcılık ifadesi avukatınız huzurunda alınmış, Ergün Poyraz’ı tanımam demişsiniz“
Sanık İsmail Yıldız “hayır kesinlikle o ibare bana ait değil, sayın savcım “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "fakat Ergün Poyraz şöyle diyor ben İsmail Yıldız isimli şahsı SESAR isimli internet sitesinde yazmış olduğu yazılardan dolayı tanırım, yaklaşık bir yıl kadar önce aynı internet sitesinde Tayyip Erdoğan’ın masonluğu hakkında yazıdan bir yazıdan dolayı kendisinden konu hakkında bilgi almak için telefonla görüşmemiz oldu, bunun haricinde yüz yüze bir defa görüştüm şeklide beyanı var yani biraz önceki açıklamanızla anlatmış olduğunuz ama bu bizim dikkatimizden kaçmadı yani”
Sanık İsmail Yıldız “sizin dikkatinizden kaçması “
Mahkeme Başkanı " düzeltti mahkeme aşamasında düzeltti, savcı bey “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur isimli şahısları tanıyor musunuz, bunlarla herhangi bir görüş alışverişiniz veya başka bir şey oldu mu “
Sanık İsmail Yıldız “ben Levent Ersöz’ü tanırım görüş alışverişim olmadı SESAR nedir diye sordu “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sizin büronuza mı geldi siz onun makamına mı gittiniz “
Sanık İsmail Yıldız “makamına çağırdılar makamına gittim benim büroma emekli olduktan sonra bir defa geldi sohbet ettik. Hasan Atilla Uğur’u tanımam, Atilla Uğur olarak bilirim “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "Kürşat olarak veya başka bir isimle tanır mısınız, albay “
Sanık İsmail Yıldız “Kürşat olabilir, yani böyle bir isimle karşılaştım ama sesar nedir deyi sordular sesar’ı anlattım bir takım şahıslarla ilgili sorular sordular hatırlamıyorum geçmiş gün anlattım ama bunlar devletin rutin işleyişi içerisinde olan şeyler yani “
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "bir defa mı gittiniz Levent Ersöz’ün yanına “
Sanık İsmail Yıldız “ 1 veya 2 defa olabilir”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "yanınızda başka bir kimse götürtünüz mü Hayrullah Özgür geldi mi yanınıza “
Sanık İsmail Yıldız “Hayrullah Mahmut Özgür ile zaten tanışıyorlar bir defada Hayrullah Mahmut Özgür bey ile gitmiş olabiliriz, yani Ankara da gazeteci olup ta Ankara da bu türden işler yapıp ta tanınmamanız mümkün değil, kaldı ki askeri erkanı içerisinden bir çok kişi beni tanır bir çok kişinin beni tanımasının da bu anlamda bir suç teşkil ettiğini düşünmüyorum Levent Ersöz’ün de Mardin’deki PKK eylemleri ile ilgili yazmış olduğu bir yazıdan dolayı ve bu kimdir sesar nedir diye tanımak istedim dedi sesar’da budur dedim, sesar ile ilgili biraz bilgi verdim konu bu ”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "sizde çıkan bilgiler belgeler içerisinde İran ve Irak istihbaratı ile ilgili çok çok gizli olan ve devletin hakikatken kendisi için diğer ülkelerle arasındaki ilişkileri bozabilecek nitelikte açıklandığı takdirde çok gizli olduğu o 04.12.2007 tarih ve 2007/581 sayılı Genel kurmay askeri savcının yazısından anlaşılan çok gizli bilgi belgeler var bu belgeleri nasıl ne şekilde temin ettiniz “
Sanık İsmail Yıldız “ben o belgeler haberdar değilim “
Mahkeme Başkanı " onları daha sonra savcı bey, deliller konusunda efendim deliller konusunda onlar şey yapılacak”
C.Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel "şimdi müdafii kendisi o belgelerin dosyaya konulmadığını ki göremediklerini bahsetti de, ceza muhakemesi kanunu 125. maddesinden bahsetmek isteriz, o konuda 125. madde devlet sırlarını niteliğindeki bilgilerini içeren belgeler, ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir, bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçun açıklığa kavuşturacak olan bilgiler hakim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir bunu da hatırlatmak istiyoruz bunular adli emanete alınmış olun gizli belgelerdir”
Mahkeme Başkanı " efendim soru sorun, o belgeler daha sonra okunacak gerekirse, okunur açılmada bulunulur onu yöntemi daha sonra savcı bey”
C.Savcısı Nihat Taşkın "sahibi olduğunuz sesar isimli danışmanlık şirketi adına siyasi partiler bir çok kamu kurumu yanında bazı yabancı devlet misyon temsilcileriyle de görüştüğünüzü beyan ettiniz, bu kişilerden birisinin de John Costater isimli kişi olduğunu söylediniz, John Costater kimdir bu kişiyle ne şekilde hangi tarihlerde ve hangi amaçla görüştünüz, görüşmelerde yanınızda başka kimseler var mıydı, bu görüşmeleri kendi adınıza mı, yoksa danışmanlık hizmeti verdiğinizi iddia ettiğiniz bazı kişi ve kurumlar adına mı yaptınız, yaptığınız görüşmenin sonuçları hakkında herhangi bir kişi ve kuruma bilgi verdiniz mi “
Sanık İsmail Yıldız “Jonh Costater ABD büyük elçiliğinde bir görevli birincisi, şu diğer bir soruyu sormanızı isterdim Eric Edirman ile de görüştüm, Jonh Costater ile görüşmelerimde şeyde vardı sayın başkanım birisinde İdris Naim Şahin ‘de çağırdık çünkü Jonh Costater dedi ki İsmail bey Ak partiyle ciddi sorun yaşıyoruz ben dedim, benim devletimin hükümetini teşkil eden bir partiyle sorun nasıl bir sorun yaşıyorsunuz görüşemiyoruz dedi peki dedim. ben tanıyorum İdris beyi İdris beyi çağıralım burada görüşün bir kahvaltı yaptılar ofisimizde, İdris Naim Şahin ile John Costater ve bende vardım. o toplantıda bu toplantılarda ne konuşulur, Türk Amerikan ilişkilerine ait şeyler konuşulur şimdi bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinin ABD’deki lobisini yapan bizim gibi bir takım şirketler var bir takım tingtenk’ler var yani bu görüşme bir suç unsuru teşkil etmez John Costater ile görüştüğümü, devletin ilgili birimleri bilir çünkü bir yabancıyla görüştüğümüz andan itibaren siz devletin belirli birimlerinin takibine girersiniz, sizin telefonunuza bir yabancı telefonu düştüyse bir yabancı isimli bir yerdeyseniz, üstelik Ankara gibi üstelik Çankaya ve Tunus caddesi gibi nerdeyse bir metre kareye 2-3 tane güvenlik ve görevlisi istihbaratçının düştüğü bir yerde devletten gizli bir şey yapmanız mümkün değildir bu konuyla ilgili her hangi bir yere da rapor hazırlayıp vermedim vermemede gerek yok çünkü konuşulan şeyler zaten belli içerikleri belli olan benim sitemde de sürekli yazdığım Ros Wilsona mektup diye yazdığım işte Edirman’a mektup diye yazdığım yazılarımın içeriğinde zaten görüşmenin en azından tüm detayları var dolayısıyla bu anlamda ne tür bir suç teşkil ettiğini de ben anlamış değilim, yabancılar Türkiye’de bir çok kişiyle görüşüyor mesela Cüneyt Zapsu ile görüşmeler hiçbir kamu görevi yokken bu güne kadar önüne konulmuş mudur, yine bu anlamda Ankara da hiçbir kamu görevi sıfatı olmayan kamuyla hiçbir bağı olmayan ama partilerin yöneticileriyle bir takım bağı olan kişilerin yabancılarıyla görüşmelerini bu anlamda bir merceğe tutabildiniz mi
Mahkeme Başkanı " tamam mı cevabınız tamam mı”
Sanık İsmail Yıldız “tamam”
C.Savcısı Nihat Taşkın "size yönelik aramalarda bir çok gizli belge elde edilmiştir, muhatap devlet eline geçmesi halinde iki devlet arasında savaş nedeni olabilecek derecede gizli olan belgeler sizde ne aramaktadır. Bunlar savunmanızda söylediğiniz yabancı devlet temsilcileriyle yaptığınız görüşmelerde gündeme gelmiş midir”
Sanık İsmail Yıldız “sayın başkanım Recep Tayyip bey ile benim 50’e aşkın davam var o benim ofisimden bulunan belgelerin bir kısmı mülkiye baş müfettişleri akpil davası ile yapmış oldukları soruşturmanın belgeleri gizli ibaresi yok o belgelerde dikkat çekiyorum ve ben 50’e yakın davaya açılmış olduğu halde bana o belgelerin hiç birisini bir gün mahkemeye ibraz etmedim hiçbir zaman ibraz etmedim bunların bende olduğunu bildiğim halde ben bunu mahkemeye ibraz etmedim birincisi, ikincisi sayın savcı herhalde dün savunmamı dinlediyse Cuma günü dikkat ile ben kendi ofisimde bir ülkenin büyükelçiliğinin üst düzey mensupları tarafından tehdit edildiğimi söyledim, sanırım bu çok açık cevap olmuştur, ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter varlığına, üniter devlet yapısına, üniter millet yapısına Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını, laikliği, demokratik laikliği hukuk Cumhuriyetini savunduğum için ve bu ilkelerden taviz vermememiz gerektiği için ılımlı İslam’ı deşmememiz için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasının ancak mevcut anayasayı sistem ile mümkün olacağını söylediğim için tehdit edildim, şayet benim bu türden bilgi ve belge alışverişlerim olmuş olsaydı, şuanda huzurunuzda olmazdım “
C.Savcısı Nihat Taşkın "sizinle bağlantılı olduğu için Halil Behiç Gürcihan’a sorduğumuz soyu aynen soruyoruz iddianamede Ergenekon terör örgütünün amaçlarından birisinin demokratik yönden yönetime gelmiş hükümeti yönetimden uzaklaştırmak olduğu bunu gerçekleştirmek için öncelikle meclis çoğunluğunu partini bölünmesine yönelik çalışmalar yaptığı anlatılmıştır diğer tutuklu sanıklardan Halil Behiç Gürcihan kendisinden elde edilen bilgisayardaki onlarca milletvekili hakkındaki özet olarak sadakati tam yakından izlenen milletvekilleri ben siyasi dalgalanmalardan etkilenebilir. Profili AKP’nin en önemli negatiflerinden Kürtçülüğüyle gündemde vb. şekilde ancak kapsamlı bir istihbarat çalışmasıyla oluşturulabilecek listeler bulunmuştur Halil Behiç Gürcihan savunmasında bilgisayar ve içindeki bu listelerin kendisine ait olmadığını bir dönem başkan yardımcılığını yaptığı sesar isimli şirketten alacağına karşılık bilgisayarı aldığını ifade etmiştir sözü edilen ve açıkça suç oluşturan bu listelerin bilgisayarlarda bulunduğundan haberiniz var mıydı sesar şirketinin sahibi olduğunuza göre bu şirket hangi amaçla milletvekillerini fişlemekten ve hangi yöntemi kullanmaktadır sesar’ın bir danışmanlık şirketi iddia edildiğine göre bu fişlemeleri hangi kişi ve kurum adına yapıyordunuz”
Mahkeme Başkanı " bu fişlemeden haberiniz var mı!
Sanık İsmail Yıldız “bu fişlemeden şöyle haberim var”
Sanık İsmail müdafii Av. Dursun Yassıkaya söz istedi verildi;iddia makamının bu şekilde biraz öncede itiraz ettik soru sorma yöntemi ne yasada tanımlanıyor, nede yerleşik iştihatlar da kabul görmüş bu bir istinat bunun fişleme olup olmadığı ancak bilirkişi marifetiyle tespit edilebilir”
Mahkeme Başkanı " efendim bu fişleme değil “
Av. Dursun Yassıkaya” o belgeyi sorabilir yani bu fişleme diye tanımlayamaz”
Mahkeme Başkanı " bırakın lütfen lütfen bırakın soru ben soruyorum “
Sanık İsmail Yıldız” sayın başkanım sayın heyet bu Ak partinin”
Mahkeme Başkanı " bahsettiği şeyi anladınız mı “
Sanık İsmail Yıldız” anladım bilgisayarda olup olmadığını bilmiyorum ama onu bir çıktı olarak gördüm ve o belge bana Ak parti tarafından verildi Ak Partinin kendi milletvekilleriyle ilgili hazırlamış olduğu bir belgedir. benden bu belgeyi ilişkin bir yorum yapmam istendi. oradaki kapsamlı bilgileri sesar’ın altyapısını hazırlaması mümkün değildir. ordaki milletvekilleri ile ilgili tüm detayları Sesar’ın bilmesi mümkün değildir kaldı ki TBMM’nin milletvekilleri albümü diye bir albümü vardır bir kısım bilgiler oradan almışlardır o bilgileri ancak o milletvekillerinin sicil amiri olan parti bilebilir o bilgileri benim bilmem ve dolayısıyla bu anlamda bir fişleme yapmam mümkün değildir
C.Savcısı Nihat Taşkın "sizin için önemli savunma yani burda söyleyiniz o zaman, çünkü bu fişleme içeriklerinden Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Abdullah Gül’ün ekibinden parti içi operasyonlarda kullanılabilir gibi, yani bir partinin kendi için pek tanımlanmayacağı sözler kullanılmakta, kimden aldıysanız açıkça söyleyiniz “
Sanık İsmail Yıldız “sayın savcım Ak partini içerisindeki dengelerle ilgili bilgi sahibi misiniz, ben sahibiyim “
Mahkeme Başkanı " aldığınız kişi belli mi onu soruyorlar”
Sanık İsmail Yıldız” dört tane genel başkan yardımcısıyla görüştüm hangisinden aldığını bilmiyorum. ama sayın başkanım bu benim savunmam için önemli buradaki söyleyeceğim her söz benim kaderimle ilgili çünkü. Bakın bu tür ifade oradaki ifadeler Ak partinin iç dengeleriyle ilgilidir. ben Ak partinin bağırsaklarını, devletin ve milletimin bağırsaklarını dışarıya çıkarmak için huzurunuzda bulunmuyorum. ifademi en azından vermek için huzurunuzda bulunuyorum ve buradaki ifadem bir gerçeğin ortaya çıkmasına sebep olacaksa ben bütün samimiyetimle ve doğru bildiğim her şeyi size anlatıyorum burada saklayacağım bir şey yok fakat o dosya Ak partili milletvekillerini Ak parti tarafından analiz edildiği bir dosya çalışmasıdır. Sesar’a ait değildir. sesar’ın böyle bir fişleme yapması mümkün değildir. çünkü çok geniş bir dosya o dosyadaki o bilgiler ancak o milletvekillerinin sicil amiri olan o partinin genel başkanı veya genel başkanlarının danışmanları tarafından bilinebilir. Ben bir milletvekilinin Recep Tayip Erdoğan’a yakın yada uzak olduğunu aynelyakin bilecek durumda birisi değilim Ak partinin iç dengeleri ki medyada da son dönemde yansıyor Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki rekabet üzerinden yaptıkları bir analiz çalışmasıydı sayın başkanım Ak parti kurulurken 4 eş genel başkan üzerine kuruldu Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullatif Şener ve Abdullah Gül bunu Afyon’daki toplantılarında kendileri bizzat i deklare ettiler 4 eş genel başkan üzerinden kurulmuş bir partinin içerisinde hangi milletvekilinin hangi eş genel başkana yakın olduğu benim sorunumdan çok, partinin eş genel başkanlarına ait bir sorundur ve buradaki sayın savcı o dosyayı dikkatle incelediyse, öğrenecek ki o bilgiler Sesar’ın ihtiyaç duyduğu bilgiler değil, bir partini genel başkanının ihtiyaç duyduğu bilgilerdir. Partilerin içerisinde ben 87 yılından beri o partileri yakinen izledim ve 82 yılında Ankara ya ayak bastım. birçok iktidarın kucağımda olduğunu söylemiştim partilerin içerisinde bir sürü hizip olur bu hizipler birbirlerini sürekli izlerler ve bu hiziplerin partinin yönetiminde bir dengesi vardır her hizip parti yönetiminde bir şekilde temsil edilir. Partinin bütünlüğü bozulmasın diye oradaki yapılan analizde zannediyorum Ak partinin bütünlüğünü korumakla ilgili bir analiz çalışması ben buna bir analiz yazdım bir değerlendirme yazdım geçmiş gün ne yazdığımı hatırlamıyorum ama parti içerisindeki rekabetin bu şekilde dillendirilmesinin yanlış olduğunu, parti milletvekillerine bu anlamda bir takım anketlere tabi tutmanın yanlış olduğunu partinin üst düzeyine anlattım o dönemde yani bu Ak parti kendi içerisinde yapmış olduğu bir çalışma benden de o çalışmaya bir yorum yazmam istenmiş ve bunu yapmışım ve bununda faturasını keserek göndermişim Ak partiye bu da en azından ibraz ettiğim savcılık makamı bunu biliyor çünkü dosyada var zannediyorum faturalar bu kapsamda yapılmış çalışmaların buraya iddianameye konu olması ben çok üzüyor sayın başkanım burada usul ile ilgili dava başlarken bir takım konuşmalar yapıldı baktım sayın başkanım bu mahkeme bu dava o iddianame en azından hazırlık aşamasında Ankara’daki savcıların önüne gelseydi kesin olarak reddedilirdi çünkü bir suçun mahalli çok önemlidir. o suçun mahalli aynı zamanda hukukun kurallarını da belirler ben hukukçu değilim ama şunu biliyorum hukuk eğitimi aldım en azından üniversite de suçun işlendiği yer en azından örf adet , gelenekler, yani yazısız hukuk kuralları olarak hukuki bir şekilde etkiler Ankara da Ankara’daki sohbetlerin mevzuları Ankara’daki parti içi dedikodular, Ankara’daki partilerin arasındaki rekabetler , bakanların milletvekillerinin kendi aralarındaki siyasi rekabetler , siyasi dedikodular , siyasi çekişmeler o dosyada olduğu gibi bir soruşturmanın istinadı olamazlar bir soruşturmanın hareket noktası olamazlar ve bir suç karinesi olarak benim önüme konulamaz çünkü benim işim zaten bu ben partilerin , milletvekillerinin en üst düzeydeki görevlilerine danışmanlık hizmeti veriyorum yani sayın savcının anlayacağı şekilde şunu söyleyebilirim bir hukukçu için o hukuk kitaplarına nasıl suç unsuru teşkil etmezse, cübbeniz nasıl suçu unsuru teşkil etmezse bu tür bilgiler benim için suç unsuru teşkil etmez çünkü ben bunun üzerinden para kazanıyorum TCK 26. madde benim mesleğim bu sayın başkanım burada şey şudur önemli olan ben bu belgeyi alıp internette yayınlamamışım yani bu bir ticari ilişkidir bu ticari ilişkinin alıp bir suçu istinat edilmesini ben çok fazla anlamış değilim Ankara’da Ankara’nın siyasal atmosferinde konuşulan şeyler İstanbul’dan çok fazla anlamak olası değil çünkü Ankara sadece Ankara’da anlaşılabilir siyaset Ankara’da anlaşılabilir. Diplomasi Ankara’da anlaşılabilir, uluslar arası ilişkiler de Ankara’da anlaşılabilir, siyasilerin kendi aralarındaki iktidar kavgaları da Ankara’da anlaşılabilir sayın başkanım iktidar çok kaygan bir zemindir iktidardakilerde çok kaygan bir ayakkabıyla o zeminde yürüyen insanları temsil edeler ve sürekli izlenmesi gerekir iktidarın, çünkü o iktidar o ülkeyi yönetiyordur, o iktidarın üzerinden gözünüzü bir an ayırdığınız anda başınıza neyin geleceğini bilemezsiniz ben bunu devlete yöneten herkese söylemişimdir bu kapsamda Ankara’daki iktidara alternatif oluşturma çabaları ,girişimleri , iktidara yönelik tenkitler , eleştiriler , iktidarın eksikliklerini yumuşak sert yada en sert hatta bazen hakarete varacak şekilde kamuoyunun önüne koymak Ankara’nın olağan yapısında vardır. Ankara budur eğer siz bir iktidarın alternatifini hazırlamazsanız millet olarak her an o iktidarın iktidardan gidebileceğinin bilincinde olarak devlet o iktidarın alternatifini hazırlamazsa ki TBMM bu alternatifi hazırlamaya yönelik bir şekilde öngörülmüştür ve kurulmuştur. Ayakta kalamazsınız oradaki TBMM’ndeki komisyonlar bakanların yedekleridir. Bakanlıkları yedeklerler her hangi bir iktidar değişikliğinde o komisyonlarda görev yapanlardan seçilir öncelikle bakanlar şimdi buradaki hadise şu olamaz bir iktidara yönelik her türlü girişim ,tenkit , eleştiri iktidarı halkı iktidara karşı silahlı isyana teşvik olarak algılanamaz çünkü siyaset yapılıyor Türkiye siyasetle yönetiliyor, demokrasiyle yönetiliyor burada demokratik bir sistem var ve siyasi partiler bu demokratik sistemlerin vazgeçilmez unsurlarıdır, sivil toplum kuruluşları , düşünce kuruluşları bu anayasal sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır bunların hükümete yönelik sert, yumuşak yada her ne şeklideki ifadeleri hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik olarak değerlendirilemez eğer böyle değerlendirilirse bunun adı demokratik sistem değil dikta sistemi olur şimdi ben bunu ortaya koydum şöyle bir şey mümkün değil buradaki milletvekillerini niye bu şekilde yazdın, yazan ben değilim birincisi ama partilerin tüm bağırsaklarını burada ortaya dökmek yarın Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetecek insanların bağırsaklarını dışarıda gezmesini temin etmek demektir ki bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliğini sarsar burada sesar’daki bulunan her belgeye suç unsuru varsa ben cevaplamaya hazırım hükümete karşı silahlı isyana tahrik yada hükümete karşı bir takım hazırlıkların mercii olarak görmek yanlıştır ama o dosyanın altını çiziyorum o dosya bizzat i Ak parti tarafından verilmiştir. Ak partinin içerisindeki siyasal rekabetin en azından anlaşılmasını sağlar ama benim vazifem Ak partinin bağırsaklarını dışarı çıkarmak değil bugün iktidar da Ak parti iktidarının hükümetinin itibarı benimde itibarımdır. Ak parti hükümetinin başarısı benimde başarımdır ama başarısızlığına benimde başarısızlığımdır. Başarılı olması için gayret sarf edeceğiz gerektiğinde yol göstereceğiz, gerektiğinde tenkit edeceğiz, gerektiğinde eleştireceğiz, gerektiğinde en sert eleştirileri yapacağız ama iktidar buna karşı kalkıp beni silahlı isyana tahrik ettin halkı bana karşı deyip benim önüme gelemeyecek, iktidarın vazifesi sayın başbakanın vazifesi bana dava açmak değil, ben vatandaşım bir devleti yöneten başbakanın vatandaşıyla kavgalı olması çok kötüdür. ben şuradan açıklama yapıyorum. sayın başbakanın bana ve diğerlerine karşı açmış olduğu tüm davaları geri çekmesi gerekir sayın başbakanın açtığı davaların birisi şu sayın başkanım senin peygamberle ne alakan var lan terbiyesiz adam demişim böyle bir yazı üslubu çok çirkin ama başbakanını üslubuna çok uygun bir yazı, Ak parti genel merkezine çağırdılar dediler hocam bu ne peygamber terbiyesi aldım diyor Tayyip bey dedim peki peygamber terbiyesi almış bir adam, Peygamber efendimizin hayatını incelediyse, peygamber efendimiz kendisini eleştiren, tenkit eden, en ağır şekilde hakaretler eden, hatta cebir ve şiddet uygulayan hiçbir kimseyi mahkemeye vermedi kendisini seven insanları kendisini sevmeyenlerin üzerine göndermedi ve onlardan hiçbir zaman intikam almaya çalışmadı devletin başı olduğu halde sayın başbakan peygamber terbiyesi aldıysa o terbiyenin gereğini yerine getirmeli ve sayın başbakan vatandaşıyla kavga etmemeli vatandaşın ben sayın başbakanın her şeyi söyleyebilir çünkü canı yanan eşek çok affedersiniz teşbihte hata olmaz atı geçer, canı yananlar bizleriz hükümetin aldığı her karar her icraat birinci derecede bizleri etkiler ve dolayısıyla bizlerin bağırmasından feveran etmesinden ya bunun daha hasarsız daha maliyetli yolu yok mudur diye düşünmesinden daha doğal bir şey olamaz ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir organı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine başbakanlık yapan veya o hükümeti oluşturan siyasal partinin yada siyasal grupların yada diğer grupların siyasal, ekonomik, hukuki ve sair bireysel artıklarını yada atıklarını temizlemekle mükellef değildir biz oraya atıklarını temizlemek için yönetici seçmiyoruz bizi yönetsinler diye yönetici seçiyoruz ve bugün en büyük benim en büyük hicranlarımdan birisi sayın başbakan’ın hakkındaki dava dosyasına rağmen başbakanlık kodluğunda oturabilmesidir Abdullah Gül’ün kendisine istinat edilen suça rağmen orda oturabilmesidir ben bunları dile getirdim sayın başkanım benim görevim bu çünkü ben yönetilenim ve gayret vermişim bugün Cumhurbaşkanı da başbakanı da benim vekaletimle orda oturuyor benim vekalet verdiğim kişi bana dikta uygulayamaz ancak çok iyi bildiği çok devleti yönetmeyle ilgili hususlarda ben ona teslim olurum ama onun haricinde benim hayatımın icraatlarıyla kastedemez benim vatanımın icraatlarıyla kastedemez benim vatanımı yasama organını, yürütme organını çok farklı şekillerde kullanarak kastedemez çünkü hükümet milletin refahının en üst düzeye çıkarmakla yükümlüdür , hükümet adaleti en adil şekilde dağıtmakla hükümlüdür. Görevi budur anayasal olarak anayasal sistemin hükümete verdiği görevlerde budur şimdi ben burada sayın savcıyla yada iddia makamıyla Ankara’daki atmosferi tartışacak değilim çünkü Ankara’nın atmosferi kendine has bir atmosferdir o sebeple keşke bu dava Ankara’da görülseydi o zaman bu davanın açılamayacağını görürdük Ankara’da. hukuk mahallinde görülmesi suç mahalli bu açından çok önemli sayın başkanım buda çok önemli ben hiçbir zaman hakaret kastı ile bütün samimiyetimle söylüyorum iktidara yüklenmedim. alternatifi seçimlerin yapıldığı andan itibaren hazırlanmaya başlanır sayın başkanım seçimlerin bittiği andan itibaren yeni bir seçim için kronometre çalışır bu süre zarfından siyasi partileri Sivil Toplum Kuruluşlarını, Türkiye’nin aydınlarını, bilim adamlarını yada Türkiye deki güç odaklarını iktidara yönelik hazırlıkları suç olarak istinat edilemez çünkü iktidar her an yok olabilir ne zaman yok olacağını bilemezsiniz uluslar arası sistemi kaygan zemininde yürüyen benim adıma iktidardır.”
C.Savcısı Nihat Taşkın "önemli deliller ve sonuçlar çıkartılabileceğini söylediğiniz şirketinize ait güvenlik kamarası kayıtları halen mevcut mudur, yok ise bunların incelenmesini istiyor iseniz şimdiye karar neden kendiniz dosyaya ibraz etmediniz “
Sanık İsmail Yıldız “sayın savcım bu soruşturmayı yürüten ben değilim sizsiniz bunu sizin düşünmeniz lazım “
Mahkeme Başkanı " var mı güvenlik kayıtları”
Sanık İsmail Yıldız” hayır bilmiyorum sayın başkanım ama oraya geldiğinde polisin elinde herhalde daha önce polis ordaydı ofisimi dinlediler, beni takip ettiler Emin Şirin ile benim oradaki yapmış olduğum bir konuşmanın fotoğrafını çektiler mahkeme dosyalarında var adım adım izlenen birisiyim sayın başkanım benim evimin karşısına polis ev tuttu benim evim 24 saat izledi ve dedi ki adam”
Mahkeme Başkanı " kayıtlar olup olmadığını bilmiyorsunuz”
Sanık İsmail Yıldız “bilmiyorum sayın başkanım ama almaları gerekirdi vardıysa o gün almaları gerekirdi”
C.Savcısı Nihat Taşkın "savunmanızda yeşilorg isimli internet sitesinden bahsettiniz bu sitenin kime ait olduğunu biliyor musunuz”
Sanık İsmail Yıldız “hayır bilmiyorum”
C.Savcısı Nihat Taşkın "peki teşekkür ederim sayın başkanım”
Şebnem Koru Fincancı müdafii Av. Murat Dinçer söz istedi verildi; İsmail bey dediniz ki, bendeki bu bilgiler ticari bir faaliyet kapsamında değerlendirilebilir zira benim işim bu daha sonraki başka bir cümlenizde dediniz ki benim yurttaş olarak yönetilen olarak vekalet veren olarak görevim bu hangisi profesyonel ilişki çerçevesinde mi bunu değerlendirmeliyiz, yoksa bir yurttaş bilinci sorumluluğu içerisinde mi değerlendirmeliyiz”
Sanık İsmail Yıldız “avukat bey ben öncelikle şöyle bir şey söylüyorum sayın başkanım avukat bey benim iddianamede bana istinat edilen bölümü bana iddianamede ayrılan bölümü okumuş mudur ek klasörleri bana soru sormak için özel olarak incelemiş midir yoksa bu soru sadece buradaki konuşmamdan hareketle cevaplandırma “
Av. Murat Dinçer “evet buradaki konuşmanızdan hareketle söyledim “
Sanık İsmail Yıldız “o zaman bu soruya cevap vermem çok mantıklı değil çünkü bu soruyu cevap vermem için arka planını bilmesi lazım oradaki ifadelerimi ek belgeleri klasördeki diğer bilgileri de incelemesi lazım aman ben öncelikle vatandaşım, sonra sesar’ın başkanıyım sonra şirketim var vatandaş olmadan devletini bir vatandaşı olamadan şirket kuramazsınız siyasi faaliyet gösteremezsiniz, ve herhangi bir etkinlikte bulunamazsınız bu da bir cevap olmuştur zannediyorum”
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yassıkaya söz istedi verildi;
Sayın başkanım, beş tane sorum var ama sorumu sormadan önce iddia makamının müvekkilime yönelttiği bir soruyla ilgili bir anımı paylaşmadan geçemeyeceğim müsaade ederseniz bu yorum değil bir vaka söğüt şenliklerine katılmıştım protokolde otururken iddia makamı sorabilir hangi görevi yapıyordunuz diye bir Türkiye de siyasi partinin genel başkan yardımcılığı görevini ifa etmekteydim ve protokolde sayın başbakan , bakanlar , milletvekilleri bende hemen sayın başbakanın korumasının çaprazında oturuyorum protokolde hiç bize benzemeyen bir adam uzun boylu , sarışın böyle kamera var elinde fotoğraf makineleri var fotoğraflar çekiyor kamera alıyor güvenlik var hiç kimse bir şey demiyor ama dikkatimi çekti yanımda oturuyor siz Türk değilsiniz galiba evet o İngiliz aksanı ile Türkçe evet değilim dedi, diplomat mısınız dedim evet diplomatım. Amerikan büyükelçiliğimi deyince evet dedi, hayırdır dedim burada ne işiniz var Türk milletini dedi araştırıyoruz dedi tanımaya çalışıyoruz gayret ediyoruz dedi aramızdaki geçen konuşmayı uzatmayım kendisine bir cümle sarf ettim dedimdi kimsiniz bilmiyorum ama bu devleti ve bu milleti tanıyamazsınız neden tanıyamazsınız biliyor musunuz dedim bu milleti tanımak istiyorsanız bu milletin önce delilerini tanıyacaksınız sonra velilerini tanıyacaksınız bu millete kim delidir. Kim velidir bilinmez biz sizin gibi memleketi milleti sabah 8,5 , 5 arasında sevmeyiz bizim için vatan sevmek, millet sevmek bir görevdir akabinde Ankara’ya döndük işte protokol dağıldı sayın başbakan çıktı konuşmasını yaptı ve Ankara’ya geldik ertesi gün büromda bir telefon iki tane milletvekili dedi ki büroya gelebilir misin bakanlık yapmış bir önceki hükümet döneminde bürosunda oturduk sen dedi söğütte kiminle konuştun bilmiyorum ne söyledin dedi bunu anlattım o orada siyasi partide geçmişte genel başkan vekilliği yapmış bir büyüğümüz Dursun cuğum dedi konuştuğun adam ABD Ankara büyükelçiliği yanlış hatırlamıyorsam CAI temsilcisi Cursleytir dedi ve senin bu konuşman üzerine kim bu adam böyle bir konuşmayı nasıl yapıyor diye girmediği delik sormadığı kurum kalmadı dedi şimdi iddia makamı dıyor ki Cursleytir ile ilgili olarak diyor hangi görevi yaptınız diyor bu adamlar mecliste elini kolunu sallayarak dolaşıyor protokolde elini kolunu sallayarak dolaşıyor benim gibi çok affedersiniz amiyane tabir böyle ekmeğini avukatlıkla kazanan sıradan hakikaten baya bir adam bir Amerikan istihbarat servisinin izlemesine dair tabi olabilirken devletle bu kadar hercü mercü olmuş devletin başbakanını , cumhurbaşkanını ,bakanına , istihbarat merkezlerine yeri geldiği zaman kendi bilgisince bir şeyler anlatan bir insanın muhatap olmaması düşünülebilir mi bu vaka emniyet istihbarat ,milli istihbarat hepsi orda yaşadığım bir örnektir bu yani buradan kendimize pay çıkarmak için söylemiyorum sayın iddia makamının soru ve iddianamedeki mantığının ne kadar doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorum dolayısıyla burada sayın başkanım soracağımız sorular sayın Yıldız’ın cevapları sanıyorum da kısa olacaktır, birici sorumuz Sayın Yıldız’a katıldığı her hangi bir miting var mıdır. Mitingleri hatırlayabilir mi “
Sanık İsmail Yıldız “sayın başkanım hayatımda bir tane mitinge katıldım sanıyorum 1985 veya 1986 yılıydı Bulgaristan da bizim oradaki soydaşlarımıza Türklere yapılan mezalimi telim mitingiydi İstanbul da yapılan miting onun dışında mitinge katılmadım “
Av. Dursun Yassıkaya ”efendim en son hangi televizyon programına çıktınız programın ismi neydi ve şayet bu program davet edilmediyseniz davet edilmemenizin gerekçesi ilgili program yapımcısı size herhangi bir şey söyledi mi “
Sanık İsmail Yıldız “en son flaş tv’de üç tane programa çıktım sayın başkanım programın adı senaryolardı “
Mahkeme Başkanı " en son üç tane derken nasıl oluyor “
Sanık İsmail Yıldız “yani flaş tv’de peyder pey üç tane programa çıktım flaş tv’de “
Mahkeme Başkanı " üç ayrı gün birbirini takip eden üç ayrı gün
Sanık İsmail Yıldız “evet birbirini çok takip eden değil de bire veya ikişer haftalık aralarla gibi zannediyorum veya üçer haftalık üç tane programa çıktık programın adın senaryolar ide Türkiye’den Türkiye’nin bölgesinden ve dünyada önümüzdeki dönemde neler olabilir üzerine kurulmuş bir programdı bu programlara katıldım”
Mahkeme Başkanı " davetle mi katıldın”
Sanık İsmail Yıldız “tabi davetle katıldım “
Av. Dursun Yassıkaya” ve sorumun devamında programa davet edilmemesiyle ilgili olarak program yapımcısından kendisine her hangi bir açıklama yapıldı mı yapıldıysa nedir”
Sanık İsmail Yıldız” sayın başkanım orda programın yapımcısı ile konuşurken hocam dedim ciddi sıkındı duyuyoruz bir takım baskılar var İhsan Arslan ciddi baskı yapıyor bizim üzerimizde hükümetin baskısı var yani nasıl olacak bilmiyorum dedi bizde dedim hükümete yardımcı oluyoruz eğer bir ülkede hükümete tenkit, eleştiri, protestolar ortalıktan kaybolursa kitlenin ne zaman patlayacağı belli olmaz bunlar sağlık işaretleridir bu eleştiriler varsa Türkiye’de demokratik sistemin var olduğu söylenebilir Türkiye’nin yaşadığı söylenebilir ,sana baskı yapanlara bunu söyle benim tavsiyem bu olur bu size ait bir konu deyip geçmiştim sayın başkanım”
Av. Dursun Yassıkaya” yaklaşık kaç saat sürerdi bu program üç program içerisinde “
Sanık İsmail Yıldız “yaklaşık 2-2,5 saatlik programlardı
Av. Dursun Yassıkaya” efendim üç sorum kaldı tutuklu sanık sayın Behiç Gürcihan ifadesinde de bahsetti çeşitli toplantılarla veya arkadaşlarıyla görüşmediğini söylemesine rağmen her hangi bir şekilde bilgi ulaştırır mıydı”
Sanık İsmail Yıldız “yok hayır şimdi Behiç Gürcihan’a sayın başkanım Behiç Gücihan İstanbul’da ben Ankara’dayım sesar’ın merkezi Ankara’da dolayısıyla çok nadir görüşüyoruz Ankara’ya geldiğinden yada ben İstanbul’a gittiğimde görüştüğümüz zaman’da sesar’ın gündemindeki konularla ilgili görüşmeler yapardık ne Behiç benim görüşmelerimden toplantılarımdan harfiyen haberdar olur, ne de ben Behiç’in toplantılarından harfiyen haberdar olurum çünkü böyle bir birimizi bilgilendirmek bir şeyimiz yok sesar’ı kendisinin bir faaliyet ajandası var bu faaliyet ajandasında en azından Behiç’e düşün kısımları belli bana düşün kısımları belli bunun planlamasını ben yaptığım için bu kapsamda görüşmeler olur ve %99 sesar ile ilgili konular konuşulurdu”
Av. Dursun Yassıkaya” sesar şirketinde araştırma merkezinizde Behiç beyin çalıştığı dönem dışında başka bir asker çocuğu muvazzaf veya emekli çalıştı mı çalıştıysa ne kadar sürelik bir çalışma”
Sanık İsmail Yıldız “hayır sayın başkanım her hangi bir asker emeklisi , asker yada asker çocuğu şu anda sesarda başka çalışmadı sadece Behiç bey ile böyle bir çalışmamız oldu “
Av. Dursun Yassıkaya”son sorum efendim sesar araştırma merkezi çalışma şekli bir istihbarat servisi gibi mi çalışır ve çalışma şeklini kısaca açıklar mısınız birde sesar bugüne kadar hangi siyasi partiye , hangi kurumlara , hangi düzeyde gerektiğinde brifing verdiğini açıklayabiliri misiniz teşekkür ediyorum
Sanık İsmail Yıldız” sayın başkanım tingtenkler istihbarat teşkilatları gibi çalışmazlar tingtenkler istihbarat teşkilatlarında da üstünde bir yapıya sahiptir tingtenkler yapıları gereği devletin o ülkedeki değişik kurumların bunlar özel yarı resmi kurumlar olabilir. Üniversiteler olabilir ve dünyadaki üretilmiş tüm bilgileri bir şekilde harmanlayarak nihai raporlar oluşturur istihbarat teşkilatlarının çalışmaları ancak o tür tingtenklerin bir parametresi bir başlığı olabilir çünkü istihbarat teşkilatlarının hazırlamış olduğu raporlar önemlidir daha dün medyaya yansıdı Amerikan ulusal istihbarat ağı kompleksine ait bir kuruluş 2025 yılına ait projeksiyonunu yayınladı bu bir tingtenk bir istihbarat kuruluşunun tingtenki istihbaratların tepesindeki bir kuruluşun tingtenki tingtenkler devletin anayasal organında bakanlar kurulundaki o yapıyı dikkate alarak ülkenin temel makro ekonomik sorunlarını ciddi anlamda irdelerler bunu irdelerken istihbarat teşkilatları ile ilgili orda paragrafta geçer ama istihbarat teşkilatları dediğim gibi bir tingtenkin faaliyetini sadece bir sayfasının yada bir paragrafını oluşturabilir bu istihbarat teşkilatlarının faaliyetleri daha çok devlete bilgi vermekle ilgili olduğu için biz devlete medyaya yansıyandan ve bilgilerin gittiğini tespit ederiz çünkü medyayı okuyoruz benim ofisimde eğer bütün şeye el konulmuş olsaydı bir tır’dan fazla gazete çıkacaktı zannediyorum bir kamyona yakında kitap çıkacaktı şimdi bu yakın takipte şu anlaşılabilir istihbarat teşkilatları bizim için bir objedir onların faaliyetleriyle ilgilenmeyiz kimi ne şekilde takip ettiği bizi ilgilendirmez onların vardığı sonuçlar bizi ilgilendirir o sonuçları devletlerin bu bizim devletimiz olabilir. Diğer devletlerin olabilir makro politikalarıyla mukayese ederek bir sonuca varırız bir nihai rapor hazırlarız tingtenkler belki şöyledir deniz feneri gibidir gelecek gemilerin ne tarafa gitmesi gerektiğini ilişkin doneler ortaya koyarlar öngörüleri ortaya korlar ve karaya çarpmasını engel olurlar yani biz devletin ve milletin ben kendi ülkemiz için ve sesar için söylüyorum kendi ülkemdeki her bireyin karaya çarpmaması için devletimin ve milletimin yapması gerekenleri ortaya koydum tingtenklerde böyle çalışırlar ve genel olarak herkes tarafından dünyadaki diğer ülkeler tarafından da izlenen tingtenkler hem kendi ülkelerindeki vatandaşlarını hem de insanlığın ciddi bir felakete uğramaması için bir takım raporlar oluştururlar bu raporlar oluşturulurken merceği kendi ülkelerinin halklarını birinci olarak ikinci olarak kendi ülkelerinin çıkarlarını ve güvenliklerini korlar pardon ikinci sıraya güvenliği koymak lazım korlar ve buna göre bir çalışma yaparlar bu hemen hemen batılı anlamda tüm tingtenklerin yaptığı iştir ve yeri gelir kendi hükümetlerini kendi devletlerini en sert şekilde eleştirebilirler sayın başkanım şurada altı kabus diye bir kitap Clintin’in Ulusal güvenlik danışmanı yazıyor kitabı çok önekli bir kitap yani devletlerin nasıl çalıştığını göstermesi açısından Partizan politikaları diyor, devlet meseleleri ortaya çıkarabilir ve etkili bir şekilde Washington ds yani hükümeti çökertebilir yani bu dünyada her yerde gelişmiş tüm demokrasilerde iktidarlar yakinen izlenir ve bir devlet meselesi çıkartmaması için gerekli şeyler uyarlar yapılır mesela bu kapsamda anayasa mahkemesinin Ak partiye açmış olduğu dava bir partizanı önleme davasıdır Ak partiyi kapatma davası değildir Ak partiyi siyaset dışına atma davası değildir Türkiye’de siyasin işleyişini tanzim etme davasıdır çünkü iktidar partizanlık yapmaya başlarsa ülke bölünür , ülke bölünürse onu toparlayamazsınız tekrar haritadan silinir gider,
Mahkeme Başkanı " yaptığınız raporları “
Sanık İsmail Yıldız” AKP, ANAP , DYP gibi partilere GENÇ Parti yani bir çok parti Türkiye de galiba CHP’nin haricindeki ve DTP’nin haricindeki tüm partilerin bu türden brifingler verdik ve en üst düzeyde yani akla gelebilecek en üst düzeyde danışmanlık hizmetleri verdik gündem analizleri yazdık. Deniz Baykal ile görüştüm zaman zaman ama galiba Türkiye’de soldaki partilerle çok fazla temasımız olmadı iktidarda olmadıkları için biz daha çok iktidara gelen partilerle çalıştık sayın başkanım”
Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Hicran Danışman söz istedi verildi; şuanda kaç yaşındasınız “
Sanık İsmail Yıldız “45 olması lazım 64 doğumluyum “
Av. Hicran Danışman “Kemal Şahin , Refik Nuhoğlu ve Mehmet Murat Yücel hangi yılında geldiler sizi büronuza “
Sanık İsmail Yıldız “zannediyorum 2001 veya 2002 tam hatırlamıyorum “
Av. Hicran Danışman “yani o zaman 36-37 yaşlarındaydınız “
Sanık İsmail Yıldız “aşağı yukarı”
Av. Hicran Danışman “ sesar kuvvaı milleye derneğine bağlı bir kuruluş mu ilişkisi ne düzeyde ilişkisi var mı”
Sanık İsmail Yıldız “hayır sesar kuvvaı milleye yani böyle bir şema var sayın başkanım şeydi iddianame eklerinde ben kuvvaı milliye nin sesar Kuvvai Milliye nin bir alt birimi olarak gösteriliyor bir defa sesar olarak bizi 1994 yılında beri faaliyetteyiz Bekir Öztürk bir gün 2005 yılıydı zannediyorum tam hatırlamıyorum 2-3 tane belediye başkanıyla geldi önce aradı sizinle tanışmak istiyorum dedi ofisin adresini verdim internet sitesini takip ettiğini söyledi çünkü biz internet medyasıyız aynı zamanda tingtenk’in yayın organı sesar.com.tr siteyi izlediğini tanışmak istediğini söyledi zannediyorum 2-3 belediye başkanıyla birlikte geldi orda bir tanıştık onun dışında iki yada üç defa görüşmemiz oldu zaten bir ara tartıştık ve bizim bir yazı meselesinden dolayı bir süre görüşmedik yani Bekir Öztürk ile böyle bir ilişkimiz yok sesar Kuvvai Milliye ye ait bir yapı değil. Kuvvai Milliye zannediyorum sesar’dan çok sonra kurulmuş bir yapı “
Av. Hicran Danışman “hiç kiliseye gittiniz mi”
Sanık İsmail Yıldız “hayır”
Av. Hicran Danışman “Sevgi Erenerol’u tutuklanmadan önce veya buraya gelmeden önce tanıyor muydunuz “
Sanık İsmail Yıldız “sayın başkanım yine iddianamede benim zaman zaman kiliseye gittiğimi oradaki toplantılara katıldığım yazılıyor ben hayıtımda kiliseye gitmedim. Cuma günleri Cuma namazını aksatmamaya çalıştım ama hiçbir zaman kiliseye ziyaret içinde dahi olsa gitmedim Sevgi Erenerol hanım ıda burada tanıdım daha önce hiçbir şekilde görüşmedim , konuşmadım, bilmiyorum “
Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hüseyin Buzoğlu söz istedi veridi; sayın meslektaşım ifade etti ama zapta geçmesi için bizzat sanığın kendisi tarafından da söylenmesi için Ergün Poyraz ile ilgili meslektaşımın bahsettiği toplantıdan sonra Ergün Poyraz’ın yazmış olduğu yazıda dahil olmak üzere iddianamede belirtildiği gibi aralarında bir hiyerarşik ilişki aksine herhangi bir çatışma herhangi bir kavga bir problem olmuş mudur”
Sanık İsmail Yıldız” biz Ergün Poyraz ile bir yazıdan dolayı tartıştık sayın başkanım ağır bir yazı yazmıştı Emin Çölaşan’ın paçasındaki itler diye yazı yazmış o yazıdan dolayı tartıştık benim Emin Çölaşan’ı eleştirir şekilde yaklaştım takdir ederim ama bir takım yazılarını da eleştirdim galiba o eleştiriyi fazla abarttı diye düşünüyorum Ergün Poyraz bunun üzerine çok ağır bir yazı yazdı ki ben Ergün Poyraz’ı çok fazla tanımıyorum tanımadığım içinde açtım telefonu dedim beni çok az tanıdığın halde böyle bir yazıyı nasıl yazarsın Ergün Poyraz’da burada telefonda söyleyemeyeceğim ağırlıkta ifadeler kullanarak telefonu kapattı ve bir daha Ergün Poyraz ile görüşmedik”
Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil söz istedi verildi ;iki ardışık sorum var birisi sanıklardan kimilerini tanıyor buradaki huzurdakilerden devamında da bunların hangileriyle mahkemelik, ihtilaflı , kavgalı onu bilmek istiyorum efendim”
Sanık İsmail Yıldız” sayın başkanım Behiç Gürcihan benim yardımcımdı zaten 2004 yılı ortalardan itibaren “
Mahkeme Başkanı " onu söylediniz zaten”
Sanık İsmail Yıldız “Behiç Gürcihan ile ilişkilerimiz ücret ödeyemediğimizden bir takım başka sebeplerden dolayı bozuldu ama Bekir’i tanıyorum Bekin 2005 yılında gelmişti Bekir Öztürk çok nadiren görüştük, Hayrullah Mahmut Özgür 2003 yılından beri tanırım Hayrullah Mahmut Özgür kendi nebi şahsına münhasır yaşayan kimseyle çok fazla irtibatı olmayan özellikle son dönem star medya grubunun Ankara sorumlusuydu ve fahri olarak da zannediyorum genel yayın yönetmen yardımcılığını yapıyordu Can Ataklı’nın, Hayrullah Mahmut Özgür’ü tanırım zaten Ankara’daki yaşantımızda da ofiste birlikte olurduk Hayrullah Mahmut Özgür ile benimde Ankara’daki yaşantım bellidir onun dışında Mehmet Zekeriya Öztürk ile bir iki defa görüştüğümü zannediyorum tam detayını bilmiyorum ama tanıdıklarım bunlar sayın başkanım”
Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi; sayın başkanım dinlenen sanığın telefon defterinde benim numaram yazılı çıkmış oysa beni tanımadığını ifade etti herhangi bir telefon görüşmemiz mi olmuş neden benim telefon numaramı kaydetmiş”
Sanık İsmail Yıldız “sayın başkan ben Kemal Kerinçsiz’i hiç tanımadım daha öncede hiç görüşmedim burada tanıdım kendisini ama numarayı ne şekilde kaydettiğimi bilmiyorum ben mi kaydettim onu da bilmiyorum ama benim iddianameye Kemal bey ile ilgili kısımları yansıyan bölümlerde Kemal Kerinçsiz ben de telefonu olduğu yazılı ben Kemal bey ile hiç görüşmedim telefon görüşme kayıtları incelenirse telefon görüşmesi de yapmadığım için bilmiyorum ne şekilde benim fihristime girdi çünkü telefonlarımız polisin elinde “
Sanık Kemal Kerinçsiz “ki bende kendisini tanımam efendim yine benim iddianamemin benimle ilgili bölümünün 1848,1849 ve 1850’inci sayfalarda İsmail Yıldız’ın bilgisayarında sesar Haziran 2007 doc isimli 505 sayfalık yazı içerisinde kuvvacıların çetelesi isimli bir yazısı çıkmış ve burada benimde mensubu olduğum dernekler yazılmış ve o dernekler konusunda bir takıp görüşler serdedilmiş bu yazı kendisine mi ait efendim “
Sanık İsmail Yıldız “o yazı bize ait değil sayın başkanım ben sesar’ın bilgisayarlarında o türden bir yazı olabileceğini tahmin etmiyorum, yazıyı ben sabah Kemal bey’in elinde gördüm orda kısmen inceledim. o yazı muhtemelen emniyet istihbaratın bu hareketleri izlerken tutmuş olduğu bir not ben 2000 li yıllarda emniyet istihbarata gidip ders verdiğimde bu türden notları gördüm sanıyorum emniyetin dernekler masasındakilerin bakış açılarını ve parametrelerini bire bir benzediği için söylüyorum emniyetin çalışması ben ulusal birlik platformu Semih Tufan Gülaltay kuvvacı dernekler gibi yapılarla ilgili bu anlamda bir çalışma yapmadım mikro yapılarla çok fazla uğraşmayız çünkü bunlar dernek kapsamında dernekler bizim işimiz olmadı hangi dernekler bizim işimiz olur, Tüsiat bir dernektir işimiz olur , Tesev”
Mahkeme Başkanı " nasıl oldu nasıl girdi peki”
Sanık İsmail Yıldız “bilmiyorum sayın başkanım yani iddianameye benim bilgisayarıma nasıl girdiğini bilmiyorum daha öncede söyledim gibi bilgisayarımın bekaplarını bana vermediler cd’lerin kopyalarını bana vermediler benim bilgisayarımda o türden çalışma yok sesar’da o türden çalışma hiçbir zaman yapılmadı”
Sanık Kemal Kerinçsiz “yazı içeriğini kabul ediyor mu efendim “
Sanık İsmail Yıldız “hayır o tür yazı içeriği de sesar’a uymaz sesar o tür yazı içerikleriyle hareket etmez o emniyetin dernekler masasının çalışmasını nerdeyse bire bir uyan yada başka bir istihbarat servisini dernekler masasının sendikalar,Sivil Toplum Kuruluşlarının çalışmasını izlemesine tıpa tıp uyan bir yazı daha önce bana bu türden yazıları getirdikleri için oradan biliyorum sayın başkanım “
Sanık Kemal Kerinçsiz “efendim son sualim devletin rejimini şeklini ifade eden ortaya koyan anayasanın ilk 9 maddesinde yer alan sistemi bütün çalışma ve eylemlerinde söylemlerinde benimsiyor mu efendim “
Sanık İsmail Yıldız “her halde zaten onun için şuanda mahkeme huzurundayım “
Sanık Kemal Kerinçsiz “teşekkür ediyorum efendim”
Sanık Kahraman Şahin söz istedi verildi; Kuvvai Milliye 1919 derneğiyle herhangi bir bağınız bağlantınız, üyeliğiniz var mıdır”
Sanık İsmail Yıldız “hayır sayın başkanım benim hiçbir dernekle , hiçbir vakıfla hiçbir şekilde irtibatım yoktur “
Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi “sayın Yıldız’a iki soru soracağım bir tanesi bir stratejik grubunun olduğunu bunu bir ticari şirket olduğunu kurumlara ve siyasi partilere hizmet verdiğini söyledi yanılmıyorsam, Ak partiye verdiği hizmetlerin karşılığını mutlaka almıştır bu hizmetleri veren bir şirketle 55 adet davası sayın başbakana karşı açılmış 55 adet davası olduğunu şahsına karşı mı yoksa tüzel kişiliği olan sesar’a karşı mı açılmış onu açıklayabilir mi”
Sanık İsmail Yıldız “davalar şahsıma karşı galiba önemli ölçüde avukatım daha iyi bilir şahsıma karşı açılmış davalar”
Sanık Hayrettin Ertekin “peki ikinci soruya geçiyorum sanıyorum Ak partiye 6 yıldır hizmet veriyorsunuz “
Sanık İsmail Yıldız “ 6 yıldır değil o kadar uzun bir süre olmadı “
Sanık Hayrettin Ertekin “peki memleketin bu hale gelmesinde bu kadar yıkıntı çöküntü ve halkın perişan olmasına katkınız olduğundan dolayı bugün ızdırap çekiyor musunuz “
Mahkeme başkanı” bu kabul edilmedi “
Sanık İsmail Yıldız “sayın başkanım bir ifade kullanabilir miyim müsaade ederseniz benim ülkenin bu hale gelmiş olmasında bir katkım yok, tam tersine bu hale gelmemesi için Ak partiye bir sürü öneri verdik belki on’a yakın klasör orda duruyor “
Sanık Murat Yücel müdafii Av. Yağmur Cumhur Marşan söz istedi verildi; sayın Yıldız öncelikle bir şeyi teyit edelim dediğiniz üzere Murat Yücel ve Refik Nuhoğlu ile bir kere Ankara’da iş amacıyla görüştünüz bunu teyit ediyoruz”
Sanık İsmail Yıldız “evet”
Av, Yağmur Cumhur Marşan “ ancak iddianamede şöyle bir ifade geçiyor güya Refik Nuhoğlu’yla Murat Yücel hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydediyor ve bunları size veriyor iddianamede hangi kişisel verilerin verildiği veya kimden alındığı belirtilmiyor kimin kişisel verileri olduğu belirtilmiyor ancak Murat Yücel veya Refik Nuhoğlu size kişisel bir veri kaydedip verdi mi yazılı veya sözlü olarak”
Sanık İsmail Yıldız “hayır hiçbir şekilde bir veri olmadım “
Mahkeme Başkanı “ bu arada yargılama sırasında tutuksuz sanıklardan Murat Özkan, Mahmut Öztürk ve Ayşe Asuman Özdemir ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Avukat Şahin Zenginal, Zeki Hacı İbrahimoğlu, Özcan Yüksel ve Önder Aktosun’un geldikleri görülmekte huzurdaki yerlerine alındı
Sanık Ayşe Asuman Özdemir müdafiinin dilekçede müvekkilinin karaciğer rahatsızlığı olup duruşmada uzun süre kalamayacağı ve hemen önce sanığın huzurdaki sanığın sorgusu bittikten sonra müvekkilinin ifadesine geçilmesine karar verilmesine istediği anlaşıldı, başka söyleyeceğiniz bir şey var mı”
Sanık İsmail Yıldız “var bitirmek istiyorum ama öncelikle kendi ifademle ilgili bir yazıyı okumak istiyorum sayın başkanım 624’üncü sayfa, safını kaybedenler safını kaybedenler cemaatler , tarikatlar ve siyasal İslamcılar hangi safta yazının çok kısa bir bölüm okuyacağım sayın başkanım elbette bu ülkede yaşayan insanları çok şükür kü büyük çoğunluğu hem de çok büyük bir çoğunluğu Müslüman, bu ülkeyi kuranlarda Müslüman Türkler yani bu devlet bizim, bu topraklar bizim, bu vatan bizim, bu ülkeyi savunan ordu bizim, bu ülkenin bu devletin bütün kurumları bizim , bu kurumların bir kısmının kötü yöneltilmesi bir kısmının performans düşüklüğü bir kısmının ideolojik saplantılar içinde olması bir kısmının verimsizliği gibi sayılabilecek kusurlar ve yanlışlar o kurumları tırnak içinde bizim olmaktan çıkarmaz, tıpkı aksine o kurumlara daha fazla sahip çıkmamızı ve bu konuda daha dikkatli , daha duyarlı , daha ilgili ve daha hassas davranmamızı gerektirir, tıpkı bu ülkede yaşayan Müslüman’ın ister kendi zaafları, ister eğitimsizliği , ister bilgi yetersizliği , isterse modernizmin getirdiği problemler dolayısıyla İslami yaşantısındaki eksiklikler ve kusurlar dolayısıyla onu aforoz edemeyeceğimiz gibi o kimsenin kusurları onu bizim insanımız olmaktan çıkarmaz ve bir başka yer Allah din , kitap, iman , peygamber diyerek kendi müntesiplerini kandıran bu alçak adamlar Çanakkale’de hitli Müslümanları gibi ABD, AB, Vatikan, Nato, İsrail , Ermeni ve İngiliz saflarına sürülmüşlerdir devletin ve Türk silahlı kuvvetlerinin irtica deyi nitelendirdiği olgu budur sayın başkanım Türkiye’de çok uzun süredir başörtüsü meselesi yaşandı başörtüsü meselesi bir manipülasyondu devleti ve milleti ayrıştırma için yaratılmış yabancı kaynaklı bir manipülasyondu, benim eşim üniversiteyi kazandığı halde başörtüsü yüzünden okula gidemedi daha sonra dedim ki çıkar başörtünü, önemli olan şu başörtülü bacılarımıza, kardeşlerimize ben burada çok açık ve samimiyetle sesleniyorum kendilerinin devletin ve ordunun üzerine süren elin arkalarına dönüp baktıklarında göreceklerdir o el bir Türk eli değil, o el bir İslam eli değil, o el bir yabancı eli, dolayısıyla TSK’nın ben TSK adına konuşmaya yetkili değilim böyle bir görevim yok asker değilim ama TSK’ya benim oğlum gidecek yarın büyüdüğünde TSK’yı dinin düşmanı gibi göstermek çok yanlış bir olgu saldırdıkları TSK kendi güvenliklerini sağlayan TSK o başörtülü bacılarımız arkalarına dönüp baktıklarında ben onların samimiyetine inanıyorum arkalarına dönüp baktıklarında kendileri devletin ve milletin üzerine gönderen elin yabancı menşei bir el olduğunu göreceklerdir bunu burada satır arası olarak geçiyorum son yaşadığımız olaylar bu gerçeği çok net bir şekilde bir kez daha ortaya koymuştur diye devam ediyor sayın başkanım ben burada iddia makamının anlayamadığım bir şeyi var sayın başkanım bu yazının nesi suç yani ben burada ne tür suç işlemişim bunu bir türlü anlayamadım bir başka yerde ihtimal bazı kelleler alınacak diye bu yazıyı bitirmişim emniyette bu bana soruldu başkanım ne demek bu diye, sayın başkanım “
Mahkeme Başkanı" savunmalarınızda onları izah ettiniz kelle dediniz nedir diye“
Sanık İsmail Yıldız “hayır etmedim bir belgeyi göstermem gerekiyor sayın başkanım müsaade ederseniz çok uzun sürmeyecek medyaya da yansıdı sayın başkanım Ak parti genel başkan yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın üslubu CHP’nin her iddiasıyla kelle almaya kalksak omuz üstünde kelle kalmaz sayın başbakanın bir ifadesi var yolsuzluk yapanları bize söyleyin biz onların kafasını kopartırız bu bana poliste soruldu, benim ifademde de bortlanmış vaziyette duruyor sayın başkanım yani ihtimal bazı kelleler alınacaktır ibaresinden cebir ve şiddette yönelik bir izlenimi uyandırmaya çalışmaya yönelik bir zihniyet her halde şu ifadeleri ve benim burada bahsetmekten hicap duyduğum diğer ifadeleri görseydi herhalde o kesimi bortlamazdı sayın başkanım beni en çok rencide eden hususlardan birisi de bu kapsamda şu medya oldu medyada dünkü sabah gazetesinde şöyle yazıyor biz koğuşumuzda fasıl yapıyormuşuz sayın başkanım buradaki insanların hangi şartlar altında yaşadıklarını bilmiyorlar Bekir Öztürk, Oktay Yıldırım ben koğuşta fasıl yapıyormuşuz vaktimizi geçirmek için böyle bir şey yapılabilir ama buradaki insanlar 17 aydır her türlü zulmü yaşadılar her türlü zulmü yaşadılar bu her türlü zulmü yaşayan insanların içerde hangi neleri düşündüğünü hangi şartlar içinde yaşadığını bilmeden sanki burada zevki safa yapıyormuş gibi bir haberi gazeteye koymayı ben çok fazla yadırgamadım neden yadırgamadım sayın başkanım bu gazete bu iddia makamı içinde önemli Türkiye içinde önemli sabah gazetesi, bugün gazetesi sayın başkanım star gazetesi, yeni şafak gazetesi, taraf gazetesi, zaman gazetesi, vakit gazetesi tam 18 aydır inanılmaz yayınlar yaptılar. ben bunu anlamakta zorluk çektim TSK’yı peygamber ocağı diye nitelendirip, sonra da o TSK’yı saldırmanın ne olduğunu ben çözemedim ve bunu dinci diye bilinen İslamcı diye bilinen ki ben bu camiayı çok yakın tanırım çünkü ben bu camiaya çok uzak birisi değilim Türkiye’deki tüm sosyal yapılar ve dini yapıların içerisinde bulundum komşum alevi dedesiydi halada çok iyi görüşürüm, konuşurum, Türkiye’deki tüm dini yapıları tanırım, ama ben şu zihniyeti anlamakta zorluk çekiyorum Kur’an-ı kerim’in bu 6666 ayetini defalarca okudum, acaba Kur’anın bir yerinde böyle bir şey var mı, insanların gidin üstlerinde tepinin onları her türlü kötülüğü yapın, onları her türlü suçlayıcı ifadeyi kullanın, onların izzetleriyle, şerefleriyle oynayın, onların onurlarıyla oynayın, onlara ispat edilmemiş suçları yükleyin gibi bir ibare var mı diye baktım Kur’anı kerim de Kur’anı kerim de yok, her ayetinin üzerinde 6666 defa da düşündüm sayın başkanım bu medyayı anlayamadım ben, buradaki şu medyanın ağzından akan kanları daha dün vakit gazetesinde vardı, 33 tane mason ismini sayıyor devletin belirli yerlerinde, 33 mason şu medyanın 2002 yılından beri benim devletime benim milletime yapmış olduğu bana yapmış olduğu hakareti iddia makamı hiç gördü mü, anayasal organlara yapmış oldukları saldırıları hiç gördü mü, Türk adalet sistemine yapmış oldukları saldırıları hiç gördü mü , Türkiye’de dini kullanarak insanları nasıl ezdiklerini hiç gördü mü merak ediyorum sayın başkanım Hz. Hüseyin’i öldürenler Yahudiler değildi Hıristiyanlar değildi iktidar kavgası öldürdü Hz. Hüseyin’i ve Müslümanlar öldürdü. Hz. Ali’yi ve Hz. Ayşe’yi kavga ettirende iktidar kavgasıydı ben kendi adıma hiçbir zaman iktidar düşkünü olmadım. İktidarın ne olduğunu çok iyi gördüm ve bundan kaçtım bu gün istersem dünyanın hangi ülkesi olursa olsun en tepesindeki bir insana bir telefonla ulaşabilecek durumdayım bunu yolunu yöntemini biliyorum ve o anlamda ilişkilerim var ama iktidarın insanları ne hale getirdiği gördükçe üzüldüm hele şu medyadaki insanları gördükçe daha çok üzüldüm daha ben tutuklanmadan bir hafta önce başkanım vakit gazetesinin bir yazarı aradı ısrarla benim MHP’ye monte etmeye çalıştı siz gençliğinizde ülkücü müydünüz dedi hayır dedim ben hiç biri zaman bir ideolojiye mensup olduğumu deklare etmedim. ben ideolojilere mensup olmak için değil ideolojileri oluşturmak üzere dünyaya geldim kendimde böyle bir misyon görüyorum ideolojiler insanlara giydirilen deli gömlekleridir üzerinize giymiş olduğunuz bir ideoloji varsa oda onu da çıkarın dedim ideolojik gömlek varsa, Atatürkçü müsünüz dedi evet Atatürkçüyüm dedim. bu ideoloji değil mi hayır bu ideoloji değil dedim bu Türkiye Cumhuriyeti devleti demektir. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti devleti demektir. Türk milleti demektir. Türk milletinin hakları demektir. Türk milletinin bekası demektir. çünkü bunu 1923 yılında yaptık biz dedim. Dini de kullandırmayacağız dedim dini kullanamayacaksınız, dini kullanarak insanları sömüremeyeceksiniz dedim ve o günkü konuşma önemliydi sayın başkanım buraya gelmemin önemli sebeplerinden birisidir bu, dedim ki yetimin hakkı için yoksulun hakkı için ortalığı gümbürdetenler, bu gün yolsuzlukların en alasını yapıyorlar sesinizi çıkarmıyorsunuz. orda bir yazısından bahsetti sesar’ın dindar, ama hırsız bu tablo oluştu dedim dine yapılan en büyük kötülük budur. Atatürk’e, Türk silahlı kuvvetlerine saldıracağınıza dine yapılan bu zulme saldırın dindar, ama hırsız hangi dindar hırsız olabilir, bana bunun cevabını verin dedim, sayın başkanım. bu ülkede dinin bu şekilde istismar edilmesine karşı çıktım aksiyon dergisi ki benim ofisimde bir sürü vardı almadılar bir ek yayınladı sayın başkamın orda ekte Amerika da ki zati muhterem diyor ki, Türk ordusu yenilmez değildir, açtım sordum bu ibare Fethullah hocaya ait olabilir mi bu sorunu cevabı gelmedi sayın başkanım, Türk ordusunu Peygamber ocağı diye nitelendirip sonrada o peygamber ocağına saldıranların İslami kimlikleriyle saldıranların ben simasını teşhis etmekte güçlük çekiyorum, bir zaman İslam’ın kendi içerisinde çatışmalarda Kur’an-ı Kerim’in yapraklarını mızrakların üzerine takıp birbirlerine saldırdılar. dini bu anlamda ticarileşmesini bu anlamda siyasallaşmasını, Atatürk gibi ben de karşı çıktım, çıkıyorum ve çıkacağım. dinin Kur’an-ı kerimin sınırları içerisinde kalmasını savundum. bunu da hep savunmaya devam edeceğim. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını savundum. burada da savunmaya devam edeceğim. çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını savunmak Türk silahlı kuvvetlerini savunmak darbecilik değil, bizatihi insanın kendi yaşama hakkını savunması demektir bunu bir suç istinadı olarak bizim önümüze kimse koyamaz benim önüme kimse koyamaz Türk milletinin önüne de kimse koyamaz şu medyayı ben iddia makamının dikkatine sunuyorum 2002 yılından beri yapmış oldukları yayınlar ve daha öncesinde yapmış oldukları yayınlara bir baksınlar, o yayınların bir iddianame metni olarak yargının önüne gelmemesi Türkiye’nin en büyük utancıdır, eğer Türkiye’de sosyal barışı, adaleti, demokrasiyi tesis etmek istiyorsak ve dinimizin kalmasını istiyorsak çok önem verdikleri ki ben önem veriyorum, yapılması gereken şey, şu gazeteleri şu yayın politikasını değiştirmesidir işine geldiği zaman masonla işbirliği yapıp, işine gelmediği zaman masonları hedef gösterir. Kemalistler, Atatürkçüler falan deyip ya da liberaller falan deyip onlar kendilerini övdükleri zaman manşet yapan yerdikleri zaman yerin dibine batıran bir zihniyet İslami bir zihniyet olamaz, insani bir zihniyet de olamaz sayın başkanım ben bu zihniyetle mücadele ettiğim için buradayım ve bunun için yargılanıyorum. sebebi her ne olursa olsun iddia makamı hangi maddeleri korsa koysun, iddianameye ben burada niye olduğumu biliyorum çünkü ben ofisimde tehdit edildim, çünkü ben o partinin genel merkezinde tehdit edildim, ama bunu yapan insanların o Ankara’nın hızlı döngüsü içerisinde düşünebilmeye vakit bulduklarını zannetmiyorum sayın başkanım, Fehmi Koru benim ofisimin önünden gelir geçer, Fehmi Koru’ya yönelik bir suikast şeyi nasıl ciddiye alsın Fehmi Koru beni tanır, İzmir ’li ben Aydın’lıyım sayın başkanım, ben ofisimden evine yürüyerek giden evinden ofisine çok acil bir işi olmadıkça yürüyerek gelen bir insanım. Ankara’da emniyetin kayıtlarında emniyet istihbaratın kayıtlarında ben kendimle ilgili düşülen notu gördüm. Türkiye Cumhuriyeti devletinin önüne sürülen her tuzağa karşı çıkacak adam. sesar ve İsmail Yıldız bu şekilde nitelendirilmiş, daha detayı var ama bu. şimdi bu devletin kayıtlarındaki benimle ilgili resmi şey bu, devletin önünde milletinin önüne çıkarılabilecek her tuzağa karşı harekete geçen insan ve kuruluş buna izin vermez vermedim sayın başkan, ben Türkiye’de insan haysiyetinin de ezilmesini istemedim. hiçbir zaman bitiriyorum, sayın başkanım gazetelerin üçüncü , dördüncü sayfalarına manşetlerine bakarsanız, her gün birlerce dram yaşanıyor. Türkiye’de binlerce aile maffoluyor , hayatın olağan akışına devletlerin yaşantısının olağan akışına aykırı bir durumdur bu. ben gece 2002 yılında evimden dışarı çıkıp yağmur yağdığında, yarım saat bir saat eşimle, çocuğumla dolaşabilirdim 2003 yılı 2004 yılı 2005yılı dolaşamaz hale geldim, sayın başkanım şimdi kalkıp bu aksamayı ortaya koyan insanları hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik ile suçlamak gizli belge bulunduruyorsun gibi bir görevimden dolayı bir ifadeyle karşıma çıkmak, fişlemeyle ilgili bir takım şeyleri ki onların hepsi arkadaşım bahsettikleri iddianamedeki fişlemeler ortaya çıkmak, her halde iyi niyetin değil, gerçeği aramanın değil, başka bir niyetin ifadesi olsa gerek, sayın başkanım demin bir ifade okudum şu kitapta bir başka kitap orta doğunun serüveni bizim serüvenimiz bu biraz, şurada umut yöntemi olamaz Amerikan kara kuvvetlerinden bir örgüt olarak bahsediyor Amerikan kara kuvvetleri Nato ile ilişkili Nato Türkiye ile ilişkili ve bizlerde hepimiz askerlik yaptık çok rahat bir şekilde Amerika’daki bu örgüte rahatla yamanabiliriz. Örgütlerde politika ve nüfus, benim nüfus ticareti yaptığım söylendi Emin Şirin tarafından iddianamede var sayın başkanım Ankara’da ben parayla iş takibi yapmadım hiçbir zaman sayın başkanım Ak parti genel başkan yardımcısı İdris Naim Şahin ki yakinen görüşürdüm onu bu işin içine bulaştırmak istediler tayin terfi işler ben dedim burada parayla tayin, terfi işi yapmıyorum görevim belli, sayın başkanım ben devletin göz önünde olan bir insanım hiçbir zaman devletimi , milletimi ve özellikle ailemi onların başını öne eğdirecek bir iş yapmadım yapmam, böyle bir şey İsmail Yıldız’dan beklenemez. İsmail Yıldız’ın bir takım bireysel kusurları olabilir. Bireylerle arasındaki ilişkilerde bir takım kusurlar olabilir ama devletiyle arasında hükümetiyle arasında hiçbir zaman bu anlamda kusur olamaz çünkü bunun parametresi benim için belli ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını, ordunun bekasını, hükümetin bekasını kendi bekası olarak gören bir insanım bu kadar sayın başkanım dedi,

Hiç yorum yok: