6 Ekim 2010 Çarşamba
Sedat Peker'e Ait Ses Kayit Cozumleri.-1-
Stelyo Pipis: Ebru, Seda, İzel kimi emredersen...
(14 Mart 2004 - Saat: 16.12)
Sedat Peker: Merhaba kardeşim.
Stelyo Pipis: Canım reisim.
SP: Allah razı olsun canım kardeşim. Teşekkür ederim sana.
Stelyo: En güzel mutluluklar senin olsun reisim.
SP: Allah razı olsun.
Stelyo: Dün kulaklarını çınlattık Metin Şentürk'le.
SP: Metin aslan yaa...
Stelyo: Metin'i buraya programa getirdim. Böyle hoş insan hayatımda görmedim. O adamı bir alın, bir konuşun bu kadar mutluluk veren, huzur veren bir adam olamaz.
SP: Kesinlikle.
Stelyo: Nasılsınız reisim?
SP: Teşekkür ederim Stelyo, senden bir ricam var.
Stelyo: Emriniz olur reisim, emredin.
SP: Estağfurullah abicim. Bizim Ömer Abi var çok sevdiğim. Bulgaristan Sheraton Oteli'nin gazinosunun hissedarı. Ayın üçünde bir açılış değil de, böyle yeniden yani..
Stelyo: Gala.
SP: Yaz geliyor ya, bura hareketleniyor. Ben Hande'yi uygun gördüm. Ayın üçü cumartesine geliyor, onu şimdiden bir çekelim.
Stelyo: Reisim, Hande biraz şaşırmış vaziyette. Şöyle bir yerlere kaptırdı kendini o. Malum anlarsınız.
SP: Anlayamadım.
Stelyo: Bir yerlere kaptırdı, kendini bir şeylere. İşe falan gitmiyor. Unutuyor yani fenalaşıyor. Dün hatta muhabbeti oldu. Almanya'da bir konseri oldu, gece çıkmadı konsere falan.
SP: Peki Ebru nasıl olur? Olmazsa ben Ebru'yla görüşürüm.
Stelyo: Ebru da olur, Seda da olur. İzel olur. Kimi emrederseniz olur.
SP: Sence?
Stelyo: Oraya aslında Mehmet Ali'yi de koyacaklar. Çünkü adam kumarbaz. Ruhu oynatır, neşe yapar yani. Bunu biraz da tanıtım için yapmıyorlar mı reisim?
SP: He he doğrudur. Abimiz ısrar edecektir ama ikramı ben yapacağım.
Stelyo: Emriniz olur reisim. Çok büyük para almayacak bunlar.
SP: Mesela?
Stelyo: Ebru 35 milyar alıyor. Mehmet Ali 12 bin dolar. Seda 22 bin dolar alıyor ama ona 20 bin deriz.
SP: Gene şey olur o, ut olur.
Stelyo: Peki şöyle yapalım. İzel'le Mehmet Ali'yi götürelim, 20 bin dolar verelim.
SP: Mehmet Ali hareket mi getirir diyorsun?
Stelyo: Tabii reisim. Neşelidir, uçurur orayı. Kumarhane herifi, kumarbaz adam. İzel'in de sahnesi çok iyi. Hem çok iyi bir kız, istediğimiz fiyata gider. Deriz ki, "Bu fiyata gideceksin" gider.
SP: Ben seni ararım o zaman.
Stelyo: Ebru'ya da rica ederiz, ucuza gider.
SP: Ebru'nun zaten bana karşı büyük saygı ve sevgisi var yani.
Stelyo: Biz öyle büyük işlere girmeyelim reisim ya. Ucuz, bize kim yarayacaksa... Mehmet Ali'ye deriz, bize kıyak yapar. Emel Müftüoğlu bizim adamımız, ona deriz 5 bin dolara. İkisini göndeririz. Emel de zaten biliyorsunuz kumar manyağı.
SP: Kaşar.
Stelyo: İkisi de kaşar bunların. Tam uyacak insanlar. 20-25 bin dolar verip 2 götüreceğimize, 20 kâğıt verip 2 kişi götüreceğiz.
Oktay Kaynarca: Ellerinizden öper, saygılar sunarım abi
(24 Şubat 2004 - Saat: 14.45)
Sedat Peker: Alo.
Oktay Kaynarca: Emredin abi.
SP: Oktay, merhaba oğlum ne yapıyorsun?
OK: Teşekkür ederim abi, ellerinden öperim. Sağlığınıza duacıyım abi. Siz nasılsınız?
SP: İyi, daha iyi olmaya çalışıyoruz. "Peynirci" bir arkadaşın vardı, ne yapıyor o?
OK: Çalışıyor abi.
SP: İşleri nasıl?
OK: İşleri iyi abi. Şimdilik yurtdışına mal vermekten korkuyormuş, kendini beklemeye aldı. 2 yerde dükkân açtı zincir yapmaya çalışıyormuş.
SP: Türkiye içinde vermiyor mu?
OK: Veriyor abi. Bazı marketlerle çalışıyor, büyük yerlerde marketlerle çalışmak için yanına varıyorduk abi.
SP: Anladım. Bu kanalları yaparsak, ne olacaktı?
OK: Onun teklifi yarı yarıyaydı abi.
SP: Yani sadece o hipermarketler mi yarı yarıya yoksa tüm yapacağımız işler mi yarı yarıya?
OK: Bizim bağlantımızdan ne satılırsa abi. Çıkan mal harici, vergi harici ne kalıyorsa ortaya fifti fifti...
SP: Bizim bağlantımız da değil. Oğlum bunun 20 tane kitabı var ya. O yerlerde mallar satılmaya başlayınca başka yerlerden de sipariş gelecek.
OK: İstersen kendisiyle görüş müsaitsen abi.
SP: Avrupa'nın 7 büyük kentindeki alışveriş merkezlerine sahip Türk benim arkadaşım. Diyelim ona mal vereceğiz. Ondan sonra öbürü görecek, herkes talip olacak. O zaman daha çok talep olunca gerisi kendinde... O olmaz.
OK: Evet abicim.
SP: Ciddi bir ortaklık yaparsa yaparız.
OK: Bu arkadaşın kendi markası, soyismi Deniz. Markasını kurduktan sonra bizimle bağlantıya geçer. Eğer olursa zaten dünya standartlarında bir marka olur. Ona göre bir teklif yapılır abi.
SP: Bizim mantığımızı söylersin. Kalanı da yüzde 50 alıyor. Fabrikalarda girdisi çıktısı. Çünkü bizim açacağımız yollarla üretimi daha çok artacak, daha büyük marka olacak. Dünyanın her yerinden talep gelecek. Ondan biz nasihat mi alacağız? "Her şeye ortağız, zarara da, kâra da" diyorsa biz ortak oluruz.
OK: Tamam abi. Ben kendisiyle konuşur, size dönerim. Abi ben bir şey söyleyebilir miyim?
SP: Söyle kardeşim.
OK: Dünkü Posta gazetesini okudunuz mu? Orda "Herkes uçağa binecek" diye büyük bir başlık atmışlar. Altına da bir uçak resmi koymuşlar...
SP: Hı hı okudum.
OK: Projeye gizli gizli girip çalmaya çalışıyorlar.
SP: Tamam oğlum hayırlısı olur! Tamam!
OK: Ellerinizden öper, saygılar sunarım abicim. Allah korusun abicim.
SP: Sağ ol.
Küçük Onur: Ben getiriyorum beğenmiyorsunuz
(19 Nisan 2004 - Saat: 16.12)
Sedat Peker: Alo.
Onur Sarıkaya (Küçük Onur): Selamünaleyküm babacığım. Nasılsın?
SP: Aleykümselam ulan sahtekâr, dolandırıcı p...... Ulan, "Görev ver babacığım." Bu muydu lan, bu mudur?
Onur: Ben ne yapayım babacığım. Ben tutuyorum, getiriyorum beğenmiyorsunuz, gönderiyorsunuz...
SP: Eşoğlueşek sen de Discovery Chanell niye seyrediyorsun?
Onur: Aşk olsun babacığım.
SP: Devamlı o tip kanalları seyredince, hayvanlar âlemine karşı ilgi duyuyorsun. Onların hemcinslerini bulup getiriyorsun yavşak. Benim öyle bir dürtüm yok.
Onur: Allah korusun babacığım.
SP: O Sezai ne diyo? ... bile daha iyi diyo ya, seni dolandırıcı.
Onur: Aynı meslekte olduğumuz için işime taş koydu.
SP: Aynı meslekte olduğun için işine taş koymuyolar oğlum. Başarısız köpek.
...
Onur: Bir emriniz var mı babacığım?
SP: Gözlerinden öpüyorum dolandırıcı köpek...
Güler Kömürcü: Sedat, ben seni çok sevdim
(12 Mart 2004 - Saat: 00.52)
Sedat Peker: Güler merhaba.
Güler Kömürcü: Milli Piyango gibi oldun ha.
SP: Niye?
GK: Şanslı kişiye çıkıyorsun?
SP: Allah razı olsun. Ne yapıyorsun?
GK: Sedat, sana 3 şey söyleyebilir miyim?
SP: Buyur söyle.
GK: Birincisi, salonda seni özledim.
SP: Allah razı olsun.
GK: İkincisi, seni çok seviyorum iyi ki varsın.
SP: Allah razı olsun.
GK: Üçüncüsü, hep var ol inşallah.
SP: Allah razı olsun Güler, Allah razı olsun. Ne yapıyorsun başka?
GK: Yalnız Sedatçığım. Böyle Teşvikiye imamı gibi konuşmana gerek yok.
SP: İbrahim Sadri'nin yeni şiir kasedini dinliyorum, ondan etkilendim herhalde.
GK: Bana gönder, paylaş...
SP: Bulunmayan bir şey olsa paylaşayım da, her yerde var.
GK: Sedat ne olur yapma, mesele bulunup bulunmaması değil ki, paylaşmak.
SP: Güler, daha yeni dinledim.
GK: Tamam peki öfff. Kendimi suçlu hissettiriyorsun, yine yanlış bir şey mi söyledim, diye.
SP: Yav ben düşmüşüm neyin derdine Güler, aahhh...
GK: Canım şeyi seyrettim, onu paylaşmak için seni otuz kere aradım telefon sapığın olarak. İsa'nın filmi var ya meşhur.
SP: Nerde seyrettin?
GK: Evde DVD'de. Sonra bütün Yahudi arkadaşlarımı aradım, "Bize gelir misiniz, sizi paslı çiviyle çarmıha gereceğim" diye.
SP: Yahudileri fena bayılttı bu film ama.
GK: Felaket. Sen yazılarımı okumuyorsun. Bir şey isteyebilir miyim hayatım?
SP: Buyur söyle.
GK: Ankara'ya gideceğim sabah 10 uçağıyla, akşam 6 uçağıyla döneceğim. Yarınki yazımı okursan seninle paylaşmak istiyorum.
SP: Okuyacağım Güler.
GK: Ondan sonra film çok güzeldi. Keşke sen de gelseydin Sedat ya. Allah aşkına ölümün olur musun? Ben seni salonda çok sevdim.
SP: Güleeer. Ben de.
GK: Söz veriyorum bu sefer daha söz veriyorum, daha fazla sıcak çay getireceğim.
SP: Allah razı olsun.
GK: Sedaaattt ya, içinden gelen başka bi kelime kullanır mısın?
SP: İçimden o geliyor.
GK: Sedat sesli düşünmek zorundayım. İstediğin her şeyi yapabilirsin. Kırmızı, sarı, yeşil boya kullanabilirsin. Sonuçta bir insanım feminenim ve başka kelimeler duymak istiyorum. Sen benim için soyadınla değil, isminle varsın. Böyle olunca başka kelimeleri de duyma ihtiyacım daha da artıyor.
...
GK: 220 kilometreyle kaçabiliyorsun.
SP: Ben bir şeyden kaçmıyorum.
GK: Şu anda başka cevap verme. Sen her şeyden kaçıyorsun.
SP: Yav Güler, neden kaçayım Allahını seversen ya. Yav Güler, sen öyle düşünüp mutlu oluyosan öyle düşün mutlu ol, ben bi şeyden kaçmıyom.
...
GK: Sedat.
SP: Efendim.
GK: Çok uzun yıl oldu ve ben seni salonda çok sevdim.
SP: Allah razı olsun Güler, inşallah nasip olur daha çok konuşuruz..
GK: İşte bunu demek istedim.
(06 Haziran 2005 / Pazartesi yayını)
LUBE AYAR İstanbul
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy-Oldun Aydin:
(20.12.2003 - Saat: 17.42)
Sedat Peker: Oğlum nasılsın?
Olgun Aydın (Peker): Babacığım ne yapayım, Haluk Başkan'la beraber oturuyoruz. Siz nasılsınız?
SP: İyi oğlum. Haluk Başkan'a selam söyle.
OA: Ellerinizden...
SP: O Mustafa'nın konusunu sen konuştun mu? Sen konuşma, kendisi konuşur...
OA: Yok şimdi burdayken konuşacağım başkanla. Ee şey, Serdar'ı da arasın.
SP: Niye?
OA: Daha şey olur böyle...
SP: Zaten yapacaklar.
OA: Zaten yapacaklar da, şey olarak yani ben şimdi anlatamam, daha iyi, şekilli...
SP: Tamam oldu. Versene bana Haluk Başkanı... Başkan nasılsınız?
Haluk Ulusoy: Sevgiler, saygılar siz nasılsınız?
SP: Sevgi saygı bizden, Allah razı olsun. Özletiyorsun başkan kendini.
HU: Valla yurtdışındaydım. Son zamanlarda burada duramadık. Galatasaray maçı, Beşiktaş maçı, kura çekimi derken işte ancak İstanbul'da bulabildik kendimizi.
SP: Yüce Allah'ım yardımcı olsun başkan.
HU: Teşekkür ederim, siz iyisiniz değil mi?
SP: Biz iyiyiz başkan, daha iyi olacağız.
HU: Allah iyilik versin.
SP: Sana bir şey söyleyeyim mi başkan. Senin işin hakikaten zor ya. Futbol camiasındaki adamların hepsi bir acayip biliyor musun?
HU: Evet evet, maalesef.
SP: Valla Allah yardımcın olsun başkan.
HU: Sağ olun çok teşekkür ederim. Siz iyisiniz, yaramazlık yok inşallah.
SP: Mevlâya şükürler olsun. Her şeyi yavaş yavaş oturtmaya başladım başkan. İlkin bir oyunlar, bir acayiplikler vardı ama şimdi her şey düzene oturdu, güzelleşiyor başkan.
HU: İyi olur inşallah, iyi olur her şey.
SP: Benim yapabileceğim her ne olursa olsun başkan. Bana haber yollarsan yeterlidir başkan. Mustafa'yla Olgun'la haber yollarsan yeterlidir.
HU: Sağ olun, siz iyi olun bizim için yeter.
'İstanbul'da bir çayımızı içebilir'
(02.08.2004 Saat: 01.39)
Sedat Peker: Selin ne haber kız?
Selin: Çok mersi, oturuyorum işte.
SP: Notunu aldım, bir mesaj iletmişsin. Birisi tanışmak istiyor demişsin, o kim?
Selin: Evet. Ebru Destan.
SP: Ne iş yapıyor?
Selin: E manken. Çok cici, çok iyi bir insan. Yeni tanıştım. İş için Avşa'ya gitmiştik, hep sizden bahsetti çok güzel şekilde. Tanıdığımı öğrenmiş, telefon ediyor devamlı, 'Ne zaman tanışabiliriz?' diye. Ben de iletmek istedim.
SP: Deseydin ya kızım, kolay mı Reis'le tanışmak diye?
Selin: Söyledim, duymuş etrafından. 'Reis'in kızlarla birlikte olmadığını, herkesle dostane şekilde tanıştığını biliyorum' dedi. Demet'ten veya başkasından duymuş. Çok methetti sizi.
SP: Neler anlatıyordu?
Selin: Herkesin size çok saygı duyduğunu, sizin kimseye karşı kötü niyetli olmadığınızı. Ekrana ne zaman çıksanız takip ettiğini söyledi. Herkese sizi çok beğendiğini söyledi. 'En azından bir yüzünü görmek istiyorum' dedi bana.
SP: İstanbul'a geldiğimizde çayımızı, kahvemizi içebilir. O ölçüyü biliyormuş zaten.
Selin: Evet.
SP: Yani öbür türlü olmaz. Ama bir nüfus kâğıdı çıkarır, üzerine Helga yazar, saçlarını falan benzetirse düşünebilirim Selin. O hanımefendi bu kadar ısrar ediyorsa, Türk kimliği ile gelmemeli tamam mı? Şaka yapıyorum biliyorsun değil mi?
Selin: Biliyorum reisim.
Etiketler:
Güler Kömürcü,
Haluk Ulusoy,
Küçük Onur,
Oktay Kaynarca,
Olgun Aydın,
Sedat Peker,
Selin,
Stelyo Pipis
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder